Ara

Mektûbât-ı Es’âd-ı Erbilî (ks) (12. Mektup)

Mektûbât-ı Es’âd-ı Erbilî (ks)  (12. Mektup)
Tarîkat-ı âliyyemizin feyiz nurlarından hakkıyla istifâde edebilmek için Hakk’a ulaşmayı isteyen bir sâdığın ne yapması gerektiğine dâir sorunuza cevâben ifâde olunur ki; Bir sâlikin yükselme, ilerleme ve bir başka tâbirle makamları katetmesinde şüphesiz sülûk esnâsında emrolunduğu vird ve zikirlere riâyet ettiği oranda ilerleyeceği tabii ise de esas olmak itibâriyle iki hakîkatten ayrılmaması gerekir. Birincisi ‘Peygamber size neyi verirse alınız. Neyi yasaklarsa ondan da uzak durunuz.[1] âyet-i celîlesine uygun olarak dînin zâhirinde gösterilmiştir ve sâlikin Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz Hazretlerinin söz ve fiillerinden anlaşılmış olan emir ve yasaklardan kıl kadar sapmaması lâzım gelir. İkincisi de ‘Sâdıklarla beraber olunuz[2] ilâhî emrine yapışarak sâlikin benimsemesine göre güven ve sadâkati ortaya çıkmış, dînin özüne ve tarîkata bağlılık gibi iki âdil şâhidin şehâdetiyle mahareti sâbit olmuş bir mürşide sürekli râbıtaya devâm etmektir. Şunu da ifâde edelim ki dînin zâhirinin emir ve yasaklar olmak üzere başlıca iki kısmı vardır. Emirlerden maksat bütün farz ve nâfileler olduğu gibi yasak olanlar da Cenâb-ı Hakk’ın haram buyurmuş olduğu söz ve fiilden ibârettir. Gâle Rasûlullâh aleyhi’s-selâm: ‘Îmân-ı kâmil iki sınıftır. Bunlardan birisi yasaklardan kaçınmak mânâsına olan sabırda ve diğeri ise emirlere yapışmak ve ilâhî itâatten ibâret olan şükürdedir.[3] Mâlûm ola ki hadîs-i şerifte yasaklardan kaçınmanın emirleri yerine getirmeden önce zikir buyrulmuş olması iki noktaya işâret etmek içindir. Bunlardan birisi ‘Def-i mefsedetin celb-i maslahatta mukaddem bulunduğu’, ikinci ise ‘ibâdât ü taâtın hepsini îfâ ve icrâ eylemek beşer gücünün dışında ve yasaklardan kaçınma ise her ferdin imkânı dâhilinde bulunduğundan’ faydasının daha kapsayıcı olduğudur. Hattâ diyebilirim ki İslâm âlemi için arzu edilen yükseliş ve gelişmenin en önemli sebebi günahları terketmektir. Yaratılışları gereği günah ve mâsiyeti terk sevâbından mahrûm olan meleklerin makamlarından bir ilerleme kaydedemedikleri de bu mânâyı te’yîd etmektedir. Velhâsıl yasak ve haramlardan korunma ve sakınma mânevî ilerlemeye hizmet ettiği kadar maddî fayda ve cismânî gelişime katkısı açısından da gözden kaçırılmamalıdır. Yasak olan hususların insanların mal ve canına, şeref ve şânına verdiği zarar ve ziyânın telâfisinin mümkün olmadığı basîret ehlince mâlûm ve takdir edilmiştir. Mevlam Hazretleri gözlerimizi müşâhede-i Hakk’tan ve kulaklarımızı hakkı duymaktan mahrum buyurmasın. Âmîn. Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) Bu Mektubundan Öğrendiklerimiz:
  1. Mürşid-i kâmiller müridlerini her türlü yöntemle bilgilendirerek eğitmeye devâm etmelidirler.
  2. Eğitimde soru-cevap yönteminden istifâde edilmelidir.
  3. Mürid, kendisine telkîn edilen vird, zikir ve diğer görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmelidir.
  4. Dînin zâhirine uymak mürşid-i kâmil ve dervişler açısından hayâtî önemi hâiz bir konudur.
  5. Âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerin bilinen mânâlarının yanısıra bâtınî mânâları üzerinde durarak hayâta yön verme gayreti içerisinde olunmalıdır.
  6. Müslüman ilk olarak yasaklardan uzak durmaya, bundan sonra da emirleri yerine getirme gayretinde olmaya devâm etmelidir.
  7. İslâm hukûkunun ilkeleri İslâm’ın ana kaynakları olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’den ilham alınarak tesbît edilmiştir.
  8. İnsan îman, ibâdet ve güzel ahlâkla meleklerin sâhip olduğu yüksek mertebeleri elde edebilecek hattâ onları geçip Cenâb-ı Hakk’a daha yakın olabilecek bir varlıktır.
  9. Haramlar âhirette azâba kişiyi sürükleyeceği gibi dünyâda da şeref ve şâna büyük zarar verdiği için kaos ile dünyânın mahvolmasına sebep olacak işlerdir.
  10. Müslüman sözünü her zaman duâ cümleleriyle bitirmelidir.
Güncelleyen: Fatih Çınar / Aralık 2015 [1] Haşr 59/7. [2] Tevbe 9/119. [3] Gazali, İhya, c.IV, s.66.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak