Ara

Kendisine Güvenip, Dayanılan El-Vekîl / Halime Hüsna Özüdoğru

Kendisine Güvenip, Dayanılan El-Vekîl / Halime Hüsna Özüdoğru

Sözlükte, “işinin görülmesini başkasına havale etmek, güvenmek, teslim etmek” anlamındaki vekl (vükûl) kökünden türeyen vekîl, “işin havale edildiği kimse, koruyucu, denetleyici” demektir. Kendisine güvenilip dayanılan, işlerini kendisine bırakanların işini düzeltip onların yapabileceğinden daha iyisini temin eden kişiyi ifade eder.

Terim olarak “bütün yarattıklarının işlerinin görülmesinde güvenilip dayanılan, bu konuda tam yeterli olan varlık” mânasına gelir.

Allah’ın sıfatı olarak Vekîl; koruyucu (el-Hafîz), güvenilen (el-Müheymin), görüp gözeten (eş-Şehîd ve er-Rakîb), yarattıklarının rızıklarına kefil olan, işleri kendisine havale edilen (Müvekkil), her şeyin mâliki ve yöneticisi olandır.

Allah Teâlâ, kendisine güvenen ve dayanan için vekil olarak yeter. O, kullarının işlerini idare edendir. Her şeyden müstağnî, güvenilip dayanılan tek varlıktır. İradesi yönünde bütün işleri çekip çeviren, bütün işlerin düzenlenmesinde kendisine güvenilip dayanandır. İlmi, mükemmel kudreti ve kuşatıcı hikmetiyle bütün varlıkların rızık ve idaresini üstlenir. Veli kullarına yardım eder; onları kolay işlerde muvaffak kılar, zorluklardan uzaklaştırır. Her şeylerinde onlara kâfidir.

El-Vekîl, Kur’an-ı Kerîm’de on dört âyette zât-ı ilâhiyyeyi nitelendirmekte; O’nun güvenilecek en güzel varlık olduğu, kendisine güvenen kimseyi koruduğu ve her şeyi gördüğü ifade edilmektedir.

İbnü’l-Cevzî, Kur’an’daki vekîl kelimesinin “koruyan, rab, zor kullanan, her şeyden haberdar olan” şeklinde dört mânaya geldiğini söyler.

وَيَقُولُونَ طَاعَةٌؗ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذٖي تَقُولُؕ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَۚ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَكٖيلاً

“’İşimiz itaat.’ diyorlar; yanından ayrılınca ise içlerinden bir grup, senin söylediğinin tersini kuruyor. Allah da onların içlerinden kurduklarını kaydediyor. Sen de bunlardan yüz çevir ve Allah’a güven. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ, 81)

رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكٖيلاً

“Doğunun da batının da Rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın.” (Müzzemmil, 9)

Hakikî vekîl ancak Allah Teâlâ’dır. Çünkü her işi bütün sırlarıyla bilen ve her müşkülü çözen yalnız O’dur. El-Vekîl’e iman eden müminler ise en kolay gördükleri işte dahi kul olarak üzerlerine düşen görevi yaparlarken yine de Allah’a tevekkülü elden bırakmazlar.

Ana rahminde iken bizi gıdasız bırakmayan, doğduğumuzda annemizden sütümüzü akıtan, büyüyünce toprağı yiyeceğe dönüştüren El-Vekîl’e tevekkülümüzü daim kılmalı; işlerimizi O’ndan başkasına havale etmemeliyiz. Bu noktada da, “Benden başkasını vekil edinmeyin.” (İsrâ, 2) ayetiyle uyarılmaktayız. Ancak milletvekili seçmek veya bazı işlerimizin takibi için vekil tayin etmek, Allah’tan başka vekil edinmek anlamına gelmez.

Nemrut’un adamları Hz. İbrahim’i (as) ateşe attıklarında onun Allah’tan başka dayanacak ve güvenecek kimsesi yoktu. “Allah bana yeter. O ne güzel vekîl!” dedi. Ve Rabbimiz, ateşi onun için gülistana çevirdi.

El-Vekîl’e tevekkül ederken bizler insan olarak görevimizi yapacağız: Tarlayı süreceğiz, tohum atacağız, sulama, gübreleme ve ilaçlamayı bilimsel yollarla yapacağız; sonra sonucu Allah’a havale edeceğiz. Allah dilemezse o ekin toprakta çürür; yağmur yağmaz; yeraltı suları çekilir veya çok yağmur yağar, çürütür. Yahut dolu yağar, bir anda yerle bir eder.

Tevekkülümüz aslında bir ibadettir. El-Vekîl’e iman eden bir Müslüman, birilerine vekil olduğunda da kendisine vekâlet verene ihanet etmez; onun beklentilerini boşa çıkarmaz, aldığı vekâlet görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışır.

Allah’ın her şeyin vekîli olması; her şeyin mâliki, sahibi, yöneticisi, koruyucusu ve rızık vericisi olması demektir. O’nu vekîl edinmek ise; yardım etmesi, koruması, zararları defetmesi, emeğin karşılığını vermesi ve zulmetmemesi gibi her konuda O’na güvenmektir.

Kulun Vekîl isminden nasibi ise; Allah’ın tabiatla ilgili kanunlarına, sosyolojik gerçeklere ve dinî hakikatlere uygun olan hususlarda tam bir teslimiyetle O’nu vekîl kabul etmesi, bir sonuç elde edebilmek için acele etmemesi ve gerçekleşen sonuca rıza göstermesidir.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak