Ara

Kendini Arayan Ülke: Türkiye

Kendini Arayan Ülke: Türkiye

Kendini Arayan Ülke: Türkiye

Rasim Özdenören

Türkiye gerçeğinin bulunması gereken yer (konum) ile ona yakıştırılan yer arasında bir mesâfe var sanıyorum. 1839’da, 1909’da, 1923’te ona yakıştırılan ve belirlenen yer kendi geleneğinden (İslâm) kopartılarak modernizmin düzlemine yerleştirilmiş bir Türkiye idi. Fakat insanları da toplumları da, birileri ‘sen şöyle olacaksın’ dedi diye, bir kerede kendi geleneğinden koparmak ve ona yeni bir kimlik çıkarmak mümkün olmuyor. Gelenekle modernizmin çatıştığını ve insanları gerginleştirdiğini hem magazin düzeyindeki olaylarda, hem siyâsa düzleminde görebiliyoruz. Bu “çatışma”ya (veya sürtüşmeye) aslında kör dövüşü demek daha isâbetli olur. Bu dövüşte birbirini taraf olarak kabûl edenlerden her biri sûreti haktan görünmesine rağmen şeytana askerlik edebileceği gibi, zâlim ve uyumsuz görünen de pekâlâ mâsum olabilir. Hangisi şeytan ve zâlimdir ve hangisi mâsum ve mağdurdur? Şurası belli ki, fonda beliren hayâl modern hayâtın şeytânî yüzüdür. Kendi kısır çıkarının bir milim ötesini hesâba katmak istemeyen, bütün dünyâsı kendi eli ile kendi cebi arasındaki bir alanla sınırlı bulunan, başkasının istifâdesini kendine zarar gören, kıskançlığın, çekemezliğin, tahammülsüzlüğün bir karakter olarak kalplerinde yer tuttuğu modern insan tavrı, söz konusu çatışmada belirleyici olmuştur. Bütün kavramlar daha baştan kutsal muhtevâsından boşandırılmış olduğu için kimin neyi savunduğu, kimin ne adına neyin karşısında ve neyin yanında durduğu anlaşılmaz bir hâl almıştır. Bu da, gene, aynı modern durumun şeytânî yüzü olarak ortaya çıkıyor. Elinde kendine özgü bir güç bulunduran herkes, bu gücün kendine gökten indirildiği vehmiyle, halkın çıkarlarını koruma adına hareket ettiği iddiasında bulunuyor. Kurulu düzenin nemasını köküne kadar sömürdüğünü aklının ucundan bile geçirmek istemiyor. Sahte kutsallarla kurulan bir referans çerçevesinde ve hıçkırıklar içinde, ellerini göğsüne vurarak “halk”ın âlî menfaatlerini korumak üzere bir kâidenin üstünde durduğunu sanıyor. Türkiye hâlen, yüzelli yılı aşkın bir zamandır kendine yakıştırılan modernizm ortamının şartlarından sıyrılmaya çaba gösteriyor. Öte yandan başka bir Türkiye gerçeğinin, susan bir Türkiye gerçeğinin bulunduğu göz ardı edilmemeli. O suskun durduğu için yok farz edilebilir. Ama o, Rahmânî olanın remzi olarak, görünmese de, şeytânın zıddı olarak vardır, oradadır: Her an yeni bir zuhûrun tecellîsi olarak...

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak