Ara

İstanbul’un Önemli Bir Çekim Merkezi: Merkez Efendi

İstanbul’un Önemli Bir Çekim Merkezi: Merkez Efendi

İstanbul’umuzun kadîm zamandan beri bāzı çekim merkezleri vardır. Eyüp Sultan Câmii Şerîfi ve Türbesi, Yahya Efendi Dergâhı, Sümbül Efendi Câmii ve Türbesi ile Aziz Mahmud Hüdayi Dergâhı gibi. Bugüne kadar hakkında pek çok şey duyduğumuz, okuduğumuz, zaman zaman da önünden bir vesîleyle geçtiğimiz lâkin bir türlü kapısına varamadığımız mekânlarımızdan birisi de hiç şüphesiz Merkez Efendi Külliyesi'dir. Biz kısaca bir ziyâretçi gözüyle notlar aktarmaya çalışacağız bu güzîde mekândan..

Haziredeki Mezarlıklar Fevkalâde Bir Şekilde Elden Geçirilmiş

Merkez Efendi Külliyesi, Topkapı istikāmetinden sur boyunca sâhile ilerlerken Zeytinburnu sınırları içerisinde, Mevlanakapı’da yer alıyor. Merkez Efendi Mezarlığı ile Tahir Ağa Mezarlığı arasındaki yoldan içeriye girdikten sonra sağda yüz metre ileridedir. Yaya olarak Merkez Efendi Mezarlığının içerisinde bulunan yoldan da gidilebiliyor. Sur boyunca uzanan târihî mezarlıklarda birbirinden kıymetli birçok büyüğümüzün kabri vardır. İlgili olanlar Zeytinburnu Belediyesi Yayınları arasında çıkan, “Zamânı Aşan Taşlar” isimli esere mürâcaat edebilir. Tabii bir fırsatını bulup Kültür târihçisi Dursun Gürlek üstâdımızın Merkez Efendi’nin ebedî sâkinleri sohbetine katılabilirse aliyyül a’lâ olur…

Zamânında ilim-irfan meclisleri ile ün yapan Merkez Efendi günümüzde daha çok köftecileri ile biliniyor. Ne olurdu midelerimizin açlığını giderirken gönüllerimizin, ruhlarımızın açlığını da giderebilseydik! 2015 yılında buraya organik ürünler pazarı kurulmuş idi. Cumartesi günleri açık bulunuyordu. Diğer günler ise zaman zaman sergi-tanıtım gibi etkinlikler için kullanılıyordu. Organik pazarın burada yer alması elbette rastlantı değildi. Biraz sonra değineceğimiz üzere bu, Merkez Efendi'nin tabiplik yönüne, bitkilerden tedâvi yöntemine bir gönderme, geleneği sürdürme çabasıydı. Daha sonraları bu mekân kütüphāneye dönüştürüldü. Bu kütüphānenin hemen karşısında ise 2015-2019 yılları arasında genel sekreterliğini üstlendiğimiz Yeryüzü Mühendisleri Derneğinin genel merkezi bulunuyordu. 2016 yılında buradan Bayrampaşa'ya taşındı. Merkez Efendi Külliyesinin 150-200 metre ilerisinde restorasyonu biten Yenikapı Mevlevihānesi, Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesine ev sāhipliği yapıyor. Haziresindeki mezarlıklar fevkalâde bir şekilde elden geçirilmiş. Ne kadar güzel…

Yenikapı Mevlevîhānesi’nin karşısında, Külliyeye giden yolun köşesinde bir yıkım vardı. Burada bulunan tek katlı, gecekondu tarzındaki evler dönüşüm kapsamında yıkılıyordu. İşte bu yıkım yapılan yerin Mevlevîhāne’ye bakan tarafında elektrik direğinin yanında, tam köşede bir sadaka taşı vardı. İhtimâl ki yakın zamanda moloz diye çöpe atılacaktı. Örneğini çok gördük çünkü. “Bir himmet ehli çıkıp bu kültürel mîrâsımızı kurtarmaya önayak olsa ne iyi olur. Taş deyip geçmeyelim. Başımıza ne geldiyse hep bu yüzden geldi. Nemelâzımcılık!..” dedik ve Zeytinburnu Belediyesini durumdan haberdâr ettik. Sağ olsun yetkililer hemen harekete geçerek sadaka taşını bulunduğu yerden alarak daha emin bir yerde korumaya aldı. Lâkin aradan sekiz yıl geçmesine rağmen herhangi bir gelişme olmadı. Ümit ediyoruz en kısa süre içerisinde görünür bir yerde teşhiri sağlanır ve “sağ elin verdiğini sol el görmeyecek” düstûruna denk düşen sadaka taşı kültürü gelecek nesillere aktarılır…

Külliyeye yaklaşıyoruz. Câmiye varmadan yolun hemen altında klasik Osmanlı üslûbunu yansıtan, küfeki taşından yapılmış, kare planlı ve kubbeli bir yapı bulunuyor. Burası Abdülbâki Paşa tarafından yaptırılan Dâru'l Kurra’dır. Kapı üzerindeki kitâbeye göre 1608 târihinde yaptırılmış. Girişteki küçük hazirede Abdülbâki Paşa ile Sultan Ahmed Câmii kürsü şeyhi Mehmed Eşref Efendi’nin kabirleri bulunuyor. Dâru'l Kurra önündeki hazire duvarının dışa bakan cephesinde sivri kemerli bir çeşme bulunur. Suyu akar vaziyette değildir. Külliye giriş kapısı sağ tarafında da zarif bir çeşme vardır. Yakın zamanda restorasyona tâbi tutulmasına rağmen maalesef bunun da suyu akmıyor. 

Dâru'l Kurra, günümüzde Nağmedar ismi ile Zeytinburnu Belediyesi’nin kültürel hizmet birimi olarak faaliyet gösteriyor. Cumartesi günleri burada mûsiki icrâsı var. Çok güzel tefriş edilmiş. Duvarların alt kısmını hüsnü hat yazısı süslerken pencerelerin üstünde yakın dönemde mûsikimizde iz bırakmış isimlerin fotoğrafları yer alıyor. Duvar içerisine gömülü dolaplar Zeytinburnu Belediyesi’nin yayımladığı kitaplarla dolu. Mekânın çay ve soğuk su ikrâmı da var. Bu vesîleyle Merkez Efendi Külliyesini esaslı bir şekilde elden geçiren ilgili bütün kurum ve kuruluşlara, emeği geçen, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyoruz. Merkez Efendi Külliyesi yenileme projesi fizikî/mimarî olarak gāyet başarılı bir proje. Lâkin bu başarıya gölge düşüren bir husus var ki buna değinmeden geçemeyeceğim. Bu da bölgeden mahalle kültürünün, hâfızasının silinmesi yok edilmesi meselesidir. İnsansız, hikâyesiz, hātırasız mekân bir yönüyle hep eksik hep yarım kalıyor…

Tıp İlminde Müstesnâ Bir Yeri Vardı

Merkez Efendi Külliyesi, İstanbul’da önemli bir ziyâretgâh olma özelliğini günümüzde de sürdüren XVI. yüzyıla āit bir tarîkat külliyesi olarak nitelendiriliyor. Külliyenin çekirdeğini oluşturan ve İstanbul’un en önemli tasavvuf merkezlerinden biri olan tekkenin kurucusu Merkez Efendi, Halvetiyye’nin Sünbüliyye koluna mensup, döneminin ileri gelen sûfiyye hekimlerindendir. Lakabı Şeyh Mûsâ Muslihuddin Efendi’dir. 1464 yılında Denizli’nin Sarı Mahmudlu köyünde (Bugün Buldan kazasına bağlı Akçaköy) dünyâya geldi. Ailesinin Selçuklu, Germiyanoğulları’nın bir koluna bağlı olduğu tahmîn edilmektedir. 

Önce kendi memleketinde, sonra Bursa ve İstanbul’daki medreselerde tahsil yaparak tefsîr, hadîs, fıkıh ve tıb ilminde mesâfe kat etti. Medrese tahsîline devâm ettiği sıralarda tekkelere gidip, oralardaki tanınmış ālimlerin ve şeyhlerin sohbetlerine katıldığı rivâyetlerde yer alır. Ayasofya Câmii’nde vaaz ettiği, Beyzāvî tefsirinden nakillerde bulunduğu, ayrıca tefsir ve hadis dersleri verdiği de anlatılır. 

1493’te Halvetiye Tarîkatı şeyhlerinden, Sünbüliye kolunun kurucusu Sümbül Sinan Efendi’ye bağlandı. I. Süleyman’ın (Kanuni) annesi Ayşe Hafsa Sultan’ın Manisa’da yaptırdığı imâretin yanındaki zâviyeye şeyh oldu. Burada yalnız şeyhliği, eğitim-öğretim etkinlikleri ile değil, aynı zamanda hekimliği ile de ünlendi. A. Süheyl Ünver, alternatif tıb biliminin öncülerinden kabûl edilen Merkez Efendi’nin tabiplik yönüne dikkat çekerek onun için şöyle der: “Tahsil ettiği muhtelif ilimler arasında tıp ilmini dahi merâk ederek kendi zamânındaki gelişme nisbetinde tıp ve tedâvi ilimleri üzerinde bilgi sāhibi olmuştur. Bu tıbbî mālûmâtı vesîlesiyle Sümbül Efendi tarafından Manisa Bimarhānesi’ne memur edilmiştir.

Bugün 500 yıllık bir mâzisi olan ve kendine has bir geleneği ile 41 çeşit baharattan imâl edilen 'Mesir Mācunu'nu îcâd etmiştir.” 

Mesir Mācununun meşhur olmasına dâir bir de hikâye rivâyet edilir. Rivâyete göre Kânûnî’nin annesi Hafsa Sultan bir gün hastalanır. Gün geçtikçe artan hastalığına doktorlar bir çâre bulamazlar. En son Merkez Efendi Hazretleri’ne mürâcaat edilir. O mübârek zât mesir mācununu hazırlayıp sunar. Mācunu yiyen Vâlide Sultan kısa zamanda iyileşir. Bunun üzerine bu mācundan bol miktarda yapılarak halka da dağıtılması irâde olunur ve öyle yapılır. Halka mesir dağıtımı 400 sene devâm eder. 41 çeşit baharattan meydana gelen ve 500 yıllık bir mâzisi olan Mesir Mācunu hoş ve lezzetli kokuya sāhiptir. 

Aynı Zamanda Bir Ordu Şeyhidir

Merkez Efendi’nin tabiblik yönüne dikkat çekmek ve gelecek kuşaklara aktarmak üzere her yıl, “Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali” tertip edilmesini takdire şâyan bir ahde vefâ örneği olarak telakki ediyoruz. Merkez Efendi’nin soyundan gelen Emel Esin’in Latin harflerine aktararak yayımladığı, İstanbul’daki Merkez Efendi Külliyesi’nin hamam ve müştemilâtına dâir 1552 târihli vakfiyeden anlaşıldığına göre Merkez Efendi, Yavuz Sultan Selim’in kızı Şah Sultan ile evlenmiş ancak bu evlilik uzun sürmemiştir. Kānûnî Sultan Süleyman ile Merkez Efendi arasında Manisa’da başlayan yakın ilişki İstanbul’da da sürmüş, pâdişah 1537 Korfu seferine çıkarken onu ordu şeyhi olarak tāyin etmiştir. Sultan'ın ondan söz ederken “Bizim Merkez” dediği nakledilir.

Şah Sultan, mensup olduğu Halvetiyye tarîkatının yaygınlaşması için birtakım maddî imkânlar sağlamış, Merkez Efendi’nin Mevlânâkapı dışında yaptırdığı bu zâviye ve câmiye vakıflar tahsîs etmiştir. Bugün Merkez Efendi’nin türbesinin bulunduğu yerde kurulan zâviyenin inşâ târihi 1514 olarak kaydedilmiştir. Merkez Efendi’nin 500’den fazla halîfesinin varlığından söz edilir. Buna nisbetle “merkez” ismi aldığı da söylenir. 

Kaynaklar, mümtaz şahsiyeti ve ilmî birikimiyle İstanbul’da az zamanda müstesnâ bir mevki sāhibi olan Merkez Efendi’nin ibâdet hususunda gāyet titiz davrandığını, namazlarını cemâatle kılmaya azamî gayret sarf ettiğini, bütün ömrünü ibâdet, hayır, hasenât, irşad, tālim, zikir ile geçirdiğini, fakir ve zayıfları himâye ettiğini zikreder. Sümbül Sinan Efendi’nin vefâtından sonra uzun yıllar Koca Mustafa Paşa dergâhında şeylik yaptıktan sonra burada kendi adıyla anılan dergâhında çilehāneye çekilmiş, 1552 yılında 91 yaşında vefât ederek yine dergâhın yanına defnedilmiştir. Kabrinin üzerine daha sonra bir türbe inşâ edilmiştir. 

Külliye Çeşitli Târihlerde Onarılmış, Yenilenmiş

Câmi çevresi Merkez Efendi’nin soyundan gelenlerin mezarları ile doludur. Kenân-ı Rıfâî Hazretleri, Ekrem Hakkı Ayverdi ve ünlü edebiyatçılarımızdan Samiha Ayverdi’nin kabirleri de buradadır. Câminin hemen yanı başında tekkenin müştemilâtı olduğu sanılan târihî yapı yenilenerek Türk Dünyası Belediyeler Birliği’ne tahsis edilmiş durumda. Bu yapının bitişiğinde bir de hâfız yetiştiren Kur’ân kursu bulunuyor. 

Binâları çeşitli târihlerde onarılmış, yenilenmiş, birtakım ek yapılarla geliştirilmiş olduğundan Merkez Efendi külliyesinin zaman içinde geçirdiği bütün aşamaları tesbît etmek imkânsız gibidir. Tekkelerin kapatılmasından (1925) sonra câmi tevhidhāne pek çok benzerinde olduğu gibi câmi olarak kullanılmak sûretiyle varlığını sürdürmüş ve 1965’te yapılan bir onarımla günümüze ulaşabilmiştir. 

Câmi, Türbe, çilehāne, su kuyusu, hazire, hamam ve çevre düzenlemesi son yenileme çalışmalarıyla nihâyet arzulanan noktaya gelmiştir. Türbe ve şadırvandan başlayarak geniş bir alanı kaplayan meydan mermerle kaplanmış, Topkapı yönünde U biçiminde ahşap malzeme ile veranda oluşturulmuştur. Önemli gün ve gecelerde burada ibâdet yapılabiliyor. Tuvaletler bu zemînin altında olup son derece temiz ve tertiplidir. Temizliğin tuvaletten başladığına mükemmel bir örnek… Tuvalet için bir ücret talep edilmediğini de belirtmeliyiz. Özellikle Ramazan aylarında ve mübârek gecelerde târihte olduğu gibi günümüzde de Merkez Efendi ziyâretçi akınına uğramaktadır…

Mayıs 2022, sayfa no: 46-47-48-49

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak