Ara

Kapı Çalma

Kapı Çalma

“Rasûlüm! Seni evinin odalarının dışından yüksek sesle çağıranlara gelince, onların çoğu aklı ermez düşüncesiz kimselerdir. Böyle yapacaklarına, sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Bununla berâber Allah günahları çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sâhibidir.” (Hucurât, 4.-5.)

Rivâyet edildiğine göre, Uyeyne b. Hısn ile Akra’ b. Hâbis, Temim oğullarından yetmiş kişilik bir heyetle öğle vakti Allâh'ın elçisine gelmişlerdi. Resûlullah, odasında uyuyordu. “Yâ Muhammed! Dışarı çık, yanımıza gel!” diye bağırmışlardı. Âyet bu tür davranışın uygunsuzluğuna dikkat çekmektedir.

Bir kimseyi ziyârete gidildiğinde önceden haber verilir. Kapıya yan durarak kapıyı veya zili edeble üç defa tıklatmalı ya da zile üçten fazla basmamalıdır. Âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“Eğer (girmek istediğiniz) evlerde kimseyi bulamazsanız, izin verilinceye kadar oraya girmeyin! ‘Geri dönün!’ denirse hemen dönün, bu sizin için daha uygundur. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir.” (Nûr, 28.)

Efendimiz sallellâhu aleyhi ve sellem de: “İzin istemek üç defadır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin.” buyurmuştur. (Buhârî, İsti’zân, 13)

Allah Teâlâ'nın izniyle çalınır çalınmasına kapı, ama hangi kapı? Şâir der: “Her bir gelenin sen hâcet kapısısın Yâ Resûlallah. Başka kapıdan gelen giremez bu kapıya.”

Hz. Ali (ra), Senin ilim şehrinin kapısı olduğu için ilimde deniz oldu. Buyurdun: “Ben ilim şehriyim. Ali de onun kapısıdır. İlim isteyen kapıya gelsin.”

 

O kapının eri olduğu için Yûnus Emre,

“Taptuk’un tapusunda

Kul olduk kapusunda

Yûnus miskin çiğ idik

Pişdik elhamdülillah” demişdir.

Mevlânâ (ks) “Hamdım Piştim Yandım” derken, seyr u sulûk yolunda hamdır. Nefsini terbiye ederek pişer. Fenâfillâha ererek de yanar. Bâbullah böyle bir kapıdır.

Üstâzımızın sohbetinde bulunan bir genç aşka gelerek “bir kibrit yak da yanayım” deyince, Sâmî Efendi'nin kapısını gösterir. Bu kapı Es'ad-ı Erbilî'nin şahsında:

“Hayâtında nice mürde dili ihyâ eyledi.

Her cihetten her an halkı Hakk'a irşâd eyledi.”

 

Nice ölü kalbleri zikrullâh ile diriltti. Her yönden her an Hakk’a vâsıl kıldı. En büyük kapı “rızâ” kapısıdır. “Allah onlardan râzı oldu, onlar da Allah’tan râzı oldular” meâlindeki âyetin ma'nâsıdır.

Dedemin âhirete göçüşünde evladlarından Şemsi Abdullah şunları söyler:

“İlm-i ledünden ne dürler dökerdi

Günah dağlarını kökten sökerdi

Rızâ kapısında boyun bükerdi

Huzur aslanını saldım bir defa!”

 

Her mevhîbe-i İlâhî, Cenâb-ı Hakk'ın ihsan ve hediyesi bir kapıdır. Anahtarı da her bir ism-i İlâhîdir.

Mârufu Kerhi (ks) “Allah Teâlâ bir kimseye hayır murâd ederse amel kapısını açar” buyurur.

Bu kapı, kullukta dâim olanlara. Tamâmen Cenâb-ı Hakk’a dönenlere. Ezelde ilâhî yardıma nâil olanlara açılır.

İlâhî rahmet kapılarını çalanlara ne nîmet kapıları açılır. Kalbde mârifetüllah, ruhda hidâyet, sırda vuslat kapısı açılır. Nefsinin arzusuna karşı çıkanlara hüzün, âhiret derdi, havf, İlâhî korku, işfak, lütfetme bağış, huşû saygı, dâimâ çekinme, zühd, verâ, tebettül, kendini tamâmen Allah Teâlâ'ya verme, recâ, ümit, rağbet, Allah Teâlâ'nın yanında olanlara iltifat gibi kapılar açılır.

Seherde açılan kapılar, duâların kabûlü, hâcetlerin verilmesi, mağfiret, bağışlanma kapısıdır.

Mühim olan kapının şifresini bilmek gerekir açmak için. Rahmet ve mağfiret kapısını açmanın yolu Hadîs-i şerîfte, “Rikkat (incelik) hâlinde duâyı ganîmet bilin. Bu hal Rahmet kapısının açık olduğunu gösterir.” buyuruldu.

Sâlihlere semânın da kapısı açılır. Sad bin Muaz (ra) vefât ettiğinde Cebrâil (as) Resûl-i Ekrem'e (sav) gelerek bu elîm vefâtı şöyle haber verdi: "Yâ Muhammed bu abd-i sâlih kimdir ki vefâtıyla semânın kapıları açıldı ve Arş-ı Rahmân titredi?" Yine bu cenâzeyi teşyi için o güne kadar hiç arza inmemiş bulunan 70 bin melek yeryüzüne indi.

Sadırda bulunan âlem-i emirden beş letâif, beş Peygamberin kademi ayağı altındadır. Bu ayak denilen onların esrârıdır. Kalb Âdem (as), ruh Nûh (as), sır Mûsâ (as), hafi Îsâ (as), ahfa Muhammed (sav)'in kademi altındadır. Her bir Peygamberin mi'râcda, semâ katlarındaki makamlarına işârettir.

  1. kat semâda Hz. Âdem’le,
  2. kat’ta Hz. Îsâ ve Hz. Yahyâ,
  3. kat’ta Hz. Yûsuf,
  4. kat’ta Hz. İdris,
  5. kat’ta Hz. Hârûn,
  6. kat’ta Hz. Mûsâ
  7. kat’ta Hz. İbrâhîm ile görüştü Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz. Her semâ katında kapısı çalınan Peygamberlerin edeb kapısını çalar bir sâdık mürîd.

Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Dört yerde semânın kapıları açılır ve duâya icâbet olunur:

1- Allah yolunda saf bağlandığı zaman,

2- Yağmur yağarken,

3- Namaz kılınırken,

4- Kâbe görüldüğü zaman.

İbâdetin çeşitlerine göre kapılar vardır.

Namaz ehli olanlar Salât (namaz) kapısından çağrılır.

Cihâd ehli olanlar, Cihâd kapısından çağrılır.

Oruç ehli olanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır.

Sadaka ehli olanlar Sadaka kapısından çağrılır.”

Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allâh'ın Resûlü! Anam, babam sana fedâ olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav): “Evet, öyle ümîd ediyorum ki sen onlardan olacaksın.” buyurdu.

Sekiz Cennet:

  1. Cennetül Meva,
  2. Firdevs,
  3. Cennet-i Adn,
  4. Dârül-Mukame,
  5. Dârül-Huld,
  6. Dârüs-Selâm,
  7. El-Makâmül Emîn,
  8. Cennâtün Naîm olarak sıralanabilir.

Âfakta olduğu gibi dış âlemde, enfüste iç alemde de kapılar var.

Gökte burçları var eden, onların içine ışık kaynağı bir güneş ile aydınlatıcı bir ay yerleştiren Allah yüceler yücesidir, bütün nîmet, feyiz ve bereketin kaynağıdır. Düşünüp öğüt almak, bir de Rabbine şükretmek isteyenler için geceyle gündüzü peşpeşe getiren de O'dur. (Furkan, 61.-62.)

Kalb semâsında yakîn makâmı: Havf, recâ, verâ, zühd, sabır, şükür, rızâ, teslîmiyet, muhabbet, murâkabe, müşâhede, muâyene burçları vardır gönül sazına dokunanlara.

Gönül çalamazsan aşkın sazını,

Ne perdeye dokun, ne teli incit.

Eğer çekemezsen gülün nazını,

Ne dikene dokun, ne gülü incit.

 

Bülbülü dinle ki gelesin cûşa,

Karganın nağmesi gider mi hoşa?

Meyvesiz ağacı sallama boşa,

Ne yaprağını dök, ne dalı incit.

 

Bekle dost kapısın sâdık kul isen,

Gönüller tâmir et ehl-i dil isen,

Sevdâ sahrâsında Mecnûn değilsen

Ne Leylâ'yı çağır, ne çölü incit.

 

Gel haktan ayrılma, Hakk'ı seversen,

Nefsini ıslâh et er oğlu ersen,

Hüdâî incinir inciten dersen,

Ne kimseden incin, ne eli incit.

Âşık Hüdâî

Rızâya eren bir gönülde yer etmek, Hak Teâlâ'nın rızâsına eriştirir. Bu sebeble Bâyezid Bestamî (ks): “Ehlüllâhın gönlünden düşmektense, birinci kat semâdan düşmeye râzıyım.” demiştir.

“Yûnus Emre der hoca

Gerekse var bin hacca

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir”

Çalmadan girilecek kapı gerek bize.

Ocak 2023, sayfa no: 4-5-6-7

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak