Ara

Kısās-ı Enbiya Okumak

Kısās-ı Enbiya Okumak

“Tevhîd medeniyetinin kuruluş merkezinde Peygamberler vardır.”

Sezai Karakoç

Kısās-ı Enbiyâ denilince akla hemen Ahmet Cevdet Paşa’nın tam adı “Kısās-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ” olan eseri gelecektir. Şüphesiz Türkçe'de bu konuya dâir başka eserler de vardır. Meselâ Şakir Berki’nin “Kur'ân’da Peygamberler Tarihi”, Mustafa Asım Köksal’ın “Peygamberler Tarihi” bunlardan sâdece ikisidir. Başta Arapça olmak üzere farklı dillerde de bu tür eserlerin yazıldığını biliyoruz.

Bu konudaki literatürün hayli zengin olduğu düşüldüğünde akla gelecek ilk soru herhalde bu tür eserlere neden bu kadar önem verildiği sorusu olacaktır. Bunu anlamak için ise Kısās-ı Enbiyâ adlandırmasını biraz daha açmak gerekiyor. Bunu yaptığımızda ise karşımıza çıkacak anlam şudur: Bu tür eserlerde Peygamber efendilerimizin hayat hikâyeleri ve bu süreç içindeki dînî tebliğ faaliyetleri anlatılmaktadır. Dolayısıyla bu anlatımlar, sonraki zamanlarda yaşayan Müslümanlara örneklik teşkîl etmektedir. İnsanlar onlardan ders ve ibret alarak kendi zamanlarında hakîkat üzere yaşamanın yolunu öğrenmiş olmaktadırlar.

Bu konu önemlidir. Zîrâ îmânın şartlarından biri de peygamberlere inanmaktır ve her mü'minin başta Efendimiz (sav) olmak üzere bütün Peygamberleri tanıması bir gerekliliktir. Diğer taraftan Peygamberlerin örnekliği ve önderliği kendi zamanlarıyla sınırlı değildir. Onlar kıyâmete kadar bâki olacak hakîkatleri dile getirmişlerdir. Bu yüzden önderlikleri hep devâm edecektir. İşte bu sebeple târih boyunca Peygamber efendilerimizin hikâyelerini anlatan bu tür eserler kütüphanelerin baş tâcı eserlerinden biri olmuştur.

Kısās-ı Enbiyâların Anlam Dünyâsı

Kısās-ı Enbiyâ okumanın bugün her zamankinden daha fazla önem arz ettiği bir hakîkattir. Bu kitaplarda her ne kadar belli bir târih aralığında yaşamış peygamberlerin hayatları anlatılmakta ise de bu kitapların asıl amacı geçmişte yaşanan olaylar/kişiler konusunda bilgilendirmek değildir. Asıl amaç, bu hikâyelerden ders çıkarılmasını ve ibret alınmasını sağlamaktır. İşte bu iki özellik, onları her çağda okunması gereken eserler hâline getirmektedir. Zîrâ, günümüzde bilgilenme anlayışı ders ve ibret alma kavramlarından hayli uzaklaşmıştır. Bilgili olmak, bilgi depolamak şeklinde anlaşılır hâle gelmiştir. Bilginin olma/olgunlaşma ile bağı koparılmıştır. Böyle olunca da peygamber hikâyelerini belli bir peygamberi ve dönemini anlatan eserler olarak anlamak şeklinde bir yanılgı ortaya çıkmıştır. Konuyu böyle algılayınca da bu tür eserler bize hikâye tadı vermenin ötesine geçememektedirler. 

Nitekim Kur'ân vahyi devâm ederken Kur'ân’da anlatılan bu hikâyeler müşrik Arapları çok rahatsız etmiş ve bu hikâyeleri “esâtîr’ül-evvelîn” (öncekilerin masalları) olarak değersizleştirmek istemişlerdir. Müşrikler bunu yaparken bu hikâyelerin Arap toplumunda nasıl bir değişim doğuracağının elbette farkındaydılar. Zîrâ Tevhîd’in esas olduğunu ve asıl şirk ve küfrün sonradan ortaya çıkan hususlar olduğunu, gālibiyetin ise Tevhîd’le olacağını bilmekteydiler. Bu hikâyelerin asıl mesajı da buydu zâten. Durum bugün için de böyledir aslında. Zamânımızda da küfrün ve şirkin temsilcileri olan devletler, şahıslar vardır. Hakîkatle mücâdele, hakîkatin üzerini kapatma bunların en önem verdikleri konudur. Çünkü fıtrat hakîkati bilir ve benimser. Bu yüzden bu buluşmayı sağlayacak peygamberlere dâir anlatımların unutturulması gerekir. Yeni kahramanlar(!) bunun için ortaya çıkarılır. Târih boyunca Hak ile bâtıl mücâdelesinin esâsı budur. 

Enbiyâ Sûresi

Bu konunun önemi şuradan da anlaşılabilir. Kur'ân-ı Kerîm’de adı “Enbiyâ sûresi” olan bir sûre bulunmaktadır. Bu sûreyi okuduğumuzda burada on sekiz peygamberden bahsedildiği görülür. Sûredeki asıl konu ise bu peygamberlerin Tevhîd dînini yayma ve insanlara duyurma, benimsetme konusundaki mücâdeleleri ve bu süreçte yaşadıkları zorluklardır. 

Bu sûredeki dikkat çeken bir husus da bu mücâdelenin peygamberlerin zaferiyle sonuçlandığının bildirilmesidir. Bu da bütün zamanlardaki mü'minlere ümit aşılayan bir durum demektir. Daha önemli bir husus da Allâh'ın hâkimiyet gücüne yapılan vurgudur. İşte bu sûre; özetle söylediğimiz bu hususlar, bize peygamberlerimizi tanımanın ne kadar önem arz ettiğini göstermesi açısından hayli üzerinde durmamız gereken bir duruma tekābül etmektedir.

Nasıl Okunmalı?

Kısās-ı Enbiyâlar nasıl okunmalı yâhut onlara ne şekilde bakılmalı sorusu bir hayli önemlidir. Bu konu için şunlar söylenebilir: Peygamberlerimiz hangi şartlarda yaşayan bir toplumda görev yapmışlardır? Hangi problemlerle karşı karşıya kalmışlar ve bunları çözmek için hangi yol ve yöntemlere başvurmuşlardır? Kimlerle nasıl mücâdele etmişlerdir? Netîce ne olmuştur?

Bu soruların doğru cevapları bize onları, dönemlerini ve yaptıklarını anlamak açısından imkân vermenin ötesinde bugüne dâir mesajlar da verecektir. Zîrâ insanların, toplumların problemleri, onlara peygamber gönderilmesini gerektiren konular dün nasılsa bugün de aynıdır. Değişen zaman, zemin ve insanlardır. Değişmeyen ise insanın ezelî ve ebedî inanç, ahlâk ve bunlarla ilgili sorunlarıdır. Kabûl edelim ki bugün de insanlık tevhîdden uzaktadır. Kesretin tuzaklarında can çekişmektedir. Böylesi şartlarda metafizik sorunlara çözüm için ortaya çıkan hiçbir felsefe, ideoloji, siyâsî sistem vb. bir çözüm olamamakta hattâ var olan sorunları daha da artırmaktadır. Metafizik sorunlar diyorum zîrâ bugün sorun denince akla gelen ekonomik dengesizlik, sosyal adâletsizlik, savaşlar, açlık vb. hepsinin temelinde metafizik sorunlar yatmaktadır. O yüzden peygamberlerin tebliğinde ilk esas küfrün ve şirkin terki ve Allâh'a ve elçilerine teslîmiyet olmuştur. Diğer konular bu esas meseleden sonra ele alınmıştır.

İşte böylesi bir süreçte bilgi kaynaklarımızın arasına Kısās-ı Enbiyâlar da katılmalıdır. Hattâ en başta onlar okunmalıdır. Zîrâ onlardaki olaylar yaşanmış olaylardır. Onlardan çıkarılacak dersler, alınacak öğütler bütün zamanlar boyu önemini kaybetmeyecek dersler, öğütlerdir. Öyleyse her birimiz; Kur'ân’da adı geçen, kısa veya ayrıntılı şekilde hikâyeleri anlatılan Peygamber efendilerimizi mânâ ve misyon olarak bugüne taşımak durumundayız. Yolda nasıl yürüneceğini bilmek, şaşırdığımızda tekrar yola girmek ancak Peygamberler örnekliğinde gerçekleşebilecektir.

Gelenek, bu hassâsiyeti büyük ölçüde gösterdi ve yaşadı. Kısās-ı Enbiyâ türü eserler her evde okunan/dinlenen eserlerin başında gelmekteydi. Halkın erkek çocuklarına Peygamber efendilerimizin isimlerini vermeleri böyle bir anlayışla ilgiliydi. İsteniyordu ki çocukları Peygamberlerin taşıdığı doğruluk, güvenilirlik, akıllı ve uyanık olma, mâsumiyet, adâlet gibi her türlü olumlu vasfa sāhip olsun. Daha özel anlamda söyleyecek olursak meselâ bir İbrâhim olsun, insanı sapkınlığa yönelten putları devirsin. Böylece kendi zamânındaki Nemrutların farkına varsın. Bir Mûsâ olsun, tanrılık iddiasındaki firavunla mücâdele etsin. Yûsuf (as) gibi ar ve nâmusun timsâli olsun. İsmâil (as) gibi teslîmiyet göstersin. Kısacası her bir Peygamberi rol-model örnek bir şahsiyet olarak tanısın.

Eğitimdeki Yeri

Bütün bu söylediklerimiz geçmişte büyük ölçüde gerçekleşebiliyordu. Zîrâ bu kıssalardaki en büyük özellik, kahramanları olan Peygamberleri ve mücâdele ettikleri kişilerle bir hikâye hattâ yer yer fantastik unsurlar taşıyan bir masal özelliği taşımalarıydı. Bu durum onlardaki gerçekliği örtmemekte sâdece onları daha ilgi çekici hâle getirmektedir. Bu da özellikle çocuk eğitimi açısından son derece pedagojik bir tutumdur. Doğru ile yanlış olanın çatışması, doğrunun başarılı olmak için verdiği mücâdele, bu mücâdele sonuca ulaşınca yanlışı temsîl edenin düştüğü âkıbet bir çocuk için de yetişkin için de bütün benliğini vererek dinleyebileceği ve netîcede ders alabileceği bir husustur.

Sonuç olarak söylemek gerekirse örnek şahsiyetler-örnek hayatlar meselesi bugün için büyük önem arz etmektedir. Mâdem ki bu örnek şahsiyetler Peygamberlerdir öyleyse Kısās-ı Enbiyâ yeniden hayâtımıza girmeli, bu tür eserler okunmalı/okutulmalıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey ise bunun Kur'ân’daki anlatımların dikkate alınarak yapılmasıdır. Zîrâ Kur'ân’da anlatılanların büyük bir kısmı sonradan Kur'ân dışı kaynaklarda yer alan anlatımlarla birleştirilmiş, yaygın ifâde ile isrâiliyat denilen gerçek dışı unsurlar da eklenmiştir. Bunların yanıltıcı olacağı ortadadır. Bunlara dikkat edildiğinde hem önceki zamanlarda yazılan hem de şimdilerde yazılacak olan Kısās-ı Enbiyâ türü eserler, inanç, kültür, medeniyet ve ahlâk eğitimimiz açısından çok olumlu sonuçlar doğuracaktır. Zîrâ Sezai Karakoç’un yazımızın başında aldığımız “Tevhîd medeniyetinin kuruluş merkezinde Peygamberler vardır.” cümlesi bize bugün de böyle bir medeniyetin inşâ derdinde isek bunun için yapılacak ilk şeyin Peygamber efendilerimizi tanımak olduğunu ifâde etmektedir. 

Temmuz 2023, sayfa no: 40-41-42-43

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak