Ara

Mevlevî Dergâhların Mâhir Elleri

Mevlevî Dergâhların Mâhir Elleri

Asırlar boyunca medeniyetimizin inşâsında Osmanlı Türk topluluğuna kıymetli ve mûteber şahsiyetler kazandıran Mevlevîhânelerde, birçok âlim, ârif ve kâmilin yanı sıra Türk kültür ve sanatının önemli temsilcileri yetişmiştir. Halk tabakalarından devlet adamlarına kadar toplumun her kesiminden insanların mânevî hayâtı üzerinde etkili olmuş, birer güzel sanatlar akademisi gibi çalışan Mevlevî dergâhları, Türk sanatlarının korunması ve devâmında etkili olmuştur.1

Mehemmed Celâleddîn Rûmî’nin fikir ve fillerine dayanılarak oğlu Sultan Veled tarafından kurulan Mevlevî tarîkatına bağlanan kimseler; İslâmiyet’in umûmî, Mevlevîliğin husûsî kāidelerine uymak mecbûriyetindeydiler. Mehemmed Celâleddîn Rûmî İslâm mütefekkiriydi. İlhâmını Kur’ân’dan, sünnetten, İslâm’ın evrensel ilkelerinden, insan tasavvurundan, sevgi ve barış ufkundan almıştı. 

Celâleddîn Rûmî’nin Mevlevîliğin istikāmetini anlatan rubâîsini, Hasan Ali Yücel şu şekilde tercüme etmiştir:

Men bende-i Kur’ânem, eger can dârem

Men hâk-i reh-i Muhammed-i muhtârem

Ger nakl küned cuz, în kes zi guftârem

Bîzârem ez o, vez ân suhanî bîzârem

“Can tende var oldukça kulum Kur’ân’a

Yol toprağıyım Peygamber-i zîşâna

Hakkımda bunun zıddına söz etse biri

Vay bu söze, vay böyle diyen insâna”2

Mevlevî dergâhlarında yüzlerce nakkaş, hattat, kattan, oymacı, lâke ustası, mücellid şâir ve mûsikîşinas yetişmiştir. Sanatı bir tür ibâdet olarak gören Mevlevî sanatkârlar, eserlerine çoğu zaman imzā atmazlardı. İmzā attıkları eserlerinde ise “El-Hakîr, El-Fakîr” gibi kendi varlıklarını küçümseyen, Allâh’ın (cc) hizmetinde olduklarını ifâde eden ön adlar kullanırlardı. Bu sebepten günümüze ulaşan pek çok eserin sanatkârı bilinmemektedir.3

Mevlevîhâneler Türk mûsikî târihinde önemli bir yer tutmaktadır. Mevlevî bestekârlarımızın en büyüğü Hammamîzâde İsmail Dede Efendi, Zekâi Dede Efendi ve Ali Nutkî Dede gibi dergâhlarda yetişen usta sanatkârlar, dînî ve klasik üslûpta bestelenmiş birçok eseri, ihlâs ve samîmiyetle üretmişlerdir.

Âsaf Halet Çelebi Mevlevîlerin Türk sanatındaki yerini şu şekilde yorumluyor: 

"Sanat târihimizin hiçbir şûbesi yoktur ki onun en seçkin sîmâları arasında temiz yüzlü asil tavırları ve zarif giyinişleriyle bir Mevlevî görülmesin."

Maddî ve mânevî mensupları ile İslâm ve Türk Medeniyetinin inşâsına katkıda bulunan Mevlevîhâneler, hat sanatı için de bereketli bir ocak olmuştur. Hat sanatının dehâsı Mevlevî muhibbi hattatlarımızdan Sâmi Efendi, Cevrî İbrahim Çelebi, Neyzen Emin Dede gibi birçok hattat, yazı sanatının en zarîf örnekleri ile duvarları renklendirirken bir yandan da hat sanatında ekol olmuş öğrenciler yetiştirmişlerdir.

Tarîkatlar içerisinde en fazla sanatla iç içe olan hiç şüphe yok ki Mevlevîliktir. Lâkin diğer tarîkatlerde yazı sanatında isimlerinden söz ettirmiştir. Ayasofya’daki devâsâ ciharyârları yazan Kazasker Mustafa İzzet Efendi Kādirî, XVII. asırda yaşamış ekol olmuş meşhur Hâfız Osman Sünbüliye, Aziz Efendi ise Rifâî tarîkatına mensuptur.

19. yüzyıl levhalarda istifli veya istifsiz yazılan, Mevlevîler arasında mânevî bir yeri olan sikke şeklindeki “Tekke Levhaları” adı verilen eserler, yazı–resim türünün en güzel örneklerindendir. Zarif bir sehpa üzerine yerleştirilen Mevlevî sikkelerinde genellikle “Yâ Hazreti Mevlânâ” yazısı kullanılmıştır. Tekke levhalarından Mustafa Rakım imzālı zarîf bir örnek, Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer almaktadır. Eserde Mevlevî sikkesinin içerisinde "Dost, Yâ Hazret-i Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî" yazısı kullanılmıştır.

Mehmed Esad Yesarî, Mustafa Rakım, Kazasker Mustafa İzzet, Bakkal Arif Efendi, Abdullah Zühdü, Sami Efendi, Hulûsi Yazgan, Mehmed Nazif Bey, Kâmil Akdik, Halim Özyazıcı, Necmeddîn Okyay ve Hamid Aytaç, mevlevî konulu eserler veren hattatlardan bāzılarıdır.4

Mevlevî sanatkârların bir diğer merâkı kâğıt oymacılığı olmuştur. Geleneksel Türk sanatları arasında önemli bir yere sâhip olan kâğıt oyma sanatının gelişmesinde saraya bağlı sanatkârlar ve çarşı ustaları kadar Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü topraklarda varlıklarını sürdüren Mevlevî dede ve dervişlerinin de etkisi büyüktür. Katı’ sanatı, Mevlevî dergâhlarda hüner sâhibi sanatkârların elinde yeniden hayat bulmuştur. Sabırla ve ibâdet rûhuyla kâğıttan incecik kesilen yazılar, desenler, mevlevî sikkeleri özenle levha hâline getirilmiş, mevlevîhâne duvarlarını süsleyerek günümüze kadar ulaşmıştır. 

Bursalı Mevlevî Fahri Dede, Mehmed bin Gazanfer ve Derviş Hasan Eyyûbî, Mevlevî dergâhlarının medeniyetimize kazandırdığı önemli isimlerdendir.

Beşiktaş Mevlevîhâne’si dervişlerinden olan Derviş Hasan Eyyubî, döneminin usta katı’ sanatkârlarındandır. Topkapı Sarayı Koleksiyonu C.Y.463 numarada kayıtlı, III. Ahmed için hazırlanan yazı çekmecesi bu alanda bilinen tek eseridir. 

Derviş Hasan Eyyûbî’nin kâğıt oyma tekniği ile bezediği yazı çekmecesi, Türk sanatının nâdir örneklerindendir. İç ve dış kapakta manzara tasvirlerine yer verilirken, ön ve yanlarda ise cam altına alınmış mavi zemin üzerinde çiçek buketleri ve meyve tabakları incelikle kesilerek yerleştirilmiştir. Bir has bahçeyi anımsatan manzarada, ağaçlar, kuşlar, koşuşan atlar, kuğular, geyikler, efsânevî hayvanlar renkli kâğıtlardan özenle kesilerek yerini almıştır.5

Mevlevî dedelerin dergâhlarda en fazla meşgûl oldukları sanatlardan biri de makta oymacılığıdır. Yazı yazmak için kullanılan kamış kalemlerin ucunu kesmek, şekillendirmek için kullanılan fildişi, bağa veya kemikten hazırlanan ince uzun plakaya makta denir.

Makta‘ îmâli, dergâhların açık olduğu devirlerde mevlevîhânelere gelir sağlamak için Mevlevî dervişleri tarafından ince bir sanat hâline getirilmiş, makta‘ üzerine çakı, mil ve kıl testere ile gâyet ince oygularla Mevlevî sikkesi, nakış, çiçek ve yazı gibi (çoğunlukla Hz. Mevlânâ’nın ismi) gibi tezyînî unsurlar işlenmiştir. Bilhassa 19. yüzyıla âit sanat değeri taşıyan böyle maktaların dip tarafında Fikrî, Resmî, Sırrî gibi makta‘ sanatkârlarının imzālarına da rastlanmaktadır.6

Bu âleti; birer sanat eserine dönüştüren Mevlevî sanatkârlar, ince ve zarif ruhlarını dokundukları her yerde dile getirmişlerdir. Sabırla ve ibâdet şuuruyla ürettikleri her eserde, Türk sanatının korunması ve devâmı yönünde katkı sağlamışlardır. 

Dipnotlar

1 Ş. Barihüda Tanrıkorur, “Mevleviyye”, İslâm Ansiklopedisi, C.29, İstanbul: TDV Yayınları, 2004.

2 Uğur Derman, “Ömrümün Bereketi” Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 2019, s.212.

3 Vildan Çetintaş, “Eyüplü Bir Sanatçı Derviş Hasan Eyyubî”, Eyüp Sultan Sempozyumu V. Eylül 2009, s. 76.

Hilal Kazan, “Mevlevîliğin Hat Sanatıyla Tezyîni” Derin Târih, 2020, S. 16, s.3.

5 Filiz Çağman, Katı' Osmanlı Dünyasında Kâğıt Oyma Sanatı ve Sanatçıları, s.13.

6 Uğur Derman, “Ömrümün Bereketi” Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 2019, s.224.

 

Ağustos 2021, sayfa no: 52-53-54-55

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak