Ara

İmanda Kalite

İmanda Kalite

“Îmân ettim de, sonra müstakîm ol.” hadîs-i Muhammedî'si özetler îman konusunu. “Yüzeysel olarak Müslümanlığı kabûl eden bazı göçebe kabîleler, “Biz de îmân ettik!” dediler. Ey Muhammed! Onlara de ki: “Hayır; siz henüz tam olarak inanmış değilsiniz! Bu yüzden “Îmân ettik!” demeyin, fakat “Biz Müslüman olmaya karar verdik ve bize tebliğ edilecek İslâmî hükümlere prensip olarak boyun eğdik!” deyin. Çünkü Kur'ân’ın ortaya koyduğu îman ilkeleri, henüz kalbinize yerleşmiş değildir.” (Hücurât, 14.)

Ahzab sûresinin 35. âyet-i celîlesi, mü'minin kimliğidir. İlk mesaj, teslîmiyet ve îmanla başlar ve şöyle devâm eder: “Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, tâate devâm eden erkekler ve tâate devâm eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevâzı erkekler ve mütevâzı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allâh'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır.”

Bakara sûresinin ilk âyetleri de îmânın kalitesini belirler: “(O takvâ sâhibleri ki) onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiğimizden de (Allah yolunda) harcarlar.” Akıl ve vehim Allâh'a yaklaşamaz. Hiç bir şeye benzemeyen ve akılla anlaşılamayan Yaratıcıya, gayb yolu ile inanmaktan başka çâre yoktur; çünkü görerek, düşünerek anlamaya kalkışmak, îmân olmaz. Kendi yaptığına inanmak olur ki bu da îman değildir. Akıl bir ölçü âletidir. Allâhü Teâlâ'ya âit bilgilerde ölçü olmaz. Mahlûklara âit bilgilerde ölçü olur. Bu konuda son noktayı Sevgili Peygamberimiz (sav) kor: “(Allâhım) Ben Seni övecek sözler düzmeye güç yetiremem. Çünkü Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”

Îmanda kemâle misâl Hz. Sıddîk (ra)'dır. Sevgili Peygamberimiz: “Bütün insanların îmânı bir kefeye, Ebû Bekir'in îmânı bir kefeye konsa, onun îmânı ağır basardı.” buyurur.

Kur'ân-ı Kerîm’i görerek îmân etti Hz. Ömer (ra). Sıddîk-ı Âzam (ra) ise Nûr-i Muhammedî’yi görerek îmân etti. Hiç şüphesiz üstünlük bu yönde. 

Îman târif edilirken: Îman dil ile ikrar, uzuvlarla amel, kalb ile tasdîktir. Îmânın asıl cephesi kalbin tasdîkidir. Zâhirden bâtına, ilimden aynel-yakîn ve hakkal-yakîne geçmenin mânâsı budur. Şer’î emirleri, dînî yükümlülükleri takvâ boyutunda yaşamaktır. Sevgili Peygamberimiz eliyle göğsüne işâret ederek, “Takvâ buradadır” buyurdu. Kabuğu delip öze, meyveye işâret eden sözlerinden biri de şudur. Namazda saç ve sakalıyla meşgûl olan birini gören Efendimiz (sav): “Kalbinde haşyet, (Allah Teâlâ'ya saygı) olsaydı âzâsında da olurdu.”

Mü'minin öze dönmesini, her an nîmeti rahmete dönüştürmesini ister Mevlâ-yı Müteâl. Adım atarken vakar, huzur, düşünürken yüce kudret, konuşurken hayr, ne yaparsa İlâhî rızâya muvâfık tavır. Bu gerçeği Rabbimiz buyurur Kitâb-ı Kerîm’inde. Fidandan gâye meyvedir. “Allâh'ın nasıl bir misâl getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misâller getirmektedir.” (İbrâhîm, 24-25.) Bu ağaç nasıl Allâh'ın izniyle her zaman meyve verip faydalı oluyorsa “kelime-i tevhîd” de o şekilde faydalıdır. Fidanın diri kalması için nasıl sulama ve budama gibi bakıma ihtiyâcı varsa kalpteki îman da böyledir. Eğer mü'min faydalı ilim, güzel amel, zikir ve tefekkürle onu beslemezse o da zayıflayıp yok olabilir. “Güzel söz”den maksat tevhîddir. Kökleri, mü’minlerin kalbleridir. Dalları İlâhî korku, haşyet, Allah Teâlâ'ya tâzim, âzâların itâati, âhiretteki nîmetlere meyildir. Meyvesi sâlih ameldir. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Îman her mekân ve zamanda nûrunu yansıtır. Ebû Bekir (ra)'den alınan sadâkat nûruyla şekillenen silsile-i zeheb, altın halka sâdât-ı kiram. Hz. Ömer’le (ra) Fatih Sultanlar. Hz. Osman (ra)'la Kur'ân’la kaariler. Cihad meydanında Hz. Ali (ra)'dan ışık alan çöl aslanı Ömer Muhtar, İslâmî hareketin öncüsü Hasan el-Benna, Mora’da, “Ben ölsem bile gelecek nesil mücâdeleye devâm edecektir. Çünkü ben onların gönüllerine cihad tohumu ektim.” diyen Selamet Haşimler ve daha niceleri.

Cenâb-ı Hakk her rek'atta okuduğumuz Fâtiha Sûresi'nde, toplumun yıldızlarını bize hatırlatır.

“Kim Allâh'a ve Peygamber'e itâat ederse, işte onlar Allâh'ın kendilerine nîmetler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle berâberdirler.” (Nisâ, 69.)

Temmuz 2023, sayfa no: 4-5 

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak