Ara

Kalbindeki Şefkatine Sığındığımız… / Elif E. Bayraktar

Kalbindeki Şefkatine Sığındığımız… / Elif E. Bayraktar

İnsan Allâh'a ne kadar yakın ise, O’nun güzel isimlerinin, insanın üzerindeki tecellîleri de o kadar fazladır. O’ndan kendilerine güzellik geçmiş bulunan kulların ruhlarındaki o güzellik dışarıya yayılır, çevresini aydınlatır.

“Bütün vâlidelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyye'nin bir lem’asıdır (parıltısıdır)” diyor Said Nursi. Annelerde Allâh'ın özellikle Rahmân, Rahîm, Raûf gibi şefkat ve merhamet ifâde eden isimleri tecellî ediyor. Her annenin kalbi çocuğuna karşı şefkat ve merhametle coşuyor.

Merhametlilerin merhametlisi Rabbimiz, bebeği son derece korunaklı, sakat kalmayacağı, acı duymayacağı bir yere; anne rahmine, ona hiçbir zarar gelmeyecek şekilde yerleştiriyor. O ilâhî rahmetin tecellîsiyle anne daha doğmadan çocuğunu şefkatle sarıyor, koruyor, gözü gibi sakınıyor. Doğduktan sonra da şefkat kanatlarını üzerine geriyor. O mûnis kadın, çocuğuna yönelik bir tehlike durumunda ise âdetâ aslan kesiliyor. En şiddetli özveriyi gösteriyor, kimi zaman kendisini fedâ ediyor.

Anneler çocuğunun bedenini beslediği gibi, rûhunu da sevgiyle besler. Sevgi ve paylaşmak en yakınımızdan başlar. En yakınımız olan çocuklarımızla paylaşmak ise sevgi, saygı ve merhametle olmalı. Eğitimde ilk aşama âiledir. Ancak bu süreçte çocuk babadan çok annesiyle bir aradadır. Bu sebeple çocuğun ilk öğretmeni annesidir.

İmam Gazâlî (rh.a.) fıtrat hadîsini esas alarak, çocuğun kalbini “tertemiz, bomboş, saf, her şeyi almaya kābiliyetli ve yöneltildiği her şeyi yapmaya meyilli” olarak nitelendiriyor. Ayrıca Gazâlî, rûhun yaratılışı itibâriyle gerçekleri kabullenmeye yetenekli olduğuna ve Allâh'ı bulup kavrayacak gücün de onda bulunduğuna inanıyor. O nedenle her şeyi almaya ve yönlendirildiği her şeyi yapmaya hazır olan çocuğa anlatılacak ve onu yönlendirecek konular çok önemli.

İlk öğretmen olan anneye oldukça önemli görevler düşüyor. Gelecek nesillerin iyi yetişmesi kendini yetiştirmiş annelerle mümkün. Anneler kişiliklerini, davranışlarını, konuşma biçimlerini Kur’ân’da bildirilen üstün ahlâka yakışır bir hâle getirmeye gayret ettikleri kadar, bilime dâir konularda da kendilerini eğitmeli. Allâh'ın yaratışındaki üstünlüğü kanıtlarıyla açıklamanın yolu bilimdir. Kazanacağı her özellik, çocuğuna vereceği eğitimde anneye yardımcı olur.

Kuşkusuz çocuğun kalbini etkileyecek olan yalnızca Rabbimizdir. Ancak anne, her konuda bilgi birikimine sāhip olmanın yanı sıra, kişiliği ve karakter özellikleriyle de güzel ahlâkı yaşayan bir Müslüman olarak çocuğu için örnek rol model olmalı.

Çocuğa öncelikle Allâh'ın varlığı ve sonsuz güç sāhibi olduğu anlatılmalı. Çocuk, çevresinde gördüğü her şeyin, içtiği suyun, yediği sebze-meyvenin, gözlerinin, kulaklarının, kalbinin nasıl var olduğu ve bunların yaratılışı konularında düşünmeye yönlendirilmeli. Kâinâtı saran mûcizevî güzellikler üzerinde bilgi sāhibi olması, çocuğun gerçekleri fark etmesini sağlar. Çevresinde gördüğü yaratılış gerçekleri vesîlesiyle bu muhteşem düzenin sāhibinin Allah olduğu gerçeğine ulaşabilir. Böylece çocuklara, Kur'ân ahlâkının anlatılması daha da kolaylaşır.

Emredilen ibâdetleri yapması için çocuk öncelikle mantığını kavramalı. Bu sebeple çocuğu, dînin gereklerini anlayacağı düzeye getirmek öncelikli olmalı. Böyle olmadığında çocuk ne yaptığının farkında olmadan ibâdeti taklîdî bir şekilde yapar ya da sebebini bilmediğinden yapmak istemeyebilir. Çocuk sevgiyle ve samîmiyetle inandığında, ibâdetleri yerine getirmeyi kendiliğinden isteyecektir.

Din insan rûhunun en önemli gıdâsıdır. Bilimsel birçok araştırma sonucu da göstermiştir ki insan fıtrat olarak îmân etme üzeredir. Îman yaşanmıyorsa önce insanların, ardından âilelerin, daha sonra da toplumların sağlığı bozulur, dejenerasyon yaşanır. İnsanın yaratılışına aykırı olan felsefe ve sistemler hep acı, sıkıntı ve bunalım getirir.

Îmân ile insan rûhu arasındaki özel ilişki konusunda yapılan bir bilimsel araştırmada, inanan gençlerin inanmayan gençliğe oranla daha mutlu oldukları ortaya çıkmıştır. Associated Press bu araştırmayı, “Birçok çocuk için inanç mutluluğun anahtarıdır” başlığı ile dünyaya duyurmuştu.

Harvard Üniversitesi’nden Dr. Herbert Benson’ın dînî inanç ile bedensel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen kapsamlı araştırmaları da, bu konuda dikkat çekici sonuçlar vermiştir. Benson seküler bir bilim adamıdır ancak Allah inancının ve ibâdetlerin insan sağlığı üzerinde başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak derecede olumlu bir etki meydana getirdiği sonucuna varmıştır. Benson’ın vardığı sonuç, kendi ifâdesiyle, insan bedeninin ve zihninin “Allâh'a îmân etmeye göre ayarlı” olduğudur.1

Din, çocuğun anlayacağı kadar açık ve kolaydır. Bu yüzden samîmî îmânı yaşayan her anne çocuğuna Kur'ân’ı okumalı, âyetleri ona açıklamalı, Peygamberimiz (sav)'in güzel ahlâkını anlatmalıdır. Annenin çocuğuna yapacağı en büyük iyilik, Allâh'ı dost edinmesini sağlayacak şekilde onu eğitmektir. Çocuk inançlı yetiştirilirse karakteri sağlam olacaktır. Tek güç sāhibinin Allah olduğunun bilincinde olmayan çocuk, yaşamı süresince insanlardan korkacak, insanlara hoş görünmeye çalışacak, Allah yerine onlardan yardım umacaktır. Allâh'a yakın yetiştirilen çocuk, yaşı küçük de olsa olgun bir akla ve ahlâka sāhip olur. Yaşadığı her şeyin Allah'tan geldiğinin bilincinde yaşar ve olaylar karşısında güzel tavır sergiler.

“Başarısızlık ve felâketlere rağmen hayâta karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır.”2

Dipnotlar:

1 Rod R. Seeley, Trent D. Stephens, Philip Tate, Essentials of Anatomy & Physiology

2 Andre Maurois

Şubat 2023, sayfa no:6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak