Ara

Metafizik Âlemin Şerefli ve Merhametli Sâkinleri: Melekler ve Meleklere Îman

Metafizik Âlemin Şerefli ve Merhametli Sâkinleri:  Melekler ve Meleklere Îman
İslâm inancının temelini oluşturan inanç esaslarından biri de ‘Meleklere Îman’ konusudur. Meleklere îman ‘Âmentü’ diye bildiğimiz îmânın şartlarının ikinci basamağını teşkîl eder. Melekler, ilâhî mesajların Allah Teâlâ’dan insanlara ulaştırılmasında bir aracı görevi üstlenmişlerdir. Dolayısıyla kitaplara ve peygamberlere îmân eden kişi meleklere de îmân etmek zorundadır. Çünkü peygamberlere ilâhî emir ve yasakların yazılı olduğu kitapları/sahifeleri ulaştıran meleklerdir. Akâid ilminde meleklere îmân etmek Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine îmân etmekten ayrı tutulmamış, Kur’ân ve hadislerden deliller getirilmek sûretiyle ‘inanılması zorunlu olan hususlar (zarûrât-ı dîniyye)’ arasında sayılmıştır.1 Varlığına îmân ettiğimiz meleklerin özelliklerini ve görevlerini âyet-i kerîmeler ve sahih hadislerden çıkarımlarda bulunmak sûretiyle şu şekilde ifâde edebiliriz: ‘İnsanın hammaddesi toprak, cinlerinkiyse ateştir. Melekler ise insanlar ve cinlerden farklı olarak nurdan yaratılmışlardır.2 Aynı zamanda meleklerin yaratılışının insanlardan önce olduğu da insanın yaratılışı esnâsında Allah Teâlâ’nın meleklerle konuşmasından anlaşılmaktadır.3 Bununla berâber meleklerin gaybı bilmeleri söz konusu değildir. Onlar yalnızca Allah Teâlâ’nın onlara bildirdiği kadarını bilebilirler. Bu husus Hz. Âdem’in yaratılışı esnâsında Allah Teâlâ ile meleklerin konuşmalarının anlatıldığı âyet-i kerîmelerde ifâdesini bulmuştur: Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. Allah Âdem'e bütün isimleri öğretti. Sonra onları önce meleklere arz edip: Eğer siz sözünüzde sâdık iseniz şunların isimlerini bana bildirin, dedi. Melekler: Yâ Rabbi! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, Senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.’4 Meleklerin insanlar gibi yiyip içmedikleri âyet-i kerîmelerle sâbittir.5 Elleri ve birden fazla kanatlarının olduğu6, îfâ ettikleri görevleri sebebiyle cüsselerinin iri ve kendilerinin güçlü oldukları da âyet-i kerîmelerde belirtilmiştir.7 Meleklerin erkeklik ve dişilik özellikleri yoktur. Meleklerin cinsiyetlerinin olmadığını, müşriklerin onlara dişilik isnâd etmelerine karşı Zuhruf sûresinde verilen şu cevap açık bir şekilde izah etmektedir: Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şâhitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.’8 Melekler; uyumak, yorulmak, usanmak ve yaşlanmak gibi insanın tabiatında bulunan özelliklerden de arınmışlardır. Onlar, bir yerden başka bir yere çok hızlı bir şekilde intikâl edebilen, emrolundukları işleri herhangi bir aksaklığa meydan vermeksizin yerine getiren ve Allah Teâlâ’nın emirlerine âmâde olan varlıklardır.9 Melekler, insanlar ve cinler gibi nankör olmayıp asla Allah Teâlâ’ya isyân etmezler. Günah işlemeyen, onurlandırılmış ve mâsum varlıklar oldukları ifâde edilen melekler10 her işlerini Allah Teâlâ’nın emriyle yerine getirirler. Hangi işle uğraşırsa uğraşsınlar tabiattaki diğer varlıklarla birlikte Allah Teâlâ’yı yüceltmeyi, O’na (cc) secde etmeyi ihmâl etmez,11 Allah Teâlâ’ya itâat ve ibâdette en ufak bir kusur göstermezler. Bu tutumları insanlara örnek olacak niteliktedir. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de meleklerin mü’minler için duâ ve istiğfarda bulundukları,12 Allah Teâlâ ile berâber Peygamber Efendimiz’e (sav) salât ve selâm getirdikleri, îmân eden insanların da Hz. Peygamber’e (sav) salavat getirmeleri ve tam bir teslîmiyetle O’na selâm vermeleri emredilir.13 Kur’ân-ı Kerîm’de meleklerin sayıları ve türlerinin bilinemeyeceği ve bunun bir imtihan vesîlesi olduğu belirtilirken,14 dört büyük melekten biri olan ve vahiy getirmekle görevli Cebrâil’e (as) ‘Cibrîl, Rûhu’l-kudüs, Rûhu’l-emîn, Rûh ve Resûl’ şeklinde beş değişik isimle atıfta bulunulmuş ve kendi adıyla da 3 defa zikredilmiştir.15 Hz. Cebrâil’in kimi zaman güzel bir insan şeklinde ve birkaç kez sahabeden Dihye b. Halîfe’nin (ra) sûretinde Hz. Peygamber’e (sav) vahiy getirdiği; onun şahsında mü’minlere abdest, namaz, kurban, hac gibi ibâdetlerin içeriği ve nasıl uygulanması gerektiği hakkında bilgiler verdiği; itikâdî, fıkhî ve ahlâkî konularda açıklamalarda bulunduğu, ashabdan bazılarının da bunların bir kısmına şâhit olduğu hadîs-i şeriflerde bildirilmiştir.16 Kur’ân-ı Kerîm’de ismiyle anılan meleklerden biri de Hz. Mikâil’dir. Hz. Mikâil (as), insan da dâhil olmak üzere canlıların rızıkları, dolayısıyla yağmurların yağması ve bitkilerin gelişmesi gibi tabiatın işleyişiyle ilgili işlerle görevlidir.17 Görevi kıyâmet günü sûra üfleyerek her canlının sonunun gelmesini ve hesap meydanında toplanmasını sağlamak olan melek de Hz. İsrâfil’dir. Hz. İsrâfil’in (as) Hz. İbrâhim’i (as) ziyâret edip ona bir çocuğunun olacağını müjdeleyen, Hz. Lût peygambere insan sûretinde görünüp kavminin cezâlandırılacağını bildiren melek grubu içinde Hz. Cebrâil, Hz. Mikâil ve Hz. Azrâil ile birlikte yer aldığı kaynaklarda kaydedilmektedir.18 Dört büyük melekten sonuncusu olan Azrâil (as) hakkında ise Kur’ân âyetleri ve sahih hadislerde isminin geçtiği bir kayıt mevcut değildir. Fakat Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden ‘melekü’l-mevt/ölüm meleği’ olarak bahsedilir. Azrâil’in (as) görevi de bütün canlıların vakti geldiğinde canlarını almaktır. Fakat burada asıl fâil Azrâil değil Allah Teâlâ’dır. Can alma hâdisesi Azrâil’in (as) eliyle gerçekleşmiş olsa da Allah Teâlâ’ya nisbet edilir. Çünkü yaratan da öldüren de O’dur (cc). Zikrettiğimiz dört büyük meleğin dışında isimleri bilinen birçok melek daha bulunmaktadır. Özellikle insanla alâkalı görevleri îfâ eden ‘değerli yazıcılar’ adıyla Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ‘Kirâmen Kâtibin’ melekleri işlediğimiz her ameli büyük küçük demeden kaydederler.19 Bu kayda binâen kabirde insanı sorgulayacak olan melekler ise ‘Münker ve Nekir’ melekleridir.20 Bunların dışında arşı taşıyan melekler, ulûhiyyet makâmına yakınlığı bulunan ‘Mukarrabûn’21 melekleri, gözetleyici melekler,22 ‘Hafaza/koruyucu’ melekleri23, cennette insanları selâm ile karşılayacak bekçi melekler, cehennemliklere korku salan melekler,24 cehennem meleklerini temsîl eden ‘Mâlik’25 adında bir melek ve cennet meleği olarak bilinen ‘Rıdvan’26 adında bir melek olduğu âyet ve hadislerde yer almaktadır. Bunlarla birlikte insanlar için duâ ve istiğfarda bulunan, her dâim Allah Teâlâ’yı tesbih eden, Allah Teâlâ’nın orduları olarak nitelenen isimlerini bilemediğimiz birçok melek daha bulunmaktadır. Meleklerin Allâh’ın (cc) lütuf ve inâyetiyle Bedir’de olduğu gibi mü’minlere ve zor durumda kalanlara görünmeden destek verdiği,27 mübârek gecelerde inip inananların oluşturduğu mânevî barış ortamını paylaştıkları28 ve Kur’ân okunan ortamlara yüce kelâmı dinlemek için geldikleri29 de âyet ve hadislerde aktarılan hususlardandır.30 Meleklere Îmânın Mü’mine Kazandırdıkları Meleklere îman insanı iyiliğe yönlendirir ve onun kötülükten kaçınmasına vesîle olur. Çünkü meleklere îmân eden kişi yaptığı iyilik ve güzellikler karşılığında kat kat sevap/mükâfat kazanacağını, yaptığı kötülük ve aşırılıklarda ise bunların cezâ ile karşılığını bulacağını bilir. Davranış ve fiillerinin kaydedildiğini bilen bir insanın hatâya düşme olasılığı diğerlerine göre daha düşüktür. Nasıl ki otoyollardaki kamera sistemleri sürücülerin trafik kurallarına uymasını ve dikkatli bir sürüş yapmalarını sağlıyorsa yazıcı melekler de insanın davranışlarında ölçülü olmasını sağlar. Meleklere îman insana yaşadığı hayâtın sâdece maddî ve duyu organlarıyla müşâhede edilebilir bir hayat olmadığını, mânevî ve rûhânî âlemlerin de insanla iç içe olduğunu öğretir. Allah Teâlâ’nın rızâsına uygun, çalışkan, dürüst ve ahlâklı yaşamasının kendine âhirette büyük faydalar sağlayacağı bilincini aşılar. Meleklere îmân eden mü’min hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın Allah Teâlâ’nın hukûkuna saygılı, emrine itâatkâr olduğunda sayıca kendisinden kat kat üstün topluluklara karşı Allah Teâlâ’nın orduları/melekler tarafından desteklenerek gâlip geleceğini bilir. Şeytânın türlü desise ve oyunlarına karşı meleklerin kendisi için ne kadar duâ ve niyazda bulunduğunu düşünerek bu iki görünmeyen varlık arasında mukâyese yaparak iyinin yanında ve iyilerin tarafında olmaya gayret gösterir. Yaratılan herşeyin bir denetleyicisi ve kollayıcısı olduğunun farkına vararak, cereyân eden her türlü tabiat olayının arkasında yüce bir kudretin olduğunu ve her şeyin bir hikmete binâen meydana geldiğini anlar. Yalnız olduğunu düşünüp ümitsizliğe kapıldığında Allah Teâlâ’nın şerefli yaratıklarının nerede olursa olsun kendisiyle birlikte olduğunu düşünüp problemler karşısında cesâret kazanır. Ölüm ve diğer dehşetli hâdiselerle karşılaştığında kendisine meleklerin eşlik edeceğini ve dünyâda İslâm’a ittibâda gösterdiği sebat sebebiyle kabirde korkudan ve âhirette azap görmekten emin olacağını idrâk edip mesrûr olur. Son tahlilde meleklere îman meselesinin insanın zihin dünyâsını meşgûl eden metafizik bir olgu gibi anlaşılarak sınırlandırılmaması gerektiği ve meleklere îmânın insanın dünyâ ve âhiretine dâir müsbet netîceler meydana getirdiğini ifâde edebiliriz. Kendilerini göremesek de îmân eden insanlara hüzün ve korku olmadığını müjdeleyen meleklere gönlümüzde yer vermek bizleri iyi işler yapmaya ve itidâlli yaşamaya sevk edecektir. Habib Öztürk (Mart 2016) Dipnotlar: [1] Bakara 2/285; Nisa 4/136; Buharî, İman 37; Müslim, İman 1. 2 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.VI, s.168; Müslim, Zühd 60. 3 Bakara 2/30-34; Hicr 15/28-29. 4 Bakara 2/30-34. 5 Hûd 11/69-70; Zariyat 51/24-28 6 Enam 6/93; Fatır 35/1. 7 Necm 53/5; Tahrim 66/6; Tekvir 81/20. 8 Zuhruf 43/19; Ayrıca bkz. Saffat 37/149-150. 9 Nahl 16/49-50; Tahrim 66/6. 10 Enbiya 21/26-27; Taftazani, Şerhu’l-Maķasıd, c.V, s.63. 11 Araf 7/206; Rad 13/13; Enbiya 21/20. 12 Mümin 40/7-9; Şura 42/5. 13 Ahzab 33/56. 14 Müddessir 74/31. 15 Yusuf Şevki Yavuz-Zeki Ünal, ‘Cebrail’ , İA, İstanbul 1993, c.VII, s.202-204. 16 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.II, s.325; c.IV, s.129, 161; Müslim, Mesacid, 166, 167. 17 Lütfullah Cebeci, ‘Mikail’ , İA, İstanbul 2005, c.XXX, s.45-46. 18 M. Hamdi Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, c.IV, s.2800; c.VI, s.4536; c.VIII, s.5326. 19 İnfitar, 82/11. 20 Tirmizi, Cenaiz, 70. 21 Nisa 4/172. 22 Rad 13/10-11. 23 Enam 6/61. 24 Zümer 39/71-72; Tahrim 66/6; Müddessir 74/30-31. 25 Zuhruf, 43/77. 26 Suyuti, s.67. 27 Âl-i İmran 3/123-125; Enfal 8/9; Tevbe 9/26, 40. 28 Kadir 97/4-5. 29 Buharî, Fezailü’l-Ķur’ân, 15. 30 M. Sait Özervarlı, ‘Melek’, İA, İstanbul 2004, c.29, s.40-42.  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak