Ara

Meyveli Ağaç

Oturup kalktığı yerlerin yeşermesinden dolayı Hızır (a.s.)'a, Arapça'da yeşillik anlamına gelen Hızır denmiştir. Ecdadımız da maddi temizlik için hamamlar, beynin ve ruhun arınması için; camiler, medrese ve dergahlar yaptırarak, konup-göçtüğü yerleri ihya ederek yeşertmiştir.Cennet mekan II. Sultan Hamid "sürre alayları" diye meşhur, uzun süren hac yolculuğunda, uğradığı bütün beldeleri tebliğ ve davetle huzura kavuşturmuş, gönderdiği ekiple, Hristiyan "Java" ülkesini bile İslam'la kucaklaştırmıştır. Bu hususta bitmez tükenmez örnekler çoktur. Mevlana Halid (k.s.) (1190,1253) Üstazı Abdullah Dehlevi (ks)'ye, Hindistan'a doğru yol alırken, yanlış görüşlere sahip Mutezile ve Cebriye'ye ait fikirleri ve daha bir çok itikadi yanlışlıkları, ameli ve ahlaki bozuklukları düzelterek gitmiştir. İcazetini aldıktan sonra da Pîr-i Âzam'dan, Şâm-ı Şeriften ta Diyarbakır'a kadar, Allah'ın kullarını irşat ve ıslah etmiştir biiznillahi teala. Anadolu'ya manevi nur, asıl bu mükerrem zat tarafından yayılmıştır. Ölü kalpleri ihyaya memur, Allah'ın sevgili kullarının isimleriyle anılan mahalle ve köylerimiz pek çoktur. Sokak ve kabilelere dahi onların adlarını vermişizdir. Alimler etrafında kümelenmekle birlikte halkımız, asıl, gönül ehli, sadık dostları aramış, onlarla hemhal olmuştur. Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nden hocalarımız H. Hasan Efendimizi (ks.) ziyaret edip notlar ve bir çok bilgiler aldıktan sonra, öğrencilerine şu tavsiyede bulunurlar:"İpek Hoca'dan (H. Hasan Türkmen) kafanızı, H. Hasan Efendi'den gönlünüzü doldurun." Hasan Türkmen Hocamız bize şu hatırasını anlatırlardı:"Çok sorular sorduğum için hocalar beni okutmak istemedi. Ben de bu derdimi Üstazımıza anlattım." H. Hasan Efendimiz buyurdular ki bana:"Hasan Hoca! Seni de Allah okutsun." "Kardeşlerim bu himmet ve duadan sonra en ağır tefsiri okumaya başladım. Şimdi en ağır ibareyi, Arapça cümleleri çözerim biiznillah." Yahyalı'nın Çerkez, Burhaniye köyünden Dikme köyüne geldik Üstazımızla. Halk heyecanla ellerine kapanıp etrafını sardılar muhabbetle. Üstazımız, "Burada manevi dikmeler dikmeden ayrılmayacağım." buyurup, bir çok insanın kurtuluşuna vesile oldular. Adana ve çevresi, Niğde ve etrafı, Kayseri ve civarı; sayamayacağımız belde ve karyeler bir ayrı. Velûd, çok doğuran kadının hayırlı olduğu gibi, toprağın da münbit olanı değerlidir. "Güzel memleketin bitkisi, Rabbinin izniyle iyi çıkar. Kötüsünün ise çıkmaz. Çıksa da bir şeye yaramaz" (A'raf, 58). Arapça'da 'Ümm', anne tabiri; asıl, toprak olarak da ele alınır. Yapımızı, fıtratımızı bozmadan verimli insan olmaya gayret eden arz, güneş, ay ve yıldız, ölü toprağa hayat veren yağmur ve karla sema, kulluk görevini en güzel biçimde yerine getirsin diye hizmet eder insanoğluna. "Görmediniz mi Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin emrinize vermiş, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize yağdırmaktadır." (Lokman, 20). Sorumsuz varlıklar, hesapsız nimetlerini sunarken bizlere; hilafetle, ibadetle, ilahi tekliflerle yükümlü olan insanoğlu neden mükrim, ikram eden, ihsan eden olmasın? Neden; üstünlüğü sadece etinde, kanında, derisinde, boyunda ve boşunda olmayan ademoğlu, nefsiyle, ruhuyla, ulvi değerleriyle kemale erip olgunlaşmasın? "Adem olamaz ahsen-i takvim ile ekrem Takvadır eden ehlini insan-ü mükerrem İlm ü amel etmezse eğer kalbini tenvir Şeytan kesilir nefs-i habisi ile adem." 
(Esad-ı Erbili) İcazetini Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'dan alan, manevi bahçıvanın elinde nefsini; az yeme, az uyuma, az konuşma, istiğfar, tevhit ve salat ü selamlarla mutmainneye erdiren, kötülüklerden tamamen kurtaran; kalbi, zikir, rabıta edelim. Kalıbı, yemesi-içmesi ve konuşmasıyla seçkin olan insan, rûhi ve manevi cihetiyle de faziletini Allah'ın eşsiz Kelamında bulur. "Biz insanı (akıl, irfan ve ahlakıyla) en güzel biçimde yarattık." (Tin, 4). İyi bir ziraatçının bakımıyla senede üç kez meyve veren toprak, yılda yedi defa yemiş veren ağaç, bütün güzellikleriyle hizmet ve murakabelerle -Allah'ın her an kendisini gözetlediğini düşünerek- rıza makamına erdiren ruh sahipleri ancak faydalı olur cemiyete. Farz taatlerle birlikte, nafilelerle Hakk'a yaklaşınca, gözü, hasetle değil ibretle bakar. Eşyanın hakikatine erer, sırlar keşfeder. Akan sular dağların göz yaşı diye düşünür, kendi gözünden akan yaşlar hûn, kan olur. insanların malına, kadınına-kızına, namusuna muhafaza ile bakarak gerçek mümin olur. Allah'ı zikretmeyen hiçbir mahlukun olmadığını tefekkürle kulakları, cansız varlıkların, taşın, toprağın, bitkilerin ve hayvanatın teşbihini duyar. Hakkı elinden alınan, aç ve susuz, muzdarip insanların imdadına kulak verir. Bir müminin ihtiyacını karşılarsam, benim de Ahirette mühim bir hacetim yerine getirilir Hak tarafından diye, muhtaçlara uzanır eli. Düştüğü maddi ve manevi bataklıktan, isyan ve günahtan kurtulmak için yalvaranların eli, kolu, kanadı olur. Dünya işlerini, Ahireti kazanma düşüncesiyle yaparak, her nefes ve adımda Mevla'ya koşarak, Hz. Ömer (r.a.)'in, "Her nereye gitse hayırla döner." buyurduğu Ebu Ubeydetü'bnü'l-Cerrah (r.a.) ahlakında bir er olur. Kalplerinin güzelliği ile, gözü kulağı, eli ayağı hizmet verdiği gibi, gönülleriyle de hesaba sığmaz ikramlar, lütuflar yapar istidatlı, kabiliyetli insanlara. Kur'an sevgisi, Rasûlullah (s.a.v.) aşkı ve ehl-i beyt muhabbetiyle yetiştirir evlatlarını. Tabilerinin, inanç esaslarını, ibadet ve insanlarla güzel geçimini, nefislerinin ıslahını teminle, onları en faydalı hale getirir cemiyete. Efendimiz (s.a.v.)'in, kafa ve gönüllerini; iman, islam ve Kur'an'la pâk ettiği ashabı, gittiği her yerde en güzel hizmeti verdi. Esad b. Zürare ve Musab b. Umeyr (r. anhüma); bu iki sahabe Medine-i Tahire'yi, İslam'ın yurdu haline getirdiler. Roma'ya giden İsa (a.s.)'nın iki havarisi, şirk ve küfrü ortadan kaldırdılar. Yumruk kadar uranyum madeni, binlerce ton kömür harcamaya ihtiyaç kalmadan, bir gemiyi dünyanın etrafında iki kez döndürebiliyor. Allah korusun, küçük bir mikrop da yüz kiloluk adamın hayatına mal olabiliyor. Ebedi hayatımızın mahvına sebep; isyan, tuğyan, hata ve günah gibi fena ahlak mikroplarını kalbimizden çıkararak insanlığa en faydalı insan olalım, meyve verelim. "Gördün ya, Allah nasıl bir temsil yaptı. Hoş bir kelime olan Tevhid ve Şehadet (iman), kökü yerde sabit ve dal budağı yukarıda olan hoş bir ağaca (rüzgarın deviremeyeceği, kökü sağlam, Adem (a.s.)'in çamurunun geri kalanından yaratılan, yerdeki pisliklerden uzak, dallarıyla semaya uzanan, dört mevsim meyve veren hurmaya) benzer. O ağaç Rabbinin izniyle, yemişlerini her zaman verir, (işte iman da böyledir. Kökü kalpte yerleşen bir tasdiktir. Tereddütsüz inançtır.Yere nüfuz eden kökler gibi dış görünüşü dil ile ikrardır. Dalları ibadet ve taatlerdir. Meyvesi de güzel ahlaktır.) Allah insanlara böyle misaller verir ki iyi düşünüp ibret alsınlar" (ibrahim, 24-25).
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak