Ara

Kimden Öğüt İstesem Sabır Gösterir Bana

Kimden Öğüt İstesem Sabır Gösterir Bana

Hayat inişli ve çıkışlıdır. Yaşam boyunca insan nice zorluklar, felâketler, acılar ve ağır görevlerle karşı karşıya kalmaktadır. Başa gelen sıkıntıların her birini imtihan olarak kabûl etmek durumundayız. Zorluklarla mücâdelenin, sıkıntıların üstesinden gelmenin yolu sabrı şiar edinmektedir. Her şeyden önce sabır, insanın zorluklara tahammül gücüdür. Sabır yolda ilerlemenin adı, hedefe tırmanmanın çabası, ilerleyişin geriye ket vurmamasıdır. Kur’ân’da ismi geçen peygamberlerin nice musîbetlere mâruz kaldıklarını görmekteyiz. Peygamberlerin her biri başlarına gelen belâlara sabırla karşı koymuş ve zafere ulaşmışlardır. Hz. Yûsuf'un kuyuya ve zindana atılışı, Hz. İbrâhîm'in ateşe atılışı, Hz. Eyyûb’un hastalıklara mâruz kalması ama onların aslâ pes etmeyişi, sabır ve metânetle kurtuluş çabasına bürünmesi bu gerçeğin birer ifâdesidir. İnsanın büyük belâlara uğradığında yapışacağı en metîn burcun adı sabırdır. Seyr u sülûk eğitimi alan dervişlerin peygamberler gibi, düştükleri dertten feryâd u figan etmedikleri, uğradıkları belâlarla dizlerinin bağı çözülmediği, çektikleri acıları sabır ve metânetleriyle atlattıkları görülmektedir. Sabır muhabbetin, muhabbet vecdin, vecd ise vuslatın anahtarıdır. Mürşid-i kâmiller her fırsatta müntesiplerine sabrı tavsiye etmişlerdir. Dervişler başlarına gelen musîbetleri hayâtın cilveleri olarak görür, bu sıkıntılara göğüs gerer. Aşkla yaşam heyecânını duyar, hayâta pesimist bir yaklaşım sergilemez, yarınlara umutla bakar, kendini zor zamanlara hazırlar. Yûnus Emre (ö. 720/1320) Kimden öğüt istesem sabır gösterir bana” isimli şiirinde bizleri sabrın seyrine şu şekilde dâvet etmektedir:

Ol dost yine bizden yana bilmezem nice baktı

İşbu vücud şehrine bir hoş nazar bıraktı

 

Gözüm onun yüzünden nice giderebilem

Bin türlü kılıncıla gönlümü şöyle yıktı

 

Kimden öğüt istersem sabır gösterir bana

Sabrımın perdesini muhabbet odu yaktı

 

Sabırla benim işim nice varısar başa

Şol dostumun nüvahtı canıma can bıraktı

 

Sevdikli sevdiğiyle bile kopısar yarın

Benim işim yarına küymez bugün soyaktı

 

Yûnus sever dostunu canından onun için

Kişi neyi severse canın ona uyaktı.

Yûnus Emre dünyâ hayâtının çilesine dikkat çekmekte, dünyânın türlü zahmetlerine sabırla göğüs germemiz gerektiğini söylemekte, dâvâsı büyük olanların, bir mânâ erinin kapısına varan kişinin her türlü cefâya katlanacağını belirtmekte ve şöyle seslenmektedir:

Miskîn Yûnus sabr eylegil bu dünyânun zahmetine

Dürlü cefâya katlanur sen sultâna iren kişi.

Yûnus Emre derdimize derman aramayı öğütlemekte, Rabbimizin rızâsına ermek için kulluğa dâvet etmekte, sular gibi akıp aslâ bir yerde karar kılmamamız gerektiğini söylemekte, deryâlara kavuşmak için alçaklarda akmamız, yâni mütevâzı olmamız gerektiğini hatırlatmakta, Hz. İsmâil gibi kurban olmak isteyenlerin ve Hz. İbrâhim gibi “Halîl” mertebesine ermeyi arzulayanların nefsini hor ve hakîr görmesi gerektiğini söyler ve özellikle sabrın sembolü olarak bilinen Hz. Eyyûb’un seyrine ve Hz. Yâkub’un çilesine dikkat çeker:

Eyyûb'layın sabr eyle Ya'kûb'layın çok ağla

Yûsuf-sıfat sen dahı Ken'ân'a irişince.

Yûnus Emre Dîvân’ında ashâb-ı suffeyi sabrın sembolü olarak göstermekte, ashâb-ı suffa gibi sabrı âdet edindiğini, kanâat hazînesine sahip olarak yoksunluktan kurtulduğunu söylemektedir. Yûnus der ki:

Muhammed ile bile mîrâca ağan benim

Ashâb-ı Suffe ile balıncak olan benim

 

Sabr-ile kanâati, veribdim bunlara

Üçyüz kişi bir gömlekten, başını çıkaran benim

 

Ol kırkardan birine, neşteri çaldım idi

Kırkından kan akıtıp, ibret gösteren benim.

 

Yûnus Emre mesnevîsinde sabır ile gerçekleşen yoldaşlığın sağladığı huzûra şöyle dikkat çekmektedir:

Şunun kim dünyede sabr ola yârı

Safâ vü zevk olur her lahza kârı

Yûnus Emre’ye göre sabır canın gıdâsıdır. Şöyle ki:

Fidâ cânum sana iy sabr eyesi

Ki sabroldı benum cânum gıdâsı

Sabırla yoldaş olan kimsenin aslâ pişman olmayacağına ise şu şekilde hatırlatmada bulunmaktadır:

 Kaçan kim olasın bu sabrıla sen

'Acebdür olasın sonra peşîmân

Sabırla erişilen mülke, sabırla sahip olunan devlete, sabırla erişilen imkânlara ne güzel dikkat çekmektedir:

Yûnus sabrla olur işün müyesser

Bulursın sabrıla bir mülk-i diğer.

Bizleri sabırlı olmaya dâvet eden Yûnus Emre, bizlerin sabırla yüksek makamlara ulaşacağımızı hatırlatmakta, sabrı bekleyenlerin mânâya ereceklerini bildirmektedir.

Sabur gözet sabır 'azîz olasın

Sabır beklerisen ma'nî bulasın

Sabırsız kişilerin huzursuz olacaklarını, hayatlarının hayat olmayacağını, işin sonunun ancak sabırla iyi olacağını belirtmektedir:

Sabırsuz kişilerün dirliği hâm

Kim sabrıla eyü olur ser-encâm

İnsana en güzel öğüdü sabrın verdiğini söyleyen Yûnus Emre, sabrı meslek edinenlerin gönül rahatlığına ereceğini şu şekilde ifâde etmektedir:

Ögüt gerekişe sabırdan işit

Onayım dirisen sabri pişe it.

Bizlerin her durumda sabırlı olması gerekmektedir. Sabırsız kişi dedikodu içinde geçirir hayâtı Yûnus’a göre.

Sabır gerek sana her hâl içinde

Sabırsuz kimse kalur kâl içinde

Sabırlı kişilerin her işinin hayırla sonuçlanacağını Yûnus Emre ne güzel ifâde eder:

Ki her kimde olursa sabr hâli

Olısar hayrıla anun me'âli

Erenlerin gönlünde sabırla yer edinileceğini belirten Yûnus Emre, bizlere sabırlı ve tedbirli olmamızı tavsiye etmektedir:

Bırak cümle işi kıl sabr u tedbîr

Eren gönlinde olur sabrıla yir.

Seyr u sülûk esnâsında riyâzetlere, mücâhedelere ve çilelere tâbi tutulan dervişin nefsânî arzu ve isteklerine karşı direnme ve dayanma gücüne ermesi istenmektedir. Allâh'a ulaşmayı hedefleyen dervişin çilekeş olması, karşılaşacağı engelleri aşması, zorlukların üstesinden gelmesi, sabrı şiar edinmesi gerekmektedir. Yûnus der ki:

Ben severin şol kulumu yoksul ola sabreyleye

Benden ana yol eyledim Mîrâcuma gitsin demiş

 

Kimden öğüt ister-isem sabır gösterir bana

Sabrımın perdelerin mahabbet od'u yaktı

 

Sevdikli sevdiğiyle bile kopiser yârin

Bu aşk yarına göymez belki bile sayakdı

 

Yûnus'u dost mürüvveti, kend-özünden ayırmaya

Kişi beni sever ise, cânını adı yaktı 

Herkes Yûnus'a sabrı tavsiye eder. Allâh’a kavuşmayı arzulayan herkes, sabır sâyesinde merâmına ermişlerdir. Hz. Eyyûb, sabırla derdine derman bulmuş, Hz. Yûsuf sabırla kuyudan çıkmış, Hz. Mûsâ sabırla çölü aşmış, Hz. Muhammed (sav) sabırla müşriklerin ezâsından ve cefâsından kurtulmuştur. Erenlerin gönlüne girmek isteyen dervişlerin de bütün geçici hevesleri terk etmesi, sabrı tedbir edinmesi gerekmektedir. Sabırsızlar boşlukta kalırlar ve boş sözlerle oyalanıp dururlar. İnsan huzûru bulmak istiyorsa sabrı seçmelidir. Sabır ve sebat ehlinde öfke, kızgınlık ve kötü huylar yok olur. Kîne, öfkeye ve buğza karşı insana dayanma gücü veren yegâne haslet sabırdır. Bu açıdan sabır bütün dünyâya değer. İnsan, sabır almak için bütün dünyâ malını harcasa değer. Sabır bütün bozguncuları yener, insana mutluluk getirir. Her yerde işi iyilik olan sabır, dostu, yabancıyı âzâd eder. Sabrın insana verdiği mutluluk ve huzur süreklidir. Allah sabır sâhiplerini yüceltir, mutluluklarını sürekli kılar. Bu gerçeğe Yûnus şu şekilde dikkat çeker:

Sabır ahvâlini dinle diyeyin

Sabırçün cümle 'âlem virdi mâlın

Bütün bozguncuları öldürüp yok eden sabrı, ilâhî ihsan olarak görmektedir:

Anunçün sabrdur 'atâ-yı devlet

Ki sabr eyler kamu müfsidleri mât

Sabredenlerin asıl işi iyiliği şiar edinmektir. Tanıdık tanımadık ve yerli yabancı herkesi öfkenin elinden kurtarmaya çalışır:

Sabır kandayısa eylükdür işi

Müdâm âzâdider yad u bilişi

Sabredenlerin mutluluğu devamlıdır. Sabırdan nasiplenenler ulu kişilerdir.

Sabırlu devleti dâyim olısar

Nasîbi sabr olanlar uluyısar.

Yûnus Emre sabrı kuyudaki Hz. Yûsuf’un durumuna benzetmektedir:

İşitdün Yûsuf'ı ol çâh içinde

Tururdı sabrıla ol mâh içinde

Kuyunun derinliği ne kadardı bilinemezdi. Yûsuf’un sesi duyulacak gibi değildi.

Bilimez ne kadar çâhun uzuni

Çagırsa taşra çıkmaz Yûsuf üni

Dışarıdan sesinin duyulmadığını anlayan Hz. Yûsuf, ne kadar bağırsa da sesinin duyulmadığını anlayınca seslenmeyi bıraktı.

Nice çagırdısa ün taşra çıkmaz

Kodi çagırmagı ayruk çağırmaz

Yukarı bakardı kuyunun ağzı yüksekti. Altına bakardı, oturduğu yer taş ve topraktı.

Yukaru bakar ol çâhagzı irak

Aşagada makâmı taş u toprak

Su hakikatin, kuyu nefsin, toprak yokluğun remzidir. Hz. Yûsuf bu makamda henüz vahdetten habersiz olduğu için düştüğü kuyu doğal olarak susuzdur. Âlem-i misâlde seyreden irfan ehline mâlûmdur ki "su" hayattır ve hakikatin remzidir.

Yûnus Emre, Hz. Yûsuf'un sabırla ulaştığı mutluluğu örnek göstererek bu hasletin bütün güzel hünerlerin kaynağı olduğunu ifâde eder. Yûsuf sabrederek nice makamlara ulaştı. Sabrın acısı sonunda tatlı oldu.

Göre sabrıla Yûsuf neye irdi

Ki sabrun acısı helvâya irdi.

Sabırlı olan öfkesini dizginler, ona hâkim olur. Kur'ân'da sabredenler saâdetle müjdelenmiştir.

Nisan 2023, sayfa no: 18-19-20-21

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak