“İyi bilin ki; Allah, şuursuz, gâfil bir kalbin duâsını kabûl etmez.”1
GAFLET
Bir Kur’ân ve Sünnet terimi olarak gaflet, Cenâb-ı Hakk’ı unutmak, dünyâ telâşı ve meşgûliyeti içinde ebedî âlemi, âhireti hatıra getirmemek, madde ve dünyâ malı içerisinde, nefsî ve şehevî arzular peşinde koşarak mânen eriyip gitmektir. İşlenen her günah, her haram, her kötülük Peygamberimiz’in ifâdesiyle kalpte siyah bir leke bırakmakta, kalp giderek kararmakta, mânevî gerçekleri göremez, duyamaz ve anlayamaz hâle gelmektedir. Günlük hayatta yaşanan acımasızlık, anlayışsızlık, katı kalplilik, bencillik, kıskançlık, çıkarcılık, yolsuzluk, arsızlık gafletin tezâhürleridir. Gâfil kul tamâmen dünyâya yönelir, mubah zevklerde ve helâllerde aşırı gider, ibâdet ve kulluk için, hayır ve hizmet için vakit ayıramaz, imkân ve emeğini bu yolda harcayamaz. İyilik yapmak onun için bir lüks, mü’min kardeşinin derdiyle ve problemiyle ilgilenmek ise ona lüzumsuz bir yüktür. Maddî yönden zenginleştiği hâlde mânen giderek yalnızlaşır, rûhen topluma yabancılaşır, sâdece nefsini tatmîn eder. Halbuki kulluğa önem veren , ibâdete özel vakit ayıran , hayır ve iyiliğe önem veren kula Cenâb-ı Hak gönül zenginliği ihsân eder, âile huzûru ve iş huzûru verir, onun ihtiyaçlarını giderir, işlerini kolaylaştırır, bu hayırlı kulunu kimseye muhtaç etmez. Hadîs-i kudsî’de Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Ey âdemoğlu! Bana ibâdet için vakit ayır ki gönlünü zenginlikle doldurayım ve ihtiyaçlarını gidereyim. Bana ibâdet için vakit ayırmazsan gönlünü meşgûliyetle doldururum, ihtiyâcını da gidermem.”2
KUR’ÂN’DA “GAFLET” KAVRAMI
Rabbimiz gaflete düşmemek için sabah-akşam kendisine yönelen, ihlâs ve samîmiyetle duâ eden, sessizce O’nu zikreden bir kul olmamızı emretmektedir.
“Rabbini içinden, yalvararak, ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam an. Gâfillerden olma.”3 Kur’ân’da; sorgu ve hesap günü yaklaştığı halde insanların büyük bir kısmının mânevî hayattan yüz çevirip sâdece arzu ve zevklerini tatmîn için gaflet karanlığı içinde yaşadıkları gerçeği vurgulanmakta, Hakk’a yönelmeleri emredilmektedir. “İnsanların hesab günü yaklaştı. Oysa onlar hâlâ gaflet içinde, Hakk’tan yüz çeviriyorlar.”4 Allâh’ın varlığının, birliğinin, büyüklüğünün, azametinin kâinattaki delilleri gözümüzün önündedir. Varlık âlemi, yaşanan hayat, müsbet ilimler, ilmî keşif ve îcatlar Yüce Rabbimizin varlığının açık şâhitleridirler. Bütün bu hakîkatleri görüp yaşadığı halde, insanlığın büyük bir kısmı madde sarhoşluğu içerisinde bu gerçekleri görmek istememektedir: “İnsanlardan birçoğu âyetlerimizden cidden gâfildirler.”5
Allah’tan ve Allâh’ın zikrinden habersiz, nefsinin kölesi olan, mubahlarda ve helâllerde haddi aşan, şuursuz, ruhsuz, gâyesiz, gâfil kimselere uymak bizi gaflete düşürecektir: “Kalbini bizi anmaktan gâfil kıldığımız, nefsî arzularına uyan, çizgiyi aşan kimselere uyma.”6
CUMA NAMAZINI ÖZÜRSÜZ TERK ETMEK GAFLET İŞÂRETİDİR
Cuma namazı, mü’minlerin birlik ve berâberliğini pekiştiren, mutlaka cemaatle edâ edilmesi gereken en önemli farz namaz olup büluğ çağına erişmiş, hür, erkek, mukîm her Müslüman’a farzdır. Din ve vicdan hürriyetinin gereği ve teminâtı olarak, iş hayâtı, öğrenim hayâtı, ticâret hayâtı Müslümanların birlik ve berâberlik vesîlesi olan Cuma namazına göre düzenlenmeli, Cuma namazı saatinde alışveriş ve ticâret durmalıdır. Cuma hutbesinde son derece güzel mesajlar verilmeli, hutbe bir haftalık mânevî serum niteliğinde sunulmalıdır. Cuma namazını özürsüz terk etmek cemaatten kopmaya, tamâmen maddeye yönelmeye sebep olacak, kişinin îman ve gönül hassâsiyeti kaybolacaktır. Hadiste, meşrû bir mâzereti olmaksızın Cuma namazını terk eden kimselerin kalplerinin mühürleneceği ve isimlerinin gâfiller listesine yazılacağı bildirilmektedir. “Cuma namazlarını terk eden kimseler, Allâh’a yemin olsun ki, ya Cuma namazlarını terk etmekten vazgeçecekler ya da Allah onların kalplerine mühür vuracak, sonra gâfillerden olacaklardır.”7
İSMİMİZ GÂFİLLER ARASINDA YAZILMASIN
Mü’min, Allah nezdinde makbûl kul olma azim ve kararlılığı taşıyan kuldur. Onun ismi müttekîler, muhlisler, sâdıklar, sıddîklar arasında yer almalıdır. İsmi “gâfiller” arasına kaydedilen kişi bu lekeden kolay kolay kurtulmayacaktır. İsmin gâfiller listesinde yer almaması ibâdete devâma bağlıdır: “Kim farz namazları kılmaya özen gösterir, namaza devâm ederse gâfillerden yazılmaz.”8
Kur’ân’la irtibâtı kopan kimsenin kalbi kararır, mânevî titizliği kaybolur, ismi gâfiller arasında zikredilir. Her gün Allâh’ın Kitâbı’na nazar eden kişi bu damgadan kurtulur: “Kim her gece on âyet okursa gâfillerden yazılmaz.”9
GÂFİL OLAN, İLÂHÎ RAHMETİ UNUTUR
Gaflet, ilâhî lütufları dikkate almamaya ve ilâhî rahmeti unutmaya sebep olmaktadır. Namazlardan sonra yapılan tesbîhat ilâhî rahmete sebep olmakta, gafleti dağıtmaktadır. Tesbihlerimiz, seccâdemiz, parmaklarımız Cenâb-ı Hakk’ın huzûrunda bizim için şâhid olacaklardır. Muhacir hanımlardan Büseyre (r.anha)’nın rivâyetine göre Efendimiz (s.a.v) onlara şöyle demişti: “Sübhânallâh, Elhamdülillâh, Allâhu Ekber demeye devâm edin. Parmaklarınızla bunu sayın. Zîrâ parmaklarınız sorguya tâbi tutulacak, bilgi vermeleri istenecektir. Gâfil olup da rahmeti unutmayın.”10 Şu cümlenin altını çizelim: “Gâfil olup da rahmeti unutmayın.” Zîrâ gaflet sarhoşluğu ilâhî lütuf ve rahmeti unutturmakta, hayâta benlik, bencillik, şehvet ve şöhret hâkim olmaktadır.
GAFİLİNİN DUÂSI MAKBÛL DEĞİLDİR
Rabbine duâ eden kul, Allah tarafından kabûl olacağına inanarak, içtenlikle ve ciddiyetle yalvarıp yakarmalıdır. Yaptığı duâdan habersiz, ilgisiz, şuursuz ve gâfil olan kulun duâsı ciddiye alınmayacaktır. “Allâh’a, kabûl edeceğine yakînen inanarak duâ edin. İyi bilin ki Allah, şuursuz gâfil kalbin duâsına icâbet etmez.”11
GAFLETİN İLACI
Gaflet, mânevî hayâtımızı içten kemiren bir hastalıktır. Gaflet ehl-i dünyâdan bulaşan, mânevî hayatta tembellik, ihmâlkârlık ve ilgisizliğe sebep olan tehlikeli, müzmin bir hastalıktır. Gaflet, psikolojik bir travma olup zaman zaman rûhî bunalım, mânevî tatminsizlik, âilevî huzursuzluk, hayattan nefret etme şeklinde tezâhür etmektedir. En acı olan da bu hastalığa yakalanan pek çok kişinin gaflet hastalığına yakalandığının farkında olmamasıdır. Gaflet, târihte olduğu gibi günümüzde de yaygın mânevî bir hastalıktır. Esen gaflet rüzgârlarından hepimiz etkilenmekte, kendi payımıza düşeni almaktayız. Bunun sonucu olarak doymak bilmeyen nefislerimiz, ürpermeyen gönüllerimiz, yaşarmayan gözlerimiz sebebiyle duâlarımız kabûl edilmemektedir.
Gafleti, gönlümüzü kaplayan, kalbimizi karartan bir bulut olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz (sav) bu gaflet bulutunun ve bu gaflet dumanının dağılması için günde en az yüz defa istiğfâr etmeyi bizlere tavsiye etmektedir. Tembellik arttıkça ihmâl, ihmâl arttıkça gaflet, gaflet arttıkça ihânet, ihânet arttıkça dalâlet başlar. Dolayısıyla gaflet, mutlaka er-geç tedâvi edilmelidir. Gafletin tedâvisi için ilk adım uyanık ve diri olmak, ihmâlkâr ve ilgisiz olmamak gerekir. Gafletin ilacı Kur’ân ve namaz, tevbe ve istiğfar, zikir ve duâdır. Gafletin aşısı ilim ve gönül erbâbıyla sohbet etmek, Kur’ânî, nebevî, mânevî tavsiyeleri hayâta yansıtmaktır. Bizim en sinsi düşmanımız, mânevî hayâtımızı içten kemiren gaflettir. Biz gâfil, ihmâlkâr, nemelâzımcı, duygusuz ve heyecansız olmak yerine idealist, aksiyoner, uyanık, basîretli ve şuurlu olduğumuz takdirde iç ve dış düşmanlar bize tesir edemeyeceklerdir. Gençlerin gaflet hastalığına yakalanmaları geleceğimizi tehdit eden ciddî bir problemdir. Okumayan, çalışmayan ve düşünmeyen; sâdece gününü gün eden, gâfil gâfil eğlenen gençlik ülke geleceği için hiç de hayırlı değildir. Gafletin en kötüsü ve en acısı yöneticilerin gafletidir. Sâdece dünyevî ve maddî istikbâli düşünen, uhrevî ve ahlâkî ölçüleri ön plana almayan ve bu yüzden düşmanların oyununa gelen gâfil yöneticiler sebebiyle toplumlar zaman zaman ağır bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Mânevî hayâtımızı tehdit eden gaflet hastalığına karşı topyekûn seferberlik îlân etmeli, mânevî hayâtımızın düşmanı olan gaflete, ilim ve irfan silahıyla karşı koymalıyız.
Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay (Mart 2016)
Dipnotlar
[1] Tirmizi, Deavat 65; Hakim, Müstedrek: 1/493. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/177. Hadis, hasen ligayrihi derecesindedir
2 Tirmizi, Kıyame 30: Ibn Mace: Zühd 2; Ahmed b. Hanbel. Müsned: 2/358
3 A’raf, 7/205
4 Enbiya, 21/1
5 Yunus, 10/92
6 Kehf, 18/28
7 Müslim, Cuma 40; Nesai: Cuma: 2: İbn Mace: Mesacid 17; Darimi: Salat 205
8 Hakim, Müstedrek: 1/308. Hadis, ve Zehebi’ye göre: Buhari veMüslim’in şartlarına uygun hadisti. Ayrıca bkz. Münziri , Tergib, 2/356
9 Hakim, Müstedrek: 1/555. Hadis, Hakim ve Zehebi’ye göre: Müslim’in şartına uygun sahih hadistir. Ayrıca bkz. Münziri, regib: 2/356
10 Tirmizi, DEavat 120: Ahmed b. Hanbel. Müsned: 6/371
11 Tirmizi, Deavat 65; Hakim, Müstedrek: 1/493. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/177
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak