Ara

İnsan Aczini Bilse / Elif E. Bayraktar

İnsan Aczini Bilse / Elif E. Bayraktar

Rabbimiz eşsiz yaratma sanatını tüm kâinatta kusursuzca sergiliyor. Var olan her güzellik, hayranlık uyandıran her detay, Allâh'ın üstün kudretinin bir tecellîsi.

Allah her şeyi oldukça detaylı yaratıyor. Yakından baktığımız bir çiçekte, bir kelebeğin kanadında hattâ minik bir böcekte O’nun yaratmasındaki inceliği görebiliriz. O halde, mükemmel detaylar ve incelikler yaratan Rabbimizin gücünü, sanatını gereğince takdîr edebilmek için O'na karşı bizim de daha ince düşünmemiz gerekmiyor mu?

Sânî olan Allâh'ın ilmini ve sanatını her güzellikte görmeli, tüm bunların bir sebeple yaratıldığının bilincinde olarak, Allâh'ı yücelterek O'na yakınlaşmaya yol aramalı. O’nun rızâsının en çoğunu en ufak detayda dahi gözetmeli. Îman delillerini görebilen, yaratılmış her şeyi Rabbine yönelmek için bir yol sayan insanın, Kur’ân’ın da târif ettiği gibi önemli özellikleri olmalı. O kul düşünmeli, tefekkür etmeli, sevgisini ve korkusunu artırmalı…

 

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allâh'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azâbından koru." (Âl-i İmran, 191.)

Dünyâ hayâtında sâhip olmak için çaba gösterdiğimiz ve zamanla eskimeyen, bozulmayan ya da çürümeyen hiçbir şey yok. Bu ‘şeyler’e, ömrümüz boyunca bakım yaptığımız, görünümüyle övündüğümüz, herhangi bir özelliği sebebiyle gurur duyduğumuz kendi bedenimiz de dâhil.

Birçok insan sunulan güzelliklerin gerçekte Allâh'a âit ve O’nun tecellîleri olduğunun şuurunda değil. Kim kendi çabasıyla güzel saçlara, güzel bir buruna, güzel gözlere sâhip olabilir ki? Güzellikleri Allah yaratıyor ve dilediği kuluna dilediği kadar bahşediyor.

Bu gerçeğin bilincinde olmayınca insan nefsânî tutkuları yüzünden her güzelliğe kendisi sâhip olmak istiyor. Bir başkasındaki daha güzel şey sıkıntı oluyor, onu strese sokuyor, kıskançlık ve haset duygularını körüklüyor.

Güzellikleri gereği gibi takdîr edemiyor, sâhip oldukları için şükretmiyor, hep daha iyisini daha güzelini istiyor. İmtihânın sırrını bilmediğinden azap içinde yaşıyor. Ne kadar nîmet içinde ve nerede yaşarsa yaşasın mutlu olamıyor. Haz alamamak bir yana, her güzellik rûhunu yakıp kavuruyor, işkence oluyor.

Dünyâ mükemmel yaratılmış bir imtihan mekânı ve dünyâ hayâtında her insan farklı şekillerde sınanıyor. Kimi varlıkla, kimi yoklukla imtihân oluyor. Yaratılmış herşey gibi güzelliklerin de gerçek sâhibi olan Allah'tan kendilerine güzellik geçmiş kullar ise verilenlere şükredici oluyor.

Dünyâ üzerinde zamânın yıpratıcı özelliği ile yok olmayacak tek bir güzellik yok. İnsan yaşlanıyor, çiçek soluyor, en güzel ev zamanla yıpranıyor. Bu, Allâh'ın hikmetli yaratması.

Allah dileseydi sonsuza kadar bozulmayacak güzelliklerle dünyâyı doldurabilirdi. Ancak eksiklik ve âcizlikleri yaratıyor ki insanlar O'nu tanısınlar, gücünü anlasınlar, kusursuz güzellik ve nîmetlerin yurdu olan cennete özlem duysunlar. İnsandaki güzelliği arzu etme duygusu da zâten bir ‘kusursuzluk’ arayışı değil mi?

Bunca aczine rağmen insanın dünyâya bu kadar bağlanması çok hayret verici. Bu büyüklük hissi, bu enâniyet büyük mûcize gerçekten. Her gün defalarca aczini ve zavallılığını gören insanın bunu yapamaması gerekir. Nefsi bu denli azgın olan insanı Allah, "insan çok zâlim, çok câhil" ifâdesiyle târif ediyor.

Âcizlikler insanı Allah’tan uzaklaştırmak için değil, Allâh'a yaklaştırmak için var; insanı en kısa yoldan Rabbine bağlar. Said Nursî’nin ifâdeleriyle insan, sınırsız fakirliğiyle Allâh'ın rahmetini ve rahmetinin derecelerini idrâk eder ve zaafıyla O’nun kuvvetini anlar. Kendi noksan sıfatlarıyla Hâlik’ının mükemmel sıfatlarına ayna olur. Gece karanlığının elektrik lambalarını göstermeye mükemmel bir âyine olduğu gibi, insan da böyle noksan sıfatlarıyla Allâh'a âit mükemmelliklere ayna tutar. İnsan sınırsız acziyle, Rabbinin sınırsız gücünü kavrar.

İnsanın görevi aczinin kanatlarıyla Allâh'a kulluğun yüce makamlarına uçmak iken, hırsla dünyevî güzelliklerin ardında koşuyor, boşa bir çaba harcıyor. Bilinçsizce, seraba ulaşmak için uğraşıyor, yoruluyor. Geçici güzellikler için bu kadar çaba içinde olmanın bir anlamı var mı?

İnsanın kendini müstağnî görmesi büyük tehlike. Aczinin bilincinde olarak kendinde bağımsız güç görmeyip, her ‘şey’i Allâh'a bağladığı sürece o tehlikeden uzaklaşır insan. Şeytânî tutkulara sâhip olan nefsinin kölesi olamaz. Zor görünür nefsi ezmek ama insan için nîmettir, rahatlıktır. İnsanı belâdan, sıkıntıdan, rahatsızlıktan ve hasedin azâbından kurtarır…

Ey Rabbim! Aczimin bilincinde bile değilken, Bârî isminle beni hiçten yarattın. Muhyî isminle can bağışladın, rûhunla dirilttin. Rezzâk isminle rızık verdin, nîmetler bahşettin. Samed isminle ızdıraplarımı giderdin. Kirlendikçe, Müzekkî isminle temizledin. Müyessir isminle gücümün üstünde güç yüklemedin. Mucîb’sin; her istediğimi verdin. Müheymin’sin; gözettin korudun. Kâfî’sin Sen; varlığı mevcûdâtın bütün ihtiyaçlarına yetensin. Sensin Ganiy Rabbim; “Sen aczini bil!” dedin!

Aralık 2022, sayfa no: 6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak