Ara

Muhalefet Ahlâkı Nasıl Olmalıdır?

Hz. Osman (ra)  dönemi kuşkusuz İslâm târihinin anlaşılması açısından bir dönüm noktasıdır. Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer (ra)  kendi dönemlerinde dirâyetli bir yönetim sergileyerek olayları çözme irâdesi göstermişlerdir. Hz. Osman ise birçok üstün özelliklerine rağmen yöneticilik hususunda gerekli dirâyeti gösterememiştir. Nitekim bunu en iyi bilen kişi Hz. Peygamberimiz (sav)  olsa gerekir ki iki kızını onunla evlendirmesine rağmen en küçük askerî birliğin başında dahi ona komutan olarak görev vermemiştir. Fakat Hz Ömer’in (ra) belirlemiş olduğu şûrâ karârıyla halîfe seçilmiş ve halîfeliği döneminde Emevî âilesinin yönetimde görev alma husûsundaki ihtiraslı taleplerine karşı yeterli önlemleri alamamıştır. Bu durum pek çok sahabenin muhalefetine sebep olmuştur. Fakat bu muhalif tutumlar arasında çok ciddî farklılıklar vardır. Bâzıları Hz. Osman (ra)’ın canını almaya kastederken bâzıları ise uygulamalarının yanlış olduğunu ısrarla ona anlatmaya çalışmış ama onun canına kastetmek isteyenlere karşı da ellerinden gelen tedbiri almaya çalışmışlardır. Hz. Ali (ra) defalarca Hz Osman (ra)’ı uyarmaya çalışmış; Emevî âilesini ve özellikle de Mervan bin Hakem’i korumaktan vazgeçmesini, onun gibileri devlet yönetiminden uzak tutmasını ondan istemiştir.  Mısır’dan gelen birinci isyancılar heyetini iknâ ederek geri göndermeyi başarmış fakat Emevî âilesinin etkisinde kalan Hz. Osman üzerinde etkili olamamıştır. Tüm bunlara rağmen isyancılar Hz. Osman’ın evini kuşattıklarında onları iknâ etmeye çalışmış, hattâ o zor şartlarda ona su ulaştırmaya çalışmış ve iki oğlunu da Hz Osman’ı koruması için vazifelendirmiştir. Muhammed b. Ebu Bekir ve Muhammed b. Ebu Huzeyfe: Bu iki genç insan ise Hz Osman’dan yöneticilik talep etmişler, isteklerine olumlu cevap alamayınca Mısır’ a giderek aşırı bir muhalefet odağı hâline gelerek sonunda Hz. Osman’ın şehâdetiyle sonuçlanacak fitne ateşinin uyanmasında etkili olmuşlardır. Mısır’dan gelen isyancılar güyâ devleti kurtarmak için Medîne’de günlerce âdetâ terör estirmişlerdir. Hz. Osman’a Mescid-i Nebevî’de hakâret etmişler, fiilî şiddet uygulamışlar, evinin etrâfını çevirerek o dönemde dünyânın en büyük devletlerinden birinin başkanına esir hayâtı yaşatarak bir süre su bile vermemişlerdir. Hattâ ona su götürmeye çalışan müminlerin annesi Ümmi Habibe (ra)’ya hakâret etmişlerdir. İşin daha da ilginç yanı ise o su kuyusunu Peygamberimiz (sav)’in ricâsı üzerine Medîneli Müslümanlar için Hz. Osman bir Yahudi’den satın almıştı. Şimdi satın almış olduğu su kuyusundan ona su verilmiyordu. Netîcede, utangaçlık ve hoşgörü âbidesi olan Hz Osman (ra)’ı yaklaşık 40 gün süren bir kuşatma ve zulümden sonra, evinde Kur’ân okurken şehit etmişlerdi. Böylece etkileri bugün bile hâlâ devâm eden vahim hâdiselere zemin hazırlamışlardı. Bağlamından koparılmış bir muhalefet anlayışının en çok kullanmış olduğu yöntemlerden biri de, iddialarına saygın insanların desteğini alarak olayı kara propagandaya dönüştürmektir. Buradaki amaç kamuoyunda meşrûiyet alanını genişletmektir. Hz. Osman muhalifi bir Mısırlı, Mekke’de Harem-i Şerif’te insanlarla sohbet eden Abdullah b. Ömer’in yanına gelerek bu yöntemi kullanmıştır. Mısırlı, Abdullah b. Ömer’e: -Sana bâzı sorular soracağım. Kâbe’nin Rabbi hürmetine bana doğru cevap ver. -Buyur sor. -Hz Osman’ın Uhud savaşında kaçanlardan olduğunu biliyor musun? -Biliyorum.   Mısırlı sorularına devâm etti: Hz. Osman’ın Medîne’den ordu ile birlikte çıktığını fakat Bedir muharebesine katılmadığını biliyor musun? -Evet. -Hudeybiye’de yapılan Rıdvan bey’atına da katılmadığını biliyor musun? -Biliyorum.   Mısırlı yapacağı kara propaganda için istediği cevapları almış olduğunu düşünerek oradan ayrılırken Abdullah b. Ömer ardından seslendi: - Dur ey Mısırlı, ben sana bu olayların aslını da haber vereyim de öyle git. Yüce Allah Uhud günü muharebeden kaçanları ve Hz. Osman’ı bağışlamış ve şöyle buyurmuştur: ‘ İki ordunun karşılaştığı günde içinizden geri dönenler var ya, işledikleri bir kısım hatâlar yüzünden şeytan onların ayaklarını kaydırmak istemiştir. Allah ise onları affetmiştir. Allah bağışlayandır, merhametlidir.’ (Âl-i İmran -155) - Bedir Savaşına Hz. Osman katılmak istemiş fakat Hz. Peygamber onu geri çevirmiş ve Medîne’ye göndermiştir. Çünkü eşi Hz. Rukiyye ağır hasta idi. ‘Savaşa katılanlara verilen mânevî mükâfât sana da verilecektir’ diye de onu müjdelemiştir. - Rıdvan bey’atına gelince; Peygamberimiz (sav) onu Mekke’ye elçi olarak göndermiş ve bir süre sonra onun öldürüldüğüne dâir haberler çıkmıştır. Bey’at yapılırken Peygamberimiz (sav) yanındakilere sağ elini göstererek  ‘Bu Osman’ın elidir’ dedi. Sonra da sağ elini sol elinin üstüne koyarak ‘işte bu, Osman adına yapılan bey’attır’ buyurdu. Abdullah b. Ömer bunları anlattıktan sonra, - Şimdi bu bilgilerle istediğin yere git, dedi. Hz. Osman döneminde yaşanan bu ve benzeri birçok olay iktidar ve muhalefet ilişkilerinin anlaşılması bakımından çok ibretlik dersler veriyor. İktidârın câzip bir şey olduğu ve her dönemde ona sâhip olmak isteyen kesimlerin olabileceği açık bir gerçektir. Yönetim vazîfesini icrâ edenler hakkâniyet ölçeğinden sapmamalı ve dirâyetli bir tutum içinde olmalıdırlar. Liyâkat sâhibi insanların iş başına geçmesi için gerekli tedbirleri almaları gerekir. İktidar sâhipleri bu süreçte ciddî yanlışlar da yapmış olabilir. Bu yanlışların düzeltilmesi için Hz Ali (ra)’in tutumu ile Mısır’dan gelenlerin tutumu arasında dağlar kadar fark vardır. Biri irşâd etmeyi diğeri ise ifsâd etmeyi hedeflemiştir. Biri canı korumak için çırpınmış, diğeriyse birçok canın fedâ olmasına sebep olmuştur. Biri devleti kurtarmayı diğeri ise iktidârın yeni sâhibi olmayı hedeflemiştir. Son yıllarda siyâsî iktidârın yanlışlarına karşı muhalefet ettiklerini iddia edenler sizce hangi tarafı temsîl ediyor? Takdir aziz okuyucuya kalsın… Kaynak: Emevîlerin Şehit Ettiği Şehit Halîfe Hz. Osman (ra), Ahmet Lütfi Kazancı, Ensar Yayınları, Şubat 2011- İstanbul Kerim Mil

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak