Ara

İnsanoğlu ve Küresel Enerji İhtiyacı

İnsanoğlu ve Küresel Enerji İhtiyacı

Gökleri ve yeri örneksiz yaratan, bir şeyin olmasına karar verdikten sonra onun için sâdece “Ol” demesi yeterli olan Rabbimizin evreni de bu şekilde oluşturduğundan şüphemiz yoktur. Yaratılıştan önce uzay, zaman, mekân, madde ve enerji yoktu. Rabbimiz gök ve yer bitişikken her ikisini ayırdı ve yaklaşık 14 milyar yıl önce küçük bir noktada gerçekleşen patlama ile günümüz evreninin oluşumu başladı ve hâlen genişleme devâm etmektedir. Zamanla ilk yıldızlar, ilk galaksiler, Güneş sistemi oluştu ve insanoğlunun yaşaması için dünyâ ve nîmetler sunuldu.

Güneş sisteminin oluşmasından sonra, insanlık târihi boyunca enerji tüketimi ilk dönemlerde normal olsa da günümüzde bu durum ciddî problem hâline gelmiştir. Bunu daha net anlayabilmek adına bilimsel olarak bazı sonuçlara göz atmanın faydalı olacağını düşünmekteyim. Enerji tüketimini ve insanoğluna oluşturduğu etkileri daha net bir şekilde anlayabilmek için Jeolojik zaman ölçeğinin kullanılması en uygun seçenektir. Böylece gezegenimiz târihi boyunca yaşanılan değişimleri daha net bir şekilde anlayıp kavrayacağız. Her ne kadar başlıkta insanoğlu ve küresel enerji ihtiyâcı olarak bahsedilmiş olsa da gezegenimiz için de enerjiye ihtiyaç olduğunu bilmek gerekmektedir.

Gezegenimiz târihini Grönlandiyen (GÇ), Nortgiripiyen (KÇ), Meghaliyen (MÇ) ve Antroposen Çağı (AÇ) kapsamında ve ilâveten Sanayi Öncesi Dönem (SÖD), Sanayi Dönemi'ndeki (SD) verileri kullanarak aydınlatmaya çalışacağım. İnsanoğlunun enerji ihtiyâcını karşılarken kullandığı birincil enerji kaynaklarında da değişkenlik olmuştur ve ihtiyaç duyulan enerji kaynakları Şekil 1'de gösterilmektedir.

Şekil 1. Jeolojik zaman diliminde ihtiyaç duyulan birincil enerji kaynakları.

Zamanla insanoğlu enerji ihtiyacını karşılamak için sürekli arayış içerisinde olmuş ve buna bağlı olarak yeni enerji kaynakları tespit etmiş ve kullanmıştır. Günümüzde de bu arayış hâlen devâm etmektedir. Fakat bu arayışın da gezegenimiz ve bizim için kötü sonuçlar doğurduğu, küresel sıcaklık değişimi ve deniz seviyesindeki artış ile ortaya konmuştur.

İnsanoğlunun Dünya’ya olan etkisinin en üst düzeye çıktığı ve bu etkinin sürekli negatif anlamda arttığı, Sanayi Devriminden bugüne kadar olan antroposen çağında temel olarak birincil enerji kaynağı olarak yenilenemez enerji kaynakları kullanılmaktadır. Yenilenemez enerji kaynaklarında da en çok tercih edilen fosil yakıtlardır. 

Fosil yakıtlar, doğal yollarla ölü bitki ve hayvan kalıntılarından çıkarılan, yer kabuğunda bulunan kömür, petrol ve doğal gaz gibi hidrokarbon temelli malzemedir. Fosil yakıtlar yemek pişirmek ve ısınmak gibi doğrudan kullanımlar için, motorlara güç sağlamak için ve elektrik üretmek için yakılmaktadır. Özellikle 2020 yılında yayınlanan raporlar netîcesinde birincil enerji tüketiminin %84’ü, elektriğin %64’ü için fosil yakıtların kullanıldığı rapor edilmiştir. Büyük ölçekte fosil yakıt kullanımı, ciddî çevresel sorunlara yol açmaktadır. İnsan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan CO2’in %80’i fosil yakıtlardan kaynaklanır ve bu da yıllık yaklaşık 35 milyar tona denk gelmektedir. Fosil yakıtlar, küresel ısınmaya ve okyanusların asitlenmesine sebep olan sera gazlarının ana kaynağıdır. Sera gazlarının etkilerini azaltabilmek adına ülkemizde var olan Sıfır Atık Projesi bunun en güzel ve en somut adımlarından bir tânesidir. 

Küresel anlamda artan CO2 seviyesindeki artış, buzulların erimesi ve deniz seviyesindeki artışlar netîcesinde yeni enerji kaynakları araştırılmış ve yenilenebilir enerji kaynakları tespit edilerek bu enerji kaynaklarına ilgi de artmıştır. Yenilenebilir enerjiyi temel olarak, güneş ve rüzgâr gibi doğal olarak yenilenen ve tükenmeyen kaynaklardan üretilen enerji olarak tanımlamamızda sakınca yoktur. Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları biyoenerji, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, hidroelektrik, deniz enerjisi, güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi olarak bilinmektedir.

Sözü edilen bu enerji kaynaklarına daha yakından bakmak, mevcut akademik çalışmaları taramak ve gelişen teknolojiyle birlikte daha verimli nasıl kullanılabilirin cevâbını araştırmak gerekmektedir. Sürekli gelişmekte ve büyümekte olan ülkemizin her bir enerji kaynağına yönelik aktif politikalarının olması ve bunların ilgili araştırmacılar tarafından desteklenerek yılmadan, yorulmadan ve bıkmadan araştırılması gerektiğini düşünmekteyim. Ülkemizin bu enerji kaynaklarındaki potansiyeli ve mevcut durumun dünyâdaki diğer ülkelerle kıyaslanmasının yerinde ve anlamlı olacağını düşünüyorum. Aşağıda sunulan veriler T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın verileridir.

Jeotermal enerji ülkemizde enerji üretimi, ısı üretimi ve termal turizm ve sağlık amaçlı olmak üzere 3 temel amaç için kullanılmaktadır. Yaşadığımız asrın felâketi netîcesinden de anlaşılacağı gibi ülkemiz aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer almaktadır ve bu durum jeotermal açıdan diğer dünyâ ülkelerine göre daha zengin bir kaynağa işâret eder. Jeotermal potansiyel açısından bakıldığında Avrupa’da 1. konumda olan, kurulu güç açısından bakıldığında dünyâda 4. sırada olan ülkemizin mevcut kaynaklarının %90’ı doğrudan kullanımlar için, %10’u dolaylı kullanım için uygundur. Biyokütle enerjisi; belediye atıkları, bitkisel yağ, tarım, orman ürünleri ve lastik atıklarının işlenmesi sonucunda ortaya çıkan enerji olarak tanımlanabilir. Biyokütle enerjisinde ülkemizin potansiyeli T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Biyokütle Enerjisi Potansiyel Atlası (BEPA) verilerine göre yıllık 3.9 milyon ton eşdeğer petrol olarak bilinmektedir. Hidroelektrik santraller, çevresiyle uyumlu olması, temiz, yenilenebilir, yüksek verimli, yakıt ve işletme giderlerinin çok düşük olması ve dışa bağlı olmamasıyla yerli bir kaynaktır. Ülkemizin enerji potansiyeli dünyanın %5’ine, Avrupa’nın %16’sına karşılık gelmektedir. Ayrıca ülkemizin hidroelektrik potansiyel gücü yaklaşık 31500 MW/yıl olarak rapor edilmektedir. Burada değinilmeyen rüzgâr, güneş, hidrojen ve deniz enerjilerinin de bir o kadar önemli olduğunu hatırlatmak isterim. Özellikle bu enerjiler husûsunda yapılan akademik çalışmalar, mevcut gelişmeleri yakından takip etmek yerinde olacaktır. Gelişmiş ülkelerin petrol, fosil yakıtlarla birlikte söz konusu bu enerjiler üzerine ciddî yatırımları, politikaları, hedefleri ve bunlara istinâden akademik araştırmaları mevcut. Bu enerjilerden geri kalınamayacağını, ülkemiz için son derece önemli enerji kaynakları olduklarını ifâde etmek isterim.

Genel olarak, jeolojik zaman ölçeğinde ihtiyaç duyulan enerji, karşılanma türü ve sonuçları incelenmeye çalışıldı. Sürekli yeni bir enerji kaynağı arayışında olunduğu açık bir şekilde görülmektedir. Şu anda içinde bulunduğumuz antroposen çağında da benzer durum söz konusudur. Şu anda da en çok tercîh edilen enerji kaynakları arasında fosil yakıtlar yer alsa da, dünyâdaki mevcut kömürün 60 sene daha yeteceği, mevcut tüketim hızı göz önüne alındığında petrolün yaklaşık 40 ve doğal gazın da yaklaşık 60 sene yetecek miktarda olduğu rapor edilmektedir. Özellikle Şeyl (shale) petrolünün de kullanıma geçmesiyle en iyi ihtimalle 120 senelik kullanılabilir petrol bulunmaktadır. Bu sebeplerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına ihtiyaç duyulmakta ve araştırmalar yapılmaktadır. Tüm bu konular hakkında genel bilgi vermek istediğim bu bölümde Türkiye Yüzyılı için araştırmalar ve gelişmelerden uzak durmamamız gerektiğini ifâde etmek isterim. Geleceğe yönelik somut ve yeni adımları hep birlikte atmamız gerekmektedir. Allâhu Teâlâ fazl ve lütfu ile doğru yolu gösterir.

Ağustos 2023, sayfa no: 18-19-20-21

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak