Ara

İnsan ve Tabiat

İnsan ve Tabiat

İnsanla kâinâtın iç içe oluşu Kur’ân-ı Kerîm’in sûrelerinin adlarında bile apaçık görülmektedir. Fil sûresi, Ankebut örümcek, Neml karınca, Nahl arı, Bakara inek gibi hayvânâtın isimleri verilmiştir sûrelere. Sûre-i Celîleler’de geçen hayvan isimleri de pek çoktur. Yeryüzündeki, arz ve semâdaki trafiğe, yeraltı gemilerine, insansız uzaktan kumanda edilen uçaklara, balistik Füze tarzı nükleer füzelere, daha sayamayacağımız birçok vâsıtalara işâret edilmektedir. “Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkebleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.” (Nahl, 8.) İbâdetlerimizin vaktini belirleyen ve önemine işâret edilen zaman birimlerinden de bahsedilir Kur’ân sûrelerinde. “Asr”, zaman anlamına gelen “Dehr”, kuşluk mânâsına kullanılan “Duha”, tan vakti “Fecr”, “Büruc” burçlar, “ Leyl” gece, “Şems” güneş, “ Kamer” ay. Bineklerden anlatıldığı gibi, midemize inecek meyve ve diğer gıdâlardan da bahsedilir Kitâb-ı Kerîm’de. Hurma, incir, zeytin, üzüm, nar, kiraz, muz, acur, kabak, soğan, mercimek, sarımsak, süt, bal, balık, et ve sayamayacağımız nimetler haber verilir. "... Eğer Allâh'ın nimetlerini sayacak olursanız, onu bitiremezsiniz.." (İbrâhim, 34.)  "O Rabb ki, Yeryüzü'nü sizin için bir döşek, göğü bir binâ yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için bir ürün çıkardı..." (Bakara, 22.)  "Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan O Allah'tır. Hayvanlarda sizin için daha nice faydalar var." (Mü'min, 79.) Hayat da Büyük Bir Nimettir. "Size hayat veren O'dur.." (Hac, 66.)  "Allah O'dur ki, Yeryüzü'nü nimetlerle rızıklandırdı..." (Mü'min, 64.) "Allah, göklerde ve yer'de bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetleri üstünüze saçtı..." (Lûkman, 20.) "Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki onda huzur bulasınız, O'nun lütfundan birşeyler dileyesiniz ve şükredebilesiniz..." (Kasas, 73.) "Sizi Yeryüzü'nde halîfeler yapan O'dur…" (En'am, 165.) Âlemde melâike-i kiram varsa, insanda da ilhâmât-ı İlâhî vardır. (Gönlüne nur inenlere bahşedilen duygular). Arşa mukâbil, insanda da kalb vardır. Hadîs-i şerifde: “Mü’minin kalbi Allâh'ın arşıdır.” buyurulur. Hadîs-i Kudsî’de “Yere ve göğe sığmam, fakat mü'min kulumun kalbine sığarım.” Levh-i mahfuza karşılık insanda hâfıza vardır. Ormanlar varsa, insanda da saçlar vardır. Dağlara mukâbil kemikler, nehirlere karşılık damarlar vardır insanda. Bedendeki elementlerle topraktaki elementler aynı özellikleri taşır. Evvelimiz de toprak âhirimiz de. “Sizleri topraktan yarattık, yine oraya döndüreceğiz ve tekrar dirilterek oradan çıkaracağız.” (Tâhâ, 55.) İnsanın kâinatla bütünlüğünü Mevlânâ (ks) ne güzel ifâde eder ahlâkî açıdan:

  1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
  2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
  3. Başkalarının kusûrunu örtmede gece gibi ol,
  4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
  5. Tevâzu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
  6. Hoşgörülülükte deniz gibi ol,
  7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Kâinât Allah Teâlâ’nın sonsuz kudretinin aynasıdır. Müşâhede edilen ne varsa, o da isimlerinin tecellîsidir. Yüce sanatını göstermek için yaratmıştır insanı. "Ben gizli bir hazîne idim, bilinmek istedim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinâtı yarattım." İnsan bir damla sudan yaratıldı ama, içinde okyanuslar gizlidir. Mürşid-i kâmillerin de hedefi, insanda gizli olan bu hazîneyi ortaya çıkarmaktır. Letâiflerle, insan vücûduna yerleştirilmiş mânevî, nûrânî cevherleri çıkarmaktır. Çünkü insanlar mâdenler gibidir. “İnsanlar, aynen altın ve gümüş mâdenlerine benzerler. Câhiliyede hayırlı olanları, İslâm’a girip onda derinleşip (onu hazmettiklerinde) yine en hayırlıdırlar.”

  1. Kalb, sol memenin altındadır. Nûru sarıdır. Âdem (as)’ın kademinin/ayağının altındadır. İlâhî huzur ve tecelliyat mahâllidir.
  2. Ruh, sağ memenin altındadır. Nûru kırmızıdır. Nûh (as)’ın kademi altındadır. İlâhî aşk ve muhabbet mahâllidir.
  3. Sır, sol memenin üstündedir. Nûru beyazdır. Mûsâ (as)’ın kademi altındadır. İlâhî ma’rifet mahâllidir.
  4. Hafi, sağ memenin üstündedir. Nûru siyahtır. Îsâ (as)’ın kademi altındadır. İlâhî tecellî ve nurlar içinde kaybolma mahallidir. Buna istiğrak denir.
  5. Ahfa, göğüs kafesinin ortasındadır. Nûru yeşildir. Muhammed Mustafa (sav)’in kademi altındadır. İlâhî sır mahallidir. Gizli ilimler ve tecellîler merkezidir.
  6. Nefs-i nâtıka (külli) latîfesinin yeri iki kaşın ortasıdır.
  7. Nefs-i Küll, vücûdun oluşumunu sağlayan su, hava, ateş, toprak ve sultânî Zikirle on letâifdir. Nefy ü isbat “Tevhid” ve murâkabelerle donatılan insan, yeryüzünde Allah Teâlâ’nın halîfesidir. O’nun nâmına hükümlerini gerçekleştirmeye çalışan kimsedir. Biz ne desek ne söylesek, ifâdede zorlanırız. Bu hususta Merhum Şeyh Gâlib konuşsun:

Ey dil ey dil niye bu rütbede pür-gamsın sen Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen Secde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen Bildiğin gibi değil cümleden akvemsin sen Rûhsun nefha-i Cibrîl ile tev'emsin sen Sırr-ı Haksın mesel-i Îsî-i Meryemsin sen Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen Merteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma Mercî'in Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma Gördüğün emr-i muhakkakları rûyâ sanma Başkasın kendini sûretle heyûlâ sanma Keşi ile sâbit olan ma'niyi da'vâ sanma Hakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen İnleyip sırrını fâş eyleme ağyâra sakın Düşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın Değmesin âhların kâkül-i dildâra sakın Sonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakın Arz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâre sakın Bulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende Sendedir ma'den-i envâr-ı fütuvvet sende Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende Ma'rifet sende hüner sende hakîkat sende Nazar etsen yer ü gök dûzah u cennet sende Arş u kürsî ü melek sendedir elbet sende Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen Hayfdır şâh iken âlemde gedâ olmayasın Keder-âlûde-i ümmîd ü ricâ olmayasın Vâdî-i ye'se düşüp hîç ü hebâ olmayasın Yanılıp reh-rev-i sahrâyı belâ olmayasın Ademe muttasıl ol tâ ki cüdâ olmayasın Secdeler eyle ki merdûd-ı Hudâ olmayasın Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (Temmuz 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak