Ara

(MUHAMMED) ES’AD-I ERBİLÎ (KS):“BU KAPI HAK KAPISIDIR”

Muhammed Es’ad Erbilî (ks) ilmî ve mânevî anlamda son döneme damga vuran isimlerden birisidir.[2] Es’ad Efendi, Osmanlı’nın ‘hasta adam’ ilân edildiği, bütün kurum ve kuruluşları ile yok edilmek istendiği on dokuzuncu yüzyılın ortalarında dünyâya gelmiştir.[3] Es’ad Efendi, vefâtına kadar birçok büyük hâdisenin ve büyük değişimlerin gölgesinde bir ömür sürmüştür.[4] O, köklü ve donanımlı bir âilenin evlâdı olarak bereketli bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Babası Es’ad Efendi’nin maddî ve mânevî gelişimi ile yakından ilgilenmiştir.[5] Erbil’de Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî’nin inşâ ettiği tekkede yetişen Es’ad Efendi’nin bu dönemde elde ettiği birikim, hayâtının geri kalan kısmında karşılaştığı zor süreçlerde bir yol gösterici olarak ona hizmet etmiştir. Es’ad Efendi, bu tekkede Mehmet Efendi isimli bir zâttan 1287/1870 yılında icâzet alarak ilmî gelişimine yön vermiştir.[6] Yirmi üç yaşında icâzet alarak ilmî tekâmülünü tamamlayan Es’ad Efendi tasavvufa yönelmiş ve Tâha’l-Harîrî’ye (ks) intisâb etmiştir. Beş senede Seyr ü Sülûk’unu tamamlayan Es’ad Efendi, 1875’te üstâdının vefâtı üzerine irşâd makâmına geçmiştir. Es’ad Efendi, 1883 yılında Bağdat’ta bulunan Seyyid Abdülhamid Rifkânî’den Kâdirîlik icâzeti de almıştır.[7]   Es’ad Efendi, 1875 yılında hac vazîfesini îfâ etmek için mukaddes topraklara gitmiş, üstâdının vefat haberini alınca İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır. Bu, Es’ad Efendi’nin İstanbul’a ilk gelişidir. Bu büyük insan, alçakgönüllüğü ve şöhretten kaçmayı tercîh eden yapısı sebebiyle İstanbul’da ilmî ve bâtınî birikimini gizleyen bir tavırla hareket etmiştir. İlk günlerde Cağaloğlu’nda Salkımsöğüt’teki Beşirağa Dergâhı’na yerleşen Es’ad Efendi, bir süre sonra kendisini sevenlerin yoğun ziyâretleri sebebiyle Bayezid Parmakkapı’da Makasçılar içinde bulunan câminin müezzin odasında kalmaya başlamıştır. Burada da gelen gidenlerin yoğunluğu sebebiyle uzun bir süre kalamayan Es’ad Efendi, sevenlerinin de yönlendirmesiyle Fâtih Câmii’nde tâliplerine ‘Hâfız Dîvânı’nı okutmak sûretiyle zamanını değerlendirmek durumunda kalmıştır. Mevlânâ Câmî’nin ‘Lüccetü’l-Esrar’ adlı eserini de okutmaya başlayan Es’ad Efendi, bu süreçte yaklaşık bir buçuk sene II. Abdülhamîd’in dâmâdı Halid Paşa’ya Arapça dersleri de vermiştir. Dâmâdı vesîlesiyle Es’ad Efendi’yi yakından tanıma imkânı bulan II. Abdülhamîd Han onu önce ‘Meclis-i Meşâyıh’ âzâlığına getirmiş, ardından da Şehremini Odabaşı semtindeki ‘Kelâmî Dergâhı’nda Kâdirî şeyhi olarak görevlendirmiştir. Bir süre sonra atılan iftirâlar ve sultana verilen yanlış bilgiler sebebiyle memleketine sürgün edilen Es’ad Efendi, burada kaldığı on yıllık zaman dilimi içerisinde irşâd faaliyetlerine hiçbir zaman ara vermemiştir. Burada İngilizlerin tâkibine uğrayan Es’ad Efendi, misyonerlik faaliyetlerine mâni olması ve Türkler lehine yaptığı çalışmalar sebebiyle Erbil’den Basra’ya sürgün edilmiştir. İkinci meşrûtiyetin ilânıyla İstanbul’a dönme imkânı bulan Es’ad Efendi, Kelâmî Dergâhı’ndaki görevine yeniden başlamıştır. 1914’te Meclis-i Meşâyıh âzâlığına tekrar dönen Es’ad Efendi, aynı yıl Meclis-i Meşâyıh Şeyhliği’ne atanmıştır.[8]   Döneminin siyâsî, ekonomik ve kültürel hiçbir gelişmesine kayıtsız kalmayan Es’ad Efendi, yoğun meşgûliyetlerine rağmen özellikle ders halkalarına devâm eden birçok ismin madden ve mânen yetişmesine de vesîle olmuştur. O, Bâyezid dersiâmlarından Hoca Yektâ Efendi, Gâzi Mahmud Muhtar Paşa, Mehmet Ali Aynî, Ömer Ferid Kam, Salih Zeki Bey ve İstanbul Hukuk Fakültesi dekanı gibi birçok ismi derinden etkilemiştir. Es’ad Efendi; Adanalı Sâmî Efendi, Hacı Mesud Bey, Hâfız Mustafa Efendi, Seyyid Kemâl ve Hüseyin, Müftü Şeyh Muhammed, Müderris Ali Rıza, Şeyh Sırrı, Hacı Nuri, Samatya İmamı Ali ve Asım Efendiler, Bolulu Şeyh Muhyiddin Efendi, Kastamonu’da Hâfızu’l-Kurra Ömer Aköz Efendilere icâzet vererek bu isimleri halîfelik vazîfesi ile görevlendirmiştir.[9]   Es’ad Efendi’nin eserlerinden, onun aynı zamanda ilmî canlılığını kaybetmeyen bir hayat sürdürdüğü gerçeğini de anlamaktayız. Onun eserlerini şöyle sıralayabiliriz: ‘Kenzü’l-İrfân, Mektûbât, Divan, Risâle-i Ehadiyye/Tevhid Risâlesi Tercümesi, Risâle-i Es’adiyye, Fâtiha-i Şerîfe Tercümesi ve çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan makâleler.’[10]   ES’AD-I ERBİLÎ’NİN (ks) KUR’ÂN, SÜNNET ve TASAVVUF ANLAYIŞI Çalışmamızın satır aralarında da görüldüğü/hissedildiği üzere Es’ad Efendi, her şeyden önce temsilciliğini yaptığını sûfî kişiliği/kimliği ile dönemine damga vuran bir isim olmuştur. O, tasavvuf yolunun (nefsin aldatmacalarına karşı takınılması gereken net duruşuyla/tavrıyla) idealleri uğruna mücâdele edebilmeyi başarmıştır. Bu yönüyle Es’ad Efendi, dünyâ ve âhiret yolculuğumuzda gerçek anlamda bir başarıya ulaşabilmemizin ancak nefsi ıslâh eden özelliğiyle tasavvuf yoluna sımsıkı bir şekilde bağlanmaktan geçtiği hakîkatini bizlere telkin etmiştir.   Es’ad Efendi’nin tasavvuf yoluna bakışı da bizler için büyük öneme hâiz konulardan birisidir. O, tasavvufu hiçbir zaman ‘bir hırka, bir lokma’ mantığı üzerine binâ etmemiştir. Bir başka ifâdeyle Es’ad Efendi, kendini düşünen/bencil ve günün hizmet şartlarını önemsemeyen bir tasavvuf felsefesiyle hayâta bakmamıştır. O, ‘ibnü’l-vakt’ olabilme gayretiyle döneminin nâzik şartlarını dikkate alarak hayâtına yön vermiş ve mücâdelesinden aslâ tâviz vermemiştir. Onun bu tavrı lisân-ı hâl ile bizlere ‘ümmet bilinci’ ile hareket ettiğimiz ve ‘ben’ değil ‘biz’ diyebildiğimiz oranda huzûra, sükûnete ve mutluluğa erebileceğimiz hakîkatini hatırlatmaktadır.   Es’ad Efendi, yetişmesinde büyük katkıları olan âilesi ve âilesinin hayâta Kur’ân ve sünnet çerçevesinden bakışı ile bizlere, ‘ilmî ve mânevî birikimi ile mümeyyiz/seçilmiş bir âilenin’ önemini de telkin etmiştir.   Ayrıca Es’ad Efendi’nin İstanbul’a ilk gelişinde ilmî ve mânevî birikimini gizleyip büyük bir tevâzu ile hareket etmesi, sâhip olduğu donanımlarla yarışmayı yaşam felsefesi hâline dönüştüren günümüz insanı için bütün yönleriyle anlaşılması gereken önemli bir husustur. Es’ad Efendi, ‘Tevâzu sâhibini Allah yüceltir’[11] hadîs-i şerîfini hayâtına yansıtan bir gönül eri olarak tevâzuun hayâtımızda olması gereken konumuna dikkat çekerek bizlere önemli bir mesaj daha vermiştir.   Es’ad Efendi’nin dikkat çeken bir yönü de sürgünler, kısıtlamalar ve tehditlere rağmen doğru bildiği ilkelerinden aslâ tâviz vermemesidir. O, memleketinde ‘Ensar’ misâli hizmet vermeye çalıştığı müslüman kardeşlerine, ömrünün büyük bir kısmını geçirdiği gurbet yurdunda bu defa da ‘Muhacir’ hissiyâtıyla hizmet edebilmenin sevdâsını sürmüştür. O, müslümanların, hattâ bütün insanların kurtuluşa erebilmesi için malı, canı ve sâhip olduğu imkânları ile ömrü boyunca mücâdele etmiştir. Bu noktada Es’ad Efendi’nin ‘Ensar’ ve ‘Muhacir’ rûhunu tekrar ayağa kaldırarak güzel günlere ulaşma gayretini bizlere mesaj olarak verdiğini ifâde edebiliriz.   Onun tasavvuf yolundaki yozlaşmaların telâfisi için gösterdiği gayretler, derinden etkilediği ilim adamları, hilâfet görevi vererek gönüllerinin ilâhî rızâ istikâmetinde şekillenmesine vesîle olduğu isimler, büyük meşgûliyetlerine ve birçok imkânsızlıklara rağmen ilim dünyasına kazandırdığı eserler ‘bir ömrün mücâdele ile bereketli kılınabileceği’ hakîkatini bizlere bir kere daha hatırlatmıştır. İletişim araçlarının baş döndürücü gelişimiyle dünyânın küçük bir köy izlenimi verdiği çağımızda Hz. Peygamber’in (sav) gerçek vârislerinden biri olan Es’ad Efendi’nin hayâtından alacağımız ilhamla hayâtımızı hareketli, enerjik, umutlu, mücâdeleci ve samîmiyetle hedefe ilerleyen bir yaşantı haline getirmenin gayreti içerisinde olmalıyız.   Sonuç olarak ifâde etmemiz gerekirse Es’ad Efendi, Kur’ân ve sünnet merkezli hayâtının her aşaması ve günümüz insanının istifâdesine sunduğu mesajlarıyla aramızda yaşamaya devâm etmektedir. Onun ve diğer Allah dostlarının hayatları, eserleri, ilmî ve tasavvufî görüşleri üzerinde derinlemesine yapılacak çalışmalarla, teknoloji ve iletişim çağının girdâbında boğulmak üzere olan günümüz insanının önüne Kur’ân ve sünnet perspektifinden süzülerek şekillenmiş hedefler konulmalıdır. Böylece günümüz insanının kâlbine mârifetin izleri, aşkın sırları ve mânevî olgunluğun kapıları açılmalıdır.   [1] Tokat İl Vaizi. [email protected] [2] Es’ad Efendi’yi konu edindiğimiz bu çalışmada öncelikle, kısa da olsa, onun hayâtını dile getirmek istiyoruz. Bununla amacımız onun Kur’an, Sünnet ve Tasavvuf anlayışını gözler önüne serebilmektir. [3] Es’ad Efendi, 1264/1847 yılında Musul’un Erbil kasabasında dünyâya gelmiştir. Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar Bölümü, c.II, s.191. [4] Es’ad Efendi, 1931 yılında 84 yaşında iken 1931 yılının 3 Mart’ını 4 Mart’a bağlayan gece vefât etmiştir. H. Kamil Yılmaz, ‘Es’ad Erbilî’, İA, c.XV, İstanbul 1995, s.348. [5] Babasının ismi Muhammed Said Efendi’dir. Es’ad Efendi’nin babası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin halîfelerindendir. Erbil’de ailesine tahsis edilen tekkede görev yapmıştır. H. Kamil Yılmaz, ‘Es’ad Erbilî’, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, Şule Yayınları, İstanbul 1996, s.369. [6] H. Kamil Yılmaz, Altın Silsile, İstanbul 1994, s.241. O, medrese dışında Davut Efendi isimli bir zâtın da derslerine devâm ederek ilmini ilerletmiştir. Es’ad Efendi, Davut Efendi’den 1870’te icâzet almıştır. İsmail Kara, ‘Meclis-i Meşâyıh Ulema-Tarikat Münasebetleri ve İstanbul’da Şeyhlik Yapmış Bir Zatın Kendi Kaleminden Terceme-i Hali’, Kutadgubilig, Sayı: 1 (Ocak 2002), s.195-214. [7] Kara, ‘Meclis-i Meşâyıh Ulema-Tarikat Münasebetleri’, s.197. Es’ad Efendi’nin evliliğinden ikisi kız ikisi erkek olmak üzere dört çocuğu dünyaya gelmiştir. TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 3, Celse 2, Cilt: 25, 1931, s.61-64. [8] Mustafa Kara, Din Hayat ve Sanat Açısından Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İstanbul 1990, s.296. [9] Vassaf, Sefine-i Evliya, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar Bölümü, c.II, s.198. [10] Es’ad Efendi’nin hayâtı, ilmî gelişimi, mânevî ilerlemeleri, halîfeleri, eserleri ve tasavvufî görüşleriyle ilgili detaylı bilgi için bkz., Vahit Göktaş, Muhammed Es’ad-ı Erbilî’nin Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Felsefesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2002, s.1-215. [11] Tirmizî, Birr, 82.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak