Ara

İstişâre

İstişâre

Okuduğumuz Fâtiha Sûresi’nin bize gösterdiği öncülerimizden sıddîk şühedâ ve sâlihlerin hayatlarından dersler çıkaralım. İstişâremiz bu güzîde insân-ı kâmilleri örnek almak olsun. Rabbimiz bize Sevgili Peygamberimiz’i(sav) numûne-i imtisâl olarak gösteriyor. “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab, 21.)

Şikâyetimiz şahsî davranışlarımız, âilemiz, konu komşumuz, akrabâ-i taallukātımız ve bütün dünyâ. Şifâ olarak haber verilen Kitâb-ı Kerîm’imiz ne buyuruyor? “Ey inananlar, yakıtı halk ve taşlar olan ateşten kendinizi ve âilenizi koruyun. Ateşin üzerinde sert ve güçlü melekler olup, Allâh’ın buyruğuna karşı gelmezler ve kendilerine ne emredilmişse onu uygularlar.” (Tahrîm, 6.) 

 Ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlallah! Kendimizi ateşten koruyabiliriz, ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Resûlullah(sav) şu cevâbı verdi:

“–Onlara Allâh’a kul olmayı, tâat ve ibâdeti emredersiniz. Allâh’a isyân etmekten ve günah işlemekten de sakındırırsınız. İşte bu onları korumak demektir.” 

Akşamları “Tezkiretü’l-evliyâ” kitâbından okunurdu. Efendimiz Hazretleri huşû içinde eseri tâkib ederdi. Gündemden habersiz değillerdi. Gazete ve ajanslardan tâkib ederlerdi olup bitenleri. Kendisine yakın buldukları mütefekkir insanlarla da istişâre ederlerdi. Hayatlarıyla örnek olan büyüklerimiz şer’î ölçüler içerisinde dünyâ ve âhiret dengesini çok iyi kurarlardı. Kitâb sünnet icmâ ve kıyas gibi İslâm hukûkunun kaynaklarını esas alarak değerlendirme yaparlardı. Sevgili Peygamberimiz(sav), ashâb-ı güzîn ve ulemâ-i kirâmın görüşlerini kabûl ederlerdi. Günümüz hâdiselerine bu pencereden bakarlardı. Dikkat edersek hep hareket tarzımızı bu esaslara dayandırırlar. Sâdât-ı Kirâm hazarâtı şer’î esaslara bağlı olarak tanıtılır. Şerîatte imam, tarîkatta hümam himmeti çok, gayretli kimseler denir. Şeyh Seyfüddîn hazretlerine sünnetin ihyâ edicisi denirdi. Hepsine misâl olsa gerek bu örnek. Hacı Hasan Efendi(ks) “şerîatsiz insan gözüme çirkin görünür” buyururlardı. Sâmî Efendi dînî emirlerdeki titizliği sebebiyle şu beyti çokça okurlardı:

“Edep bir tâc imiş nûr-u Hüdâ'dan,
Giy o tâcı, emîn ol her belâdan.”

Ebu Ali Dekkāk (rahimehullâh) şöyle derdi: "Kul ibâdetle cennete ulaşır fakat ibâdetinde edepli olmadıkça Rabbinin huzûruna ulaşamaz.”

 Şiirlerinde üstadımız bu konuyu çok işler:

Şerîatsız tarîk olmaz
Câhil sofu dînin bilmez
Belki câmiye de gelmez
Bu kavimden kaçmak lâzım.

Şerîat Allâh’ın(cc) koyduğu, inanılmasını ve yaşanmasını emrettiği i'tikādî, ictimâî, iktisâdî, hukûkî ve ahlâkî kanunların bütünüdür.

Mü’minlerin şaşıracağı hiç bir şey yoktur. Dînimizin esaslarına göre her konu ele alınmıştır, gerisi lâf-ı güzâf, anlamsız ve geçersizdir.

Yolun pusulası Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Nebî’dir.(sav)

“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!”

Necip Fazıl Kısakürek

Mart 2025, sayfa no: 4-5

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak