Ara

Kur’ân’ın Cihad Dünyâsı

Kur’ân’ın Cihad Dünyâsı

İslâm’ın temel kavramları vardır. Cemaat, cihâd, şehîd, şerîat, tâğut, hizbullah, hizbuşşeytân gibi. Bu kavramlar târih boyunca çok önemli işlevler görmüş, pek büyük mânâları bağırlarında taşımışlardır. Son dönemlerde bu kavramların bir kısmı, bir kısım çevrelerce istismâr edilmiş, içi boşaltılmış, yanlış yerlerde yanlış amaçlar için kullanılmış olabilir. Durum ne olursa olsun, bizim bu kavramlardan vazgeçmemiz yâhud onları başkalarının süflî emellerine bırakmamız söz konusu olamaz. Yanlış anlaşılan, yanlış yerlerde kullanılan bu kavramları sâhiplenmek, içini doldurmak ve hak ettikleri yerde, doğru bir biçimde kullanmak durumundayız. Çünkü bu kavramlar bizim kavramlarımızdır, Kur’ân ve sünnette geçen kavramlardır. İstismâr ediliyor, yanlış yerlerde kullanılıyor diye biz kavramlarımızdan ferâgat edemeyiz. Bu önemli kavramlarımızdan biri de cihâd kavramıdır.

Cihâd, bâtıla karşı hakkın mücâdelesini yaparken sâhip olunan tüm gayret ve çabanın Allah yolunda harcanmasıdır. Bu konudaki çok sayıda âyetten birkaçı şöyledir:

İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihâd edenler Allâh’ın rahmetini umarlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.1

İnananlar, ancak Allâh’a ve peygamberine inanmış, sonra şüpheye düşmemiş; Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihâd etmiş olanlardır. İşte onlar doğru olanlardır.2

Yoksa içinizden Allah cihâd edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?3

Ey İnananlar! Allah'tan sakının, O'na ulaşmaya yol arayın, yolunda cihâd edin ki kurtulasınız.4

Allah uğrunda hakkıyla cihâd edin.5

Hak uğrunda cihâd eden, ancak kendisi için cihâd etmiş olur. Doğrusu Allah, âlemlerden müstağnidir.6

Ama Bizim uğrumuzda cihâd edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz, iyi davrananlarla berâberdir.7 

Âyetlerde öne çıkan hususlar şunlardır:

Hak-bâtıl mücâdelesi, ilk insanla berâber var olan ve kıyâmete kadar da devâm edecek olan bir mücâdeledir. Bu mücâdelenin aşamaları vardır ki bunların hepsi cihâd kavramı içerisinde yer alırlar. Bunlar sözle cihâd, amelle cihâd, mal ile cihâd, can ile cihâd. İlk aşamalar sonuç vermediğinde, yapılacak başka bir şey kalmadığında başvurulan cihâdın son evresinin Kur’ân’daki adı kıtâldir. Buna göre sıcak savaş denilen kıtâl de cihâdın bir aşamasıdır. Ancak her kıtâl cihâddır ve fakat her cihâd kıtâl olmayabilir.

Kur’ân’ın en büyük cihâdı, Kur’ân ile yapılandır. Bu konudaki bir âyet şöyledir: Sen, inkârcılara uyma, onlara karşı Kur’ân ile olanca gücünle savaş.8 Biz küçük cihaddan büyük cihâda döndük hadîsinde nefisle mücâdele büyük cihad sayılmıştır. Sûfîler de nefisle mücâdeleyi büyük cihad saymışlardır. Elbette bu, âyette geçen mânâya ters değildir. Zîrâ nefis eğitimi de Kur’ân hakîkatleriyle gerçekleşen bir ameliyedir. Gerçek mücâhid önce kendi nefsini tezkiye ve ıslâh edecek ki düşmanla savaşabilsin ve düşmana karşı koyabilsin. Nefsini tezkiye edemeyenlerin, düşman karşısında hakkıyla cihâd edebilmesi mümkün değildir.

Cihâd, mü’minlerin en temel özelliğidir. Cihâd, dosdoğru yolda olmanın göstergesidir. Cihâd, sınav dünyâsında tâbi tutulduğumuz kulluk sınavının en önemli sorularından biridir. Târihte nice insan, Allah yolunda tüm cehd ü gayretini ortaya koyarak, cihad ibâdeti ile dünyâ ve âhirette büyük pâyeler kazanmıştır. Yine târihte pek çok kişi de ya cihaddan kaçarak, ya cihâdın içerisinde yanlışlara saparak yâhud cihaddan sonra yoldan çıkarak kaybedenlerden olmuştur.

Cihâd, Yüce Mevlâ’nın merhamet, mağfiret, nusret, ganîmet, zafer ve cennetini kazandıran en büyük amellerden biridir.

Cihâd, Allah yolunda, O’nun rızâsını kazanmak için olmalıdır. Bu, Yüce Allâh’ın rızâsını kazanma niyetiyle başlatılan cihâd ameliyesinin Allâh’ın ölçülerine uygun olarak yapılmasıyla gerçekleşir. Gösteriş ve riyâ olmadan, yalnızca Yüce Rabb’in rızâsını kazanmak için olan bir ameliyenin adıdır cihâd. Nitekim Peygamberimiz (as)’a, hem sevap hem de şöhret kazanmak için savaşan bir adamın durumu sorulunca O şöyle cevap vermiştir: Böyle bir kişi hiçbir şey kazanamaz. Hiç şüphesiz ki Yüce Allah, sâdece kendi rızâsını kazanma adına yapılan samîmî amelleri kabûl eder.9 Bir başka rivâyette de şöyle buyrulmuştur: Ne ganîmet elde etmek için, ne şan şöhret elde etmek için ve ne de kahramanlığını göstermek için savaşan Allah yolundadır. Allâh’ın kelimesi en yüce olsun diye savaşan Allah yolundadır.10 Yüce Allâh’ın kelimesi, O’nun dîni İslâm’dır. İslâm’ın yaşanması, yayılması ve yücelmesi için savaşan Allah yolundadır. Bir kişi bu gâyeye, yukarıda sayılan dünyâlıkları karıştırsa o sâlih ameli bozmuş, onu sâlih olmaktan çıkarmış olur. Onun için ecdâdımız seferlere şu sloganla çıkmış ve sonunda Allah’tan zaferler beklemiştir: 

İmtisâl-i Câhidû fillâh’ oluptur niyetim/Dîn-i İslâm’ın mücerred gayretidir, gayretim.11 Benim gâyem, Yüce Mevlâ’nın Allah yolunda cihâd edin emrini yerine getirmek, yalnızca İslâm’ın gösterdiği hedefi gerçekleştirmektir.

Bir amelin cihâd olması için, tüm gayret ve çabanın gösterilmesi gerekir. Bu cihâdın hakkıdır. Mâlî, bedenî tüm cehd ü gayret gösterilmezse cihâdın hakkı verilmemiş, hakkıyla cihâd edilmemiş olur. Hakkı verilmeyen seferden zafer beklemeye hakkımız yoktur.

Cihâd ibâdeti kıyâmete kadar devâm edecek ve kerahat vakti olmayan bir ibâdettir. Cihâdın hakkını vererek bu ameli lâyığı ile yapan gerçek mücâhidlere selâm olsun!

Dipnotlar:

1 Bakara 218.

2 Hucurat 15.

3 Âlu Imran 142.

4 Maide 35.

5 Hac 78.

6 Ankebût 6.

7 Ankebût 69.

8 Furkan 52.

9 Nesâî, Cihâd 24.

10 Buharî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, Ahmed.

11 Osmanlı Sultanı IV. Mehmed.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak