Sözlükte, “danışma, görüş alışverişinde bulunma, danışan kimseye fikrini söyleyip onu yönlendirme” anlamındaki şûrâ, İslâmî literatürde yöneticilerin ve özellikle devlet başkanının görev alanlarına giren işler hakkında ilgililere danışıp onların eğilimlerini göz önünde bulundurmasını ifâde eder. Şûrâ ile aynı kökten (şevr) türeyen birçok kelimenin “bir şeyi bulunduğu yerden alma ve açığa çıkarıp görünür hâle getirme” mānâsında birleştiği, özellikle balın kovandan çıkarılmasını anlatmak için bu kökten gelen kelimelerin kullanıldığı ve danışma işinin de bir meselede isâbetli karara varabilmek amacıyla kişilerin fikirlerinin açığa çıkmasını sağlamak1 anlamında kullanıldığı dikkate alındığında kök anlamla terim anlamın ilişkisi ortaya çıkmaktadır.
Tanımından da anlaşıldığı gibi istişâre insanın kendisinde bulunan eksikliği tamamlamak, sınırlı olan görüşünü aşmak için etrâfındaki diğer insanlarda var olan güzel fikirlere başvurmasıdır. Bir başka ifâdeyle başka insanların akıl kovanlarındaki baldan tatmak ya da o balı ortak ürün hâline getirip istifâdeye sunmaktır. Bundan dolayı Allah(cc) Kur’ân-ı Kerîm’deki: “İş konusunda onlarla müşâvere et.”2 âyetiyle istişâreyi emretmektedir.
İstişârenin emredilmesi; ortak aklın ortaya çıkarılması, istişâre yapılan kimselere değer verildiğini göstermesi, yapılacak işte yanılma payının azaltılması, konunun daha geniş bir tabana yayılması, diktatörlük ve despotizmin engellenmesi, kişisel sınırların, dar kalıpların ortak akıl ve ortak çözümle halledilmesi gibi birçok hikmetleri barındırmaktadır.
Günümüzde insanın yalnızlaştığı ve bireyselliğin arttığı bir dönemde insanlar artan ve çoğalan çağdaş problemlerle başa çıkamamakta ve birçok konuda danışmanlık hizmetlerine başvurmaktadırlar. Yāni klasik ifâdesiyle istişâreye ihtiyaç duymaktadırlar. Yaşam koçluğundan emlak danışmanlığına, âileden ekonomiye ādetâ hayatlarını istişârelerle sürdürmektedirler. Bu istişâre yāni danışmanlık hizmetleri için de bedeller ödemektedirler. O zaman istişâre her konuda yapılır mı ve nasıl ve kimlerle yapılır? Bu sorunun cevâbını arayalım.
İstişâre Hangi Konularda ve Kimlerle Yapılır?
Nass ile düzenlenen meselelerin şûrâ konusu yapılamayacağı ittifakla kabûl edilmiştir. Hz. Peygamber’in(sav) vahiyle bildirilen şer‘î hükümlere dâir ashâbı ile istişâre etmemesi bu anlayışın temel dayanaklarındandır. Hükmü nass ile bildirilmemiş meselelerden hangilerinin şûrâya konu olabileceği husûsunda özellikle, “İş husûsunda onlarla istişâre et!” âyetinde geçen (Âl-i İmrân 3/159) “emr” (iş) kelimesi yorumlanıp farklı görüşler ortaya konmuştur.3
Burada “iş hakkında onlara danış” şeklindeki ilâhî buyrukla Hz. Peygamber’in şahsında bütün ümmete ve özellikle yöneticilere, danışarak iş yapmaları emredilmiştir. Başka bir âyette de “İşleri aralarındaki danışma ile yürür.” (Şûrâ 42/38) buyurularak istişâre ile hareket etmek Müslümanların üstün meziyetleri arasında sayılmış, böylece Müslüman toplumlarda yönetimin şûrâ ve meşveret esâsına dayanması gerektiği belirtilmiştir.4
Devlet, Siyâset ve Yönetim İşlerinde İstişâre
Kur'ân-ı Kerîm’de bu konuyla ilgili birçok örnekler vardır. Onlardan bāzıları şunlardır: Belkıs, Hz. Süleyman’ın göndermiş olduğu mektup üzerine nasıl bir siyâset tâkip edilmesi gerektiğini belirlemek için devlet adamlarını toplayıp onlarla konuyu istişâre etmişti.5
Hz. Yûsuf kıssasında geçtiği üzere kralın, gördüğü rüyâ konusunda toplumun ileri gelenlerine “…Ey ileri gelenler! Eğer rüyâ yorumlamasını biliyorsanız, bu rüyâmı bana yorumlayınız.”6 diyerek onlardan bilgi talep etmesi, toplumda ileri gelenlerle istişâre ettiğini göstermektedir.
Fir’avun da Hz. Mûsâ’nın İsrâiloğulları’nı Mısır’dan çıkarmasına engel olmak için yakın adamlarıyla konuyu istişâre etmiştir.7
Bu konuda Allah, Sevgili Peygamberimiz’e de “iş hakkında onlara danış” âyetiyle istişâreyi emretmiş ve Sevgili Peygamberimiz de birçok konuda ashâbıyla istişâreler yaparak bize örneklik teşkîl etmiştir. Hz. Peygamber vahiy dışındaki meselelerde özellikle savaş konularında sahâbe ile istişâre eder, tartışır, sonra karar verirdi. Karârında kendi görüşüne aykırı da olsa çoğunluğun görüşünü ve doğru olanı kabûl ederdi. Bunun pek çok örneği vardır. Bedir Savaşı’nda ordu için seçilecek karargâh konusunda ashâbıyla yaptığı istişârede sahâbeden birinin teklîfini kabûl etmiş ve karargâhı onun işâret ettiği yere kurmuştur. Bedir esirleri hakkında verdiği karârı da ashâbıyla yaptığı istişâre sonunda vermiştir. Uhud Savaşı’nda da sahâbe ile yaptığı istişâre neticesinde, kendi görüşünden farklı da olsa çoğunluğun görüşünü kabûl ederek düşmanla Medîne dışında meydan savaşı yapmaya karar vermiştir. Hendek Savaşı’nda düşman ordusundaki bāzı kabîleleri savaştan vazgeçirmek için Medîne hurmalıklarının yıllık gelirinden bir miktârını onlara vermeyi düşünmüş, konuyu Medîneli sahâbîlere danıştığında onlar, “Bu çözüm vahiyle bildirilmişse tabii ki itirâz etmeyiz. Fakat vahiy değilse müşriklik dönemimizde bile haraç vermediğimiz insanlara, şimdi Allah bizi İslâm’la şereflendirdikten sonra haraç vermek istemeyiz” diyerek itirâz edince Hz. Peygamber kendi görüşünden vazgeçmiştir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.8
Âilevî Konularda İstişâre
Âilede istişâre çok büyük bir önem arz etmektedir, âilenin huzûrunu sağlayan etkenlerden biri istişâredir. Bunun birçok örnekleri vardır. Âile ekonomisi, yatırımlar, karı-koca arasındaki ilişkiler, çocukların yetiştirilmesi, geleceklerine yön verilmesi gibi birçok konuda âile içi istişâre büyük bir önemi hâizdir. Nitekim Allah çocukların emzirilmesi konusunda karı-kocanın istişâresini emretmektedir. “Ana-baba karşılıklı danışarak ve anlaşarak çocuğu sütten kesmek isterlerse bundan dolayı onlar için bir sakınca yoktur.”9
Sevgili Peygamberimiz’in âile hayâtında eşleriyle, annelerimizle istişâre ettiğinin sayısız örnekleri mevcuttur. Hudeybiye’de yapılan antlaşma sebebiyle hayâl kırıklığı ve büyük üzüntü yaşayan sahâbîlerin, Resûlullâh’ın üç defa emretmesine rağmen kurbanlarını kesip tıraş olmak için kalkmamaları üzerine Peygamberimiz’in eşi Ümmü Seleme ile konuşup onun tavsiyesine uyması da belirtilmesi gereken ilginç bir örnektir.10
Ayrıca günümüzde âile danışmanlıkları, âile büroları, âile psikologları, terapistleri gibi birçok kişi ve kurumlar istişâre hizmeti vermektedirler.
Ticârî Konularda İstişâre
Ticâret, emlak, gayrımenkul, yatırım, borsa, madencilik, gümrük vs. sayacağımız birçok danışmanlıklar mevcuttur. Hattâ günümüzde şirketler, danışmanlık hizmetleri için bütçelerinden büyük pay ayırmaktadırlar.
Eğitim ve Kültür ile İlgili İstişâre
İnsanlık târihinin ilk zamanlarından itibâren günümüze kadar istişâre konularının en başında eğitim konusu gelmektedir. En büyük ve ismi unutulmayan danışmanlar eğitim danışmanları olmuştur. Bütün kadîm ve yeni devletler kapılarını sonuna kadar bu konu için açmışlardır. Bu konuda Hz. Mûsâ’ya(as) danışmanlık yapan Hz. Hızır’ı(as)11 teberrüken örnek olarak zikretmemiz yeterlidir.
Bireysel konularda istişâre
İster sosyal ister bireysel konularda istişâre en çok ihtiyaç duyduğumuz konuların başında gelir. Sağlık, eğitim, evlilik, ticâret, dînî ve târihî her konuda bir uzmana veya güvendiğimiz kimselere sorarız. Bu hayâtımızın akışında ihmâl edemeyeceğimiz bir olgudur ve tabiîdir.
Dînî konularda istişâre
Sevgili Peygamberimiz’in, hakkında nass olan konuları istişâreye kapattığını yazmıştık. Ancak hakkında nass olmayan dînî konularda âlimlere danışmamız gerekir. Tıpkı diğer konularda olduğu gibi dînî konularda da bir uzman görüşüne ihtiyâcımız vardır. Yāni dînî danışmanlık, mānevî rehberlik, fetvâ danışmanlığı ve benzeri istişârî konular gibi hayâtımıza yeni girmiş danışmanlıklar bu alanı kapsamaktadır.
Allâh’ın emrettiği, Sevgili Peygamberimiz’in uygulayarak örnek olduğu ve mü’minlerin sıfatı olarak zikredilen12 istişâre gibi önemli bir konu herkesle yapılmaz. İstişâre edilecek kişi, akıllı olmalıdır. Akıllı kişi ile istişâre etmek gālibiyet, ahmak kişi ile istişâre ise mağlûbiyet getirir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte, “Akıllıya danışıp onu dinleyen doğruyu bulur, dinlemeyen pişmân olur.”13 buyurulmuştur.
İstişâre edilecek kişi, tecrübeli ve işin ehli olmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber, “Kesin karar ve temkinli hareket, re’y ve temiz akıl sâhipleri ile istişâre etmek ve sonra da bu karâra uymaktır.”14 buyurmuştur. İşin ehli olmayan ve tecrübesiz kişilerden doğru ve isâbetli bir bilgi almak mümkün olmaz.
İstişâre edilecek kişi, ilim sâhibi ve sâlih bir kişi olmalıdır. Hz. Peygamber(sav), “Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin! Yapacağı işi ehli ile istişâre edene, o işin en güzeli nasîp olur. Sâlih olan âlimlerle istişâre ediniz!”15 buyurmuştur.
İstişâre edilecek kişi, güvenilir bir kişi olmalıdır. Zîrâ Hz. Peygamber(sav), “İstişâre edilen kişi, kendisine güvenilen kişidir.”16 buyurmuştur. Güven telkîn etmeyen kişilerle istişâre edilmemelidir.17
Dipnotlar
1 Talip Türcan, “Şura” TDV İslâm Ansiklopedisi 2010 (İstanbul), 39/, 230-235
2 Âl-i İmrân, 3/159.
3 Türcan, age
4 Kur’ân Yolu Tefsiri; 1/700-705
5 Neml, 27/29-33.
6 Yûsuf, 12/43.
7 A’râf, 7/109-112.
8 Türcan, age
9 Bakara 2/233
10 Buhārî, “Şürûṭ”, 15.
11 Kehf 17/ 60-82
12 Şûrâ 42/38
13 Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/112
14 Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Evsat, 8/181
15 Tirmizî, “Edeb”, 57
16 Tirmizî, “Edeb”, 57
17 Mehmet Soysaldı, “İstişâre Ortak Akla Mürâcaat Etmektir”, somuncu baba dergisi, 292.sayı
Mart 2025, sayfa no: 14-15-16-17
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak