Ara

Kıyam

Kıyam
Namazda kıyam, rükû ve secde, insanın bütün davranış biçimini ifâde eder. Selâmla sonuçlanan namaz, tahiyyesiyle cemiyetin huzur ve bekasını temin eder. Namaz ibâdetin başıdır. Kolsuz ayaksız, gözsüz kulaksız insan yaşar. Fakat başsız yaşayamaz. Namazda kıyam; îmanda yakîni, ibâdette devâmı, ahlâkda numûne-i imtisâli, örnek olmayı ifâde eder. Emr-i İlâhîde kıyam tam olursa, tebliğ ve dâvette, sevgi ve buğuzda, cihâdın her çeşidinde; cennetin kapısında karşılar melekler onu. Nihâyet oraya varıp cennetin kapıları açılınca, bekçileri şöyle derler: “- (Her türlü kederden) selâmet size! (Günah kirinden) tertemizsiniz? Artık ebedî olarak kalmak üzere girin oraya.” (Zümer, 73.) Kıyam düzgün olursa, cemiyet yaşar asr-ı saâdet hayâtını. “(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitâb'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allâh’ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut, 45.) Sulhün temin edilmediği yerde Cuma namazının kılınmasının câiz olmadığını bilen Sütçü İmamlar, ellerine silâhı alıp yurt savunmasına çıkmışlardır. “Kâlû belâ”, ‘evet Rabbimizsin’ cevâbıyla kalktık kıyâma. İhrâma büründüğümüzde okuduğumuz “lebbeyk” sadâsıyla geldik kendimize. “Hizmetine geldim. Ey Allâh’ım! Hizmetine geldim. Senin ortağın yoktur, hizmetine geldim. Hamd ve nimet senindir. Mülk senindir, ortağın yoktur. Allâh’ım Sana itâat ve ibâdete hazırım, emrine boyun eğiyorum. Sana ibâdet üzereyim, Senin ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de Sana mahsustur. Senin ortağın yoktur.” nidâlarıyla îman ve İslâm’ın nûru girdi kalbimize. Müşriklerin ortasında “Ebû Zer” (ra), îmânını bu nurla haykırdı. Tevhid inancını savunan yedi er de bu nurla dikildi Takyanus’un karşısına. Hz. Yahyâ (as), Hz. Zekeriyyâ (as), Hz. Hamza, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Hasan ve Hüseyin (r. anhüm), son devrin din mazlumları ve on beş Temmuz’da yüzlerce şehid ve binlerce gâzi hep vatanımız derken din ve İslâm için fedây-ı cân ettiler. Zafere az kaldı, kavuşalım nurlu kervâna, zindan gül gülistan diye koştu Ömer Halisdemirler. Doğum gününde, şehâdetle Cennet’e doğan mücâhidler boşuna koşmadı o gecede. Şehâdete olan aşkımız da bizim, şu İlâhî hitabla taçlanır: “Mü’minlerden öyle erkekler vardır ki, Allâh’a verdikleri sözde sadâkat ettiler: Kimi (şehîd oluncaya kadar döğüşeceğine dâir) adağını ödedi (şehîd oldu), kimi de (şehîd olmayı) bekliyor. Onlar aslâ verdikleri sözü değiştirmediler.” (Ahzab, 23.) Kitâb-ı Kerîm’inde Rabbimiz, Hadîs-i Şerif’lerinde Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz kendimize gelmemizi, hedefimizi gözetmemizi tembih buyuruyor. “ Fitne tamâmen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız ALLAH için oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Bakara, 193.) “Ve onlar ile bir fitne kalmayıncaya ve din tamâmıyla ALLAH için oluncaya kadar cihadda bulunun.” (Enfal, 39.) Fadâle İbni Ubeyd radıyallâhu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hudutta Allah yolunda nöbet tutanlar dışında her ölenin ameli sona erdirilir. Hudutta nöbet tutarken ölenin yaptığı işlerin sevâbı kıyâmet gününe kadar artarak devâm eder, kabirdeki imtihanda da güvenlik içinde olur. ”  (Ebû Dâvûd, Cihâd 15; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 2) Halid bin Velid son nefeslerinde ne buyuruyor? “Ey yakınlarım! Cihâda sarılın! Bu topraklar ancak cihâd etmekle korunabilir. Yermük, Rumlarla yaptığımız ilk büyük savaştır. Bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini tâkip edecektir. Sakın gaflete düşmeyin!” "Cihad kıyâmete kadar devâm edecek bir farzdır." Hasan el Benna (rh.a): “Peygamberimiz (sav) önderimiz, Kur'ân yasamız, Cihad yolumuz, ALLAH (cc) yolunda ölüm en büyük hedefimiz.” Mısırlı Halid el İslambuli: “Anneciğim üzülmeyin ALLAH (cc) bizi bu ameli yapmaya ve kendi yolunda şehitliğe eriştirdi. Size düşen Kur'ân'a tutunmak ve onunla amel etmek.” Zindanlarda kalan, eli ayağı ve bütün vücûdu tutmaz halde bulunan Filistin mücâhidlerinin öncüsü Şeyh Ahmed Yâsin: “Siz ey Müslümanlar! Suskun ve âciz, helâk olmuş ölüler. Hâlâ kalbleriniz sızlamıyor mu başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu, hiç mi kimse yok ALLAH (cc) için ve ümmetin nâmusu için kızacak?” Cenâzesi üç gün evinde kalan Kurtubalı âlim İbn-ül-Furâdî: “Hacc için Mekke-i mükerremeye gittiğim zaman, Kâbe-i muazzamanın örtüsünü öpüp, Allâhü Teâlâ’dan bana şehidlik nasîb etmesini diledim. Oradan ayrılınca, öldürülmek korkusu içimi kapladı. Söylediklerimden pişmanlık duydum. Geri dönüp, Allâhü Teâlâ’dan dînine hizmet etmem için uzun ömür vermesini ve sonunda şehidlik nasîb etmesini istedim!” 
  1. Alay komutanı Yarbay Hasan Bey, yaralı Fransız askerini kurtarmak ister. Hâin gizlediği hançerle komutanı yaralar. Yerde cansız yatan komutanın gözleri buğulanmış, çehresi solmaya başlamıştı.. Birden, silkinir gibi oldu ve yanındakilere: “Beni ayağa kaldırınız” dedi. Askerleri onu yavaşça ayağa kaldırdılar. Üstü başı kan içinde olan ve son anlarını yaşayan Yarbay Hasan Bey; “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullâh” dedi. Yüzünde derin bir tebessüm oluşmuştu... Ve ardından edepli bir hâlde şu son sözünü söyledi: “Zahmet buyurdunuz yâ Resûlallâh!..”
Cemaat-i İslâmî lideri Mevlana Nizami'nin son sözleri: "Ben kimseden af dilemem. Hayâtın ve ölümün sâhibi tek olan Allah'tır (cc). Ben hiçbir suç işlemedim...! Sizden bana duâ etmenizi istiyorum. Hayâtımın sonuna kadar Allah beni îman üzere istikamet üzere kılsın. Tüm hayâtım boyunca şehîd olmak için duâ ettim. Eğer Allah beni şehîd olarak kabûl ederse bu benim için en büyük kazançtır. İnşâallah cennette görüşürüz...!" Şeyh Mustafa Hulûsi (ks) dedem, Menemen hâdisesiyle, îdamla yargılanır. Af edilince, şehâdete olan aşkını şu kelimelerle izah eder: “Âzâlarım tamam olsaydı, Allah yolunda kurban olurdum.” 15 Temmuz gecesi abdest alıp yatsıyı kıldıktan sonra, babasının silahını alıp “oturma zamanı değil, ülkeyi yüz sene daha geri götürmeye izin vermeyiz” diyerek şehîd olan Prof. Dr İlhan Varank’ın annesi bakınız ne diyor, oğlunu acı dolu yüreğiyle şu şekilde ifâde ediyor: "İlhanımı Şehzadebaşı Camii avlusuna Hafız Osman'ın yanına gömdüler. Hafız Osman'a komşu oldu benim oğlum. Babasının bir dediğini iki etmezdi. Üniversiteyi Balıkesir'de okudu. Bitirdikten sonra Amerika'da burs kazandı ve gitti. Şimdi de tam talebelerini vatanımızda yetiştireceği sırada yavrumu aldılar elimizden." Yolunda Mevlâ’nın can verenlerin söz ve misâli, bitmez ve tükenmez. Bize düşen, Allah Teâlâ’yı görür gibi tâat yapma yolunu tutmaktır. Ne yapalım ne edelim deyip şaşıracak hiçbir şey yok. Hayâtımızı anlamlandıran şu esaslara dikkat edelim bir ömür: Hacc Sûresi’nin 46. Âyetinin tefsîrinde, dünyâ âhiret mânen kör olmaktan bahseder. Körlüğün sebebleri:
  • Âzâların Allah Teâlâ’ya isyanda olması.
  • Allah Teâlâ’dan gâfil olmak.
  • Velîlere muhalefette bulunmak.
  • Allah Teâlâ’nın yolunun yerine dünyâyı taleb etmek.
Gönül gözlerinin açılmasını temin eden esaslar da şunlardır:
  • İbâdet ve tâatte gayret.
  • Velîlerin sohbeti sâyesinde, Hakk Teâlâ’yı tanımak.
  • Dünyâ ve ehlinden uzak olmak.
  • Allah Teâlâ ile dostluk.
  • Allah Teâlâ’dan başkasından kalben uzaklaşmak.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (Eylül 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak