Ara

Kendini Bilmek Ne Demektir?

Kendini Bilmek Ne Demektir?

İnsan yeryüzünde var olduğu ilk dönemlerden itibâren kim olduğunu sorgulamaya başlamış ve bu minvâlde birçok soruya cevap aramıştır. "Nereden geldim? Ben kimim? Nereye gidiyorum?" soruları insanın kendini bilme arayışlarıdır. Kendini bilmesi için de bu sorulara doğru cevap vermesi gerekir. Bundan dolayı bütün Peygamberler insanların bu sorularına cevaplar vermişlerdir. Sevgili Peygamberimize inen ilk âyetler; kim olduğunu unutmuş, kendini bilmeyen insana kendini hatırlatma niteliğindedir. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.”1 Burada insanın varoluş ânı hatırlatılmaktadır. Varlık âlemine “bir damla su” olarak girizgâh yaptığına dikkat çekilmektedir. İnsan sûresinde ise “Gerçek şu ki, insanın yaratılış târihinde onun henüz anılan bir şey olmadığı bir dönem gelip geçmiştir.”2 Varlık âlemine gelmeden önce onun hiçbir şey olmadığına vurgu yapılmaktadır. 

İnsanın kendini bilmesi için “hiç” ve “yok” olduğu dönemi bilmesi gerekir. Nereden geldim sorusunun cevâbı “hiçtim”, “yoktum”, 'Yoktan var edildim, bana bu hayat verildi' olmalıdır. Bundan dolayı tertip sırasında Kur’ân-ı Kerîm’in ilk emri olan şu âyette Rabbimiz insanlara bu gerçeği haber vermektedir: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allâh'ın azâbından kendinizi kurtarmış) olursunuz.”3 Bu Âyet-i Kerîme’de insana iki şey hatırlatılmaktadır: 1-Kendisine hayat verildiği 2- Kul olduğu. Kısaca insana hiçbir şeyin sāhibi olmadığı mesajı verilmektedir. Zîrâ insan kuldur (abd). Kulun vasfı fakr ve ihtiyaçtır. Hiçbir şeyi bulunmayan, kendi varlığına bile mâlik olmayan kulun fakir oluşu “fânî olma” mânâsına gelir. Kulun fânî oluşu da Mevlâsının yanında “hiç” oluşu demektir.

Kim olduğunu bilmek aslında kul olduğunu bilmektir. Zîrâ varlık âleminde kul olduğu bilincine varan insanın idrâki buna göre oluşur. Artık kul gibi düşünecek, kul gibi yaşayacaktır. Kulluk makāmında basamakları tırmanıp yükseldikçe Allâh'a yakın olma izzetini yakalayacaktır. Sevgili Peygamberimizin: “Allah beni kul-peygamber olmakla sultan-peygamber olmak arasında muhayyer bıraktı, ben kul-peygamber olmayı tercîh ettim.”4 buyurması bu duruma işâret etmektedir. Bu sebeple, Hz. Peygamber’in sāhip olduğu makamların en yücesi abdiyyettir denilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm kendini bilen insanların özelliklerini, kulluk bilinçlerini şöyle ifâde etmektedir:

Yeryüzünde Tevâzu İle Yürümek

“Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler.”5 Bu tevâzu bilinci kulun Allâh'ın hâkimiyetini idrâk ettiğinin belirtisidir. Kul gözlüğüyle etrâfını ibret bakışlarıyla süzünce mülkün sāhibinin Allah olduğunu anlar. Kendi kendine “ben O'nun mülkünde geziyorum. Benim ve geçici olarak sāhip olduğum her şeyin sāhibi O’dur. O mülk sāhibi beni görüyor, duyuyor, biliyor, yaptığım her şeyden ve bütün yaratıklardan haberdar; hayat veriyor, öldürüyor, dilediğine dilediği kadar rızık veriyor, dilediğini azîz, dilediğini rezîl ediyor, nasıl isterse öyle yapıyor, bütün kâinâtın tek ve mutlak hâkimi O’dur.” der ve O’nun azameti karşısında boyun eğer. Bu kendini bilen bir kulun konumunu bilmesidir. Onun azameti karşısında hiçliğini kabûl etmesidir. Dolayısıyla kendini bilmek, konumunu, kim olduğunu, kul olduğunu, cürmünü ve cirmini bilmek demektir.

Yaratandan Ötürü Yaratılanı Sevmek

Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).6 Kendini bilenlerin en büyük özelliği kendini bilmezlerle iyi geçinmeleri, onların kusurlarına bakmamalarıdır. Bu onların yaratılanı Yaratanın hatırına hoş görmeleridir. Hatâlarını görmemeleri, kişisel kusurlarını affetmeleridir. Yoksa harama saygı duymaları değildir. 

Allah’la Bağlantıları Güçlüdür

Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.7 Kendi nefsini tanıyarak kimliğini, konumunu, acziyetini idrâk edenler Allâh'ı daha iyi tanırlar. Bu “kendini bilen Rabbini bilir” kāidesinin gereğidir. Allâh'ı tanıdıkça O’nunla bağlantıları artar. İbâdet hayatları artarak devâm eder. Farzların dışında nâfilelerle Allâh'a yaklaşmaya çalışırlar. Geceleri kalkar uzun uzun secde ve rükûlarda gözyaşı dökerler. Belki sâdece kendileri için değil bütün bir ümmetin kurtuluşu için yalvarırlar. Kısaca, kendini bilen Rabbini de bilir.

Hesap Günü Endîşesi Çekerler

Kendini bilenler hesap verme bilincindedirler. Allâh'ın huzurunda mahcûp olma endîşesi çekerler. O’nun rahmetini umar azâbından da korkarlar. Onun için: “Rabbimiz! Cehennem azâbını üzerimizden sav. Doğrusu onun azâbı gelip geçici değil, devamlıdır. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikāmet yeridir!”8 derler. 

Kıvamında, Ölçülü Bir Hayat Yaşarlar

Kendini bilenler ilişkilerinde ifrat ve tefrîte düşmezler. Orta yolu tercîh ederler. Kıvâmı her zaman ve tüm işlerinde korurlar. Bu anlamda itikadda Ehl-i Sünnet'tirler. İbâdetlerinde devamlı ve dengelidirler. Muamelelerinde ise: (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.9 Ahlâk olarak da sevgilerinde, merhametlerinde, buğz etmelerinde hep orta yolu tercîh ederler. 

Sonuç Olarak

Kendini bilmek, hiçlikten geldiğini, Allâh'ın azameti karşısında hiç olduğunu, kul olduğunu bilmektir. O'nun hâkimiyeti karşısında acziyetini kabûllenip boyun bükmek, O'nun hatırına yarattıklarını sevmek ve onlara şefkatle muamele etmektir. Kendini bilenler nefislerini tanıdıkça Allâh'ı daha çok tanırlar ve O’na olan ibâdet hayatları daha çok kuvvetlenir. Allâh'a karşı hatâ yapar da mahcûb oluruz diye tir tir titrerler. Her an hesap verme bilinciyle yaşarlar. Bütün işleri ve hayatları kıvâmında ve ölçülüdür. İfrat ve tefritten kaçınır, orta yolu tercîh ederler.

Dipnotlar:

1 Alak 96/1-2.

2 İnsan 76/1.

3 Bakara 2/21.

4 İbni Hanbel, Müsned, II, 291.

5 Furkān 25/63.

6 Furkān 25/63.

7 Furkān 25/64

8 Furkān 25/65

9 Furkān 25/67

 

Ağustos 2022, sayfa no: 12-13-14

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak