“İlim öğrenmek kadın ve erkek her mümine farzdır.” Böyle buyruluyor hadis-i şerifte. Burada ilimden kasıt nedir? Evvela şeriat, saniyen tarikattır. Delili, “Liküllin cealna minküm şirâtev ve minhâcâ” (Maide,5/48) ayet-i kerimesiyle sabittir. Şimdi bu ayet-i kerimenin hükmünü, mümin müminata farz olan ilmi anlamak için çok mühimdir.“Sana da ya Muhammedim, geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitabı hak ile indirdik. Sen onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak sana gelen haktan sapma. Biz, her biriniz için yol olarak bir şeriat ve bir de tarikat belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı; yani size sadece şeraiti emrederdi, fakat öyle yapmadı. Size farz kıldıklarında sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, ihtilafa düştüğünüz, tartışıp durduğunuz şeyleri size haber verir.” (Maide, 48) Şimdi ne diyor Allah'ımız? İnce ince bu ayeti-i kerime-i celile ile bize doğruyu eğriyi hulasa ediyor. Kadına, erkeğe tarikata girmek vaciptir, diyor. Hoca olmuş, Kur’ân’ı hatmetmiş ama buradan bu mana çıkmaz, diyor. Çıktığını fehmetse, anlasa bu sefer de nefsi araya girip “Ben yapabilir miyim, tartabilir miyim acaba? Şu kadar da meşguliyetim var…” gibi sözler ediyor.Tarikatın farziyetini reddeden ne düşünce geliyorsa içinden külliyen bizi insan etmeyen şeytandandır, ondan yetmiş kat beter nefs-i emmaremizdendir. Tarikatı red, sünneti red demektir. Ne buyuruyor Rabb-i Zülcelalimiz: “Kad eflahal mü’minun…” “Müminler ne oldu da kurtuluşa erdi?” “Ellezinehüm fi salatihim haşiun. Vellezinehum anillağvi mu’rizun” (Müminun, 23/1-3.)
“Çünkü haşyetle namaz kıldılar, boş işlerden tamam yüz çevirdiler, zekatlarını verdiler, iffetlerini korudular…” Şimdi bizim üzerimize “şirât”, sadece şeriat farz olsaydı, namazı kılardık ama haşyetle kılamazdık. Şeriatın emirlerini yerine getirirdik ama boş işleri boşlayamazdık. Zekatı verirdik ama borç ödeme kabilinden verirdik; gönüllü olamazdık. İffetimizi korumanın sırlarına ermeye ise hiç kâbil olamazdık. Çünkü şeriatın mecburiyetten çıkıp mahbubiyetle ifa edilmesi ancak sünnet-i peygamberiye tam riayetle mümkün olur. Tarikat, şeriatın inceliklerini, edeplerini öğreten “minhâc”dır;ikisi birden mümin-müminata farz olan ilimler cümlesindendir. Eğer tarikatın farziyetini bilmezsek, emr-i bil ma’ruf bile yapamayız; “sağırlar, dilsizler” denilen zümreden oluruz. Bildiğini yapmayı, bildiğiyle yaşamayı insana tarikat adabı talim eder. Bildiğimizi yapmazsak dilsizlerden oluruz. Nefse ibadet ancak muhabbet yoluyla sevdirilir. Sevmezsek başkasına da sevdiremeyiz. Muhabbet ise Habibullah (s.a.v.)’tan ve refiklerinden gelir;çarşıda pazarda bulunmaz. Rabbımız Asr Suresi’nde, “Birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenler dışında bütün insanlık hüsrandadır, ziyandadır, mağluptur.” buyuruyor. Şeriatla namaz bulunur ama gıybete mani olunmaz, nemimenin önüne geçilmez; ucub riya, kibir, ağyarı kalpten sürüp çıkarılmaz. Haram-helal arasını ayıracak akl-ı selim edinilmez… Kadınla zikre oturur / Helal der dinin yitirir / Girdiği köyü batırır / Namusu korumak lazım… Bizim yolumuzda kadınla zikre değil, fikre, tefekküre bile oturulmaz. Bu tarikat-i âliyyedir. Biz üstadlarımızdan böyle gördük. Bu yolun büyüklüğü şeraitin hakikatine riayetten gelir. Şeriat elde mizan olmazsa, nerden şaştığını bile anlamadan ilmeğe saplanıp kalırsın. Çıkmaz sokak ana caddeye varmaz. Kimse kendi başına yol icat etmesin. Kabul etmiyorsan itiraz etme ki dinini hepten yitirmeyesin. İnşallah Mevlam hepimizi üstadlarımıza muhabette, rabıtada, teslimiyette ferasetli eylesin. Hamd olsun alemlerin Rabb’ı olan Allah’a...
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak