Ara

İsraf, Ekolojik ve Sosyolojik Dengeyi Bozmaktır

İsraf, Ekolojik ve Sosyolojik Dengeyi Bozmaktır

Allâh’ın (cc) büyüklüğünü bize gösteren en büyük delillerden bir tânesi de onun her şeyi en güzel bir şekilde yaratmış olmasıdır. Bunun için Kendisini: “Yaratanların en güzeli olan Allâh’ın şânı ne yücedir!”1 şeklinde vasıflandırmaktadır. Yarattığı şeylerin güzelliği, kusursuzluğu O’nun büyüklüğünü gösterdiği için Kur’ân’da onlara bizim dikkatimizi çekmektedir. Onları ne kadar dengeli ve ölçülü yarattığını bize haber vermektedir. Meselâ: “...Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”2 “Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte)dir. Bitkiler ve ağaçlar (Allâh’a) secde ederler. Göğü (Allah) yükseltti ve mîzânı (dengeyi) O koydu.”3 âyetleriyle evrende tabiî ve ekolojik bir dengenin varlığına dikkat çekilmektedir.

Ayrıca sâdece cansız dediğimiz varlıklara değil, insan ve hayvanların yaratılışındaki muazzam ölçü ve dengeye de vurgu yapmaktadır: “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”4 Ve yine: “Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır!”5 Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen), içenlere hâlis ve içimi kolay süt içiriyoruz.”6

Bunların dışında bize verdiği nîmetleri de belli bir ölçüye göre vermiştir. Ne fazla ne de eksik, tam kıvâmında. Ölçülü, dengeli. Meselâ: “Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamâmen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.”7 Onun için dünyâmızdaki su hep bu ölçüdedir. Döngü böyle kurulmuştur. Biraz fazla olsa tahrîbat, eksik olsa kuraklık yapar. İlk günden îtibâren bize verilen su hep aynı kıvamdadır.

Hayâtımızı devâm ettirmek için yerden bitirerek bize rızık olarak verdiği nîmetleri de Rabbimiz belli bir ölçüye göre verdi. Nitekim O: “Yeri uzatıp yaydık, orada sâbit dağlar yerleştirdik, yine orada miktârı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.”8 buyurmaktadır.

Görüldüğü gibi Rabbimizin bize bahşettiği ekolojik denge muazzam kurulmuş. Hiçbir uyumsuzluk yok, kimse bulamaz da: O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.”9

Yarattığı canlıların tasarımı ve yaratılması da muazzam ve kusursuzdur. Sâdece insanı örneklendirecek olursak, hiç kimse insana bundan daha güzel bir fizikî tasarım bulamaz. Çünkü o en güzel şekilde yaratılmıştır.10

Bu durumda, yaşamamız için dünyâ hayâtını veren ve kusursuz bir düzen halkeden Allah Teâlâ sosyolojik olarak bizi rastgele başıboş, dengesiz ve ölçüsüz bırakır mıydı? Elbette ki hayır! O zaman bir de sosyolojik dengeye bakalım.

İnsanlığa peygamberleri aracılığıyla gönderdiği Din yâni yaşam tarzı; en doğru, yaşanabilir, en mûtedil ve ölçülü dindir. İçinde eğrilik, zikzak, yamukluk olmayan, en müstakîm ve en kıvâmında bir din. “De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dîne, Allâh’ı birleyen İbrâhîm'in dînine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.”11

Müslümanları, yaşayan diğer topluluklar ve inanç mensupları arasında sosyolojik dengeyi koruyan bir topluluk kıldı: Vasat ümmet. Böylece, sizler insanlara birer şâhit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şâhit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık.”12 Yeryüzünde adâleti koruyan, zulme engel olan, toplum katmanlarının arasının açılmasını engelleyen bir ümmet. Bu ümmetin -vasat ümmetin- görevi mârûfu emir ve münkeri yasaklamakla sosyolojik dengenin, adâletin bozulmasını engellemektir. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allâh’a îmân edersiniz.”13

Katından indirdiği hidâyet kaynağımız olan kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm de bizi en kıvâmında olan bir yola yönlendirmektedir. “Gerçekten bu Kur’ân en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfât olduğunu ve âhirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.”14

O zaman eğer insan, hayâtını çevreleyen bu muazzam dengenin dışına çıkar bu dengeyi bozarsa isrâf etmiş olur. Zîrâ Rabbimiz yeryüzünde bozgunculuk çıkararak sosyolojik dengeyi bozanlar için müsrif ifâdesi kullanmakta ve bizi böyle davranışlardan sakındırmaktadır. "Hakîkaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.”15 Yâni kâfirler Allâh’ın onlara emrettiği yaşam tarzını kabûl etmemekle hayatlarını isrâf etmektedirler. Onun için Allah isrâf edenleri sevmez.16

Ve yine yaptığı işlerde ölçünün dışına çıkan mü’minlerin bu davranışları da israf kelimesiyle açıklanmaktadır:  “Onların sözleri, sâdece şöyle demekten ibâretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sâbit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!”17

Allâh’ın (cc) biz mü’minlere her konuda isrâfı yasaklaması, kâfirlere benzememiz ve sosyolojik dengenin bozulması hâlinde berâberinde ekolojik dengenin bozulması riskini taşıdığı içindir.“Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!”18 âyeti ile de bu dengenin bozulmaması gerektiği belirtilmektedir. “Eğer Hak onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı mutlakâ gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi...”19 âyeti ise yer ve göğün yâni hayâtı devâm ettiren çevre şartlarının, nizam ve dengenin insanların eliyle bozulabileceğini bildirmektedir. Nitekim Yüce Allah, bu bağlamda: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bâzı (kötü) sonuçlarını (dünyâda) onlara tattıracaktır.”20 buyurmuştur. Bütün bunlar, sorumsuzca davranışlar sergileyerek çevreyi bilinçsizce kullanmanın ve kirletmenin bütün canlılara zarar vereceğini ve sonuçta korkunç felâketlerin ortaya çıkabileceğini hatırlatmaktadır.

İşte bundan dolayı îtikadda, ibâdette, muâmelede, ahlâkta ve hayâtın bütün alanlarında tasarruflu, ölçülü, ifrat-tefritten, cimrilikten ve israftan uzak ve dengeli bir hayat emredilmiştir.

Îtikâdî isrâfa bir örnek: Hristiyanların Hz. Îsâ’ya îman konusunda aşırıya gidip onu ilâhlaştırmalarıdır:“Andolsun, "Allah, Meryemoğlu Mesih'dir" diyenler kesinlikle kâfir oldular...”21 Bundan dolayı şehâdetimizde Peygamberimiz (sav) bize: “Allâh’ın kulu ve elçisi” olarak ikrâr ettiriliyor. Ehl-i sünnetin bütün îtikad esâsı bu kıvam ve denge üzerine oturmaktadır.

İbâdette isrâfa örnek: İnfakla ilgili Rabbimiz şu ölçüyü koymaktadır: “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.”22 Bu bütün ibâdetlerde böyledir. Meselâ Sevgili Peygamberimiz abdestte suyun isrâfını yasaklamaktadır. Nitekim bir gün Sa’d b. Ebû Vakkâs abdest alırken Rasûlullah (sav) onun yanından geçmiş ve “Bu israf nedir?” diye sormuştu. Sa’d: “Abdestte israf olur mu?” deyince Rasûlullah (sav): “Evet, akan bir nehir üzerinde bile olsan (abdestte israf vardır).” buyurmuştu.23 Dolayısıyla Hz. Peygamber, suyun en kutsal gâyelerle bile olsa hoyratça kullanılmasına izin vermemiş ve kendisi de buna dikkat etmiştir.

Ahlâk konusunda isrâfa örnek: Ne öfke ne de korkaklık, öfke kontrolü ve kötülükleri affetmek: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”24

Muâmele konusunda isrâfa örnek: Özellikle bu konuda ekolojik dengeyi koruyacak şekilde, çevremize muâmelede dengeli ve tasarruflu olma zorunluluğumuz vardır. “İslâm’ın çevreye yüklediği anlam, bütün varlıkların daha yaratılıştan bir değere sâhip olduğu ilkesine dayanır. Buna göre ilk olarak çevre, Allâh’ın insana bir emânetidir. Çünkü insan, canlılar içinde çevreyi en üst düzeyde algılayabilen varlıktır. Bu sebeple Allah, doğayı, göklerde ve yerde olan her şeyi insanın hizmetine vermiş, yeryüzünde emâneti yüklenen varlık olması sebebiyle de insanı sorumlu tutmuştur. İnsanın dünyâdan sorumlu olmasının bir anlamı da budur. Ayrıca içinde yaşamın devâm ettiği şu dünyâda, hava, toprak ve su gibi doğal kaynaklar yalnız insanın değil yeryüzündeki bütün canlıların ortak malıdır. Nitekim Hz. Peygamber, Müslümanların çayır, su ve ateş gibi doğal imkânları paylaşmak zorunda olduklarını söylerken bu gerçeğe işâret etmiştir. Dolayısıyla insanlar çevreye karşı bu bilinçle davranmak durumundadır.”25

Sonuç olarak hayâtımızın her alanında bize emredilen dengeyi ve dengeli yaşamayı korumak zorundayız. Zîrâ dengeyi bozmak haddi aşmaktır. Gerek sosyolojik gerekse psikolojik olarak haddi aşmak israftır. İsrâf edenler ise helâk olurlar: “Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik.”26

Dipnotlar:

1 Mü’minûn 14

2 Ra’d 8

3 Rahmân 5-9

4 İnfitâr 6-8

5 Ğâşiye 17

6 Nahl 66-67

7 Mü’minûn 18

8 Hicr 19

9 Mülk 3-4

10 Tîn 4

11 En’âm 161

12 Bakara 143

13 Âl-i İmrân 110

14 İsrâ 9-10

15 A’râf 81; Mü’min 28, 34; Yâsîn 18

16 A’râf 31

17 Âl-i İmrân 147

18 A’râf 56

19 Mü’minûn 71

20 Rûm 41

21 Mâide 17; ayrıca Bkz: Mâide 72,73,

22 Furkan 67

23 İbn Mâce, Tahâret, 48.

24 Âl-i İmrân 134

25 Hadislerle İslâm 7, 372

26 Enbiyâ 9

 

Ocak 2021, sayfa no: 26-27-28-29

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak