Ara

Îman-Amel Ayrılmazlığı

Îman-Amel Ayrılmazlığı

İnsan, ruh ve bedenden müteşekkildir. Rûhun huzurlu bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için inanmaya ihtiyâcı vardır. İnanmakla insan, kendine değer kazandırır. Dünyâ ve âhirette huzur bulur. 

İnsan Allâh'a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe ve kadere inanır. Bütün bu îman esaslarıyla, en yalnız olduğu anlarda Rabbinin yanıbaşında olduğunu bilir ve O’na güvenir. Çâresiz kaldığı anlarda O’na sığınır. Nîmete erdiğinde O’na şükrederek çılgınlık ve şımarıklık içerisinde kendini kaybetmekten korunur.

Meleklere inanarak, melekler gibi günahsız olmaya özenir ve onların yardım ve duâlarına lâyık olmaya çalışır. Peygamberlere ve onların getirdiği ilâhî kitaplara îmân ederek, hayâta geliş gâyesini öğrenir ve o güzel insanlar gibi iyi insan olmaya çalışır.

Mü'minin âhiret inancı onu dünyevîleşmekten korur ve kendisini asıl ve kalıcı yurdu âhirete hazırlar. Kadere inanan insan da yapması gerekenleri yaparak bir taraftan kul olarak tedbirlerini alır, öte yandan istenmeyen şeyler başına geldiğinde sabrederek onları hayra dönüştürmeye çalışır ve sınavın gereği yaşadığı olumsuzluklar sebebiyle stres ve buhranlara düşmekten kurtulup rahatlar.

İnanmanın daha pek çok kazanımlarını saymak mümkündür.

İnanırız, Rabbin katında değerli olmak için, hayâtı anlamlı hâle getirmek için, yaşadıklarımızı hayra dönüştürmek için. İnanırız, inancımızın gereğini yaşamak için. Zîrâ îman kalpte kökleşip dil ile cihâna îlân edilen ve davranışlara rengini veren, kendini gösteren ruhtur. Îman kuru bir iddiadan ibâret değildir. Îman, tevhid ağacının kökü ise; sâlih amel o ağacın meyvesidir. Ağaçtan gâye de zâten meyveye durmasıdır. Meyvesiz ağaç, kuru kütükten ibârettir. Bu yüzden îmân edenlerden bahseden pek çok âyette îmandan hemen sonra sâlih amel kaydı gelmiştir. Sâlih amel, insanın hem kendisine hem başkasına hayrı-yararı olan ameldir. Sâlih amel, Yüce Yaratıcının hakları ile yaratıkların haklarına riâyet edilerek yapılan her hayırlı işin adıdır. Şimdi şu âyetleri okuyalım: 

İnananlar ve yararlı işler yapanlara, zemîninden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.1

İnanıp yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır, onlar da orada temellidirler.2

İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekât verenlerin Rab'ları katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.3

İnanıp yararlı iş işleyenlerin ecirleri ise tastamam verilecektir. Allah zâlimleri sevmez.4

İnanıp yararlı iş işleyenleri içinde temelli ve ebedî kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, en koyu gölgeliklere yerleştireceğiz.5

İnanıp yararlı iş işleyenlerin konakları Firdevs cennetleridir. Orada temelli kalırlar, başka bir yere gitmek istemezler.6

İnanıp yararlı iş işleyenler için Rahman, sevgi yaratacak/her yere onların sevgisini koyacaktır.7

Doğrusu Allah, inanıp yararlı iş işleyenleri, zemîninden ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Oradaki elbiseleri de ipektendir. Bu kimseler, sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, övülmeye lâyık olan Allâh'ın yoluna eriştirilmişlerdir.8

Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dîni temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dâir söz vermiştir.9

Tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder. Kim tevbe edip yararlı iş işlerse, şüphesiz o, Allâh'a gereği gibi yönelmiş olur.10

İnanıp yararlı iş işleyenler, birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve sabırlı olmayı tavsiye edenler hüsrandan kurtulmuşlardır.11 İnanıp yararlı iş işleyenler, işte onlar, yaratıkların en iyileridirler.12 Doğrusu inanıp yararlı iş işleyenlere, onlara kesintisiz bir ecir vardır.13 

Bu ve benzeri pek çok âyet îmandan hemen sonra sâlih amel üzerinde durmuştur. Gerçek anlamda mü'min olmak, Rabbin rızâsını kazanmak, dünyâ ve âhirette azîz olmak ve cennetlik olabilmek için îman ile sâlih amel birlikte sayılmıştır. Amelin îmandan bir parça sayılıp sayılmaması kelâmî bir tartışma konusudur. Evet, Ehl-i Sünnet âlimleri, günah işleyenlerin tekfir edilme kapısını açmamak için amelin îmandan bir cüz olmadığını savunmuşlardır. Ancak bu söylem, amelin gereksiz ve önemsiz olduğu anlamına gelmez. Tam aksine sâlih amel, sağlam ve sahîh îmânın dış dünyâya yansımasıdır. Mü'minliğin isbâtı sâlih ameldir. Gözle görülmeyen kalpteki îmânın dış dünyâdaki göstergesi sâlih ameldir. Müslümanlar, diğer kardeşlerinin dil ve amellerine yansıyan taraflarına bakarak onların Müslüman olduğunu bilirler ve onlara Müslümana yapılan muameleyi yaparlar.

Kalbin Temizliği Sâlih Amel İle Gerçekleşir

Ben mü'minim, ancak benim inancım kalbimdedir, benim kalbim de temizdir, ben mü'minliğimi göstermek zorunda değilim, ben Allâh'a inanırım ancak Allâh'ı dünyâ işlerime karıştırmam şeklindeki söylemler, dinde mesnedi olmayan kaçamak sözlerdir. Zîrâ Hayat Düstûrumuz Kur’ân-ı Kerîm, baştan sona îman ve sâlih amellerden bahseden âyetlerden oluşur. Kur’ân’a göre Yüce Yaratıcı, hayâta müdâhildir. O, hayâta müdâhil olduğu için ilk insanı ilk peygamber olarak görevlendirmiş, ona ilk kitâbını vermiş, ondan sonra da hep peygamberler göndermeye ve kitaplar indirmeye devâm etmiştir. O, zaman zaman isyankâr azgın toplumları helâk ederek de hayâta müdâhil olduğunu göstermiş ve geçmişte helâk edilen kavimleri de sonrakilere ibretlik kıssa olarak anlatmıştır. Evet O, hem Yaratan hem Yönetendir. Bilin ki yaratma da O’nundur, emretme/yönetme de O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah Yüce'dir.14

Yüce Yaratıcıya göre insanlar iki gruptur: İnanan mü'minler ve inanmayan kâfirler. Müşrikler, münâfıklar da inanmayanlar grubundadır. Biz insana eğri ve doğru iki yolu da gösterdik.15 Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de kâfirlik eder.16 De ki: Gerçek Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.17 Buna göre insan tarafını belirlemeli, belirledikten sonra da bulunduğu tarafın gereğini yerine getirmelidir. İnananlar safında ise, mü'minliğinin gereğini yapmalıdır. Yoksa inkâr edenlerin safında durup mü'minlik iddiasında bulunursa münâfıklık yapmış olur, münâfıklar ise Allah katında cehennemin alt katmanlarında azap göreceklerdir. Doğrusu münâfıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar.18 Bu tasnifte önemli olan Yüce Yaratıcının belirlediği kavramlar ve bu kavramların özelliklerine sâhip olmaktır. Zîrâ bu tasnif dînin sâhibinin tasnîfidir. Dînin sâhibinin tasnîfini başka ithal kavramlarla tanımlamak hem dîni tanımlamada eksik ve yetersiz görmedir, hem de suçu üretilen kavramlarla kamufle etme girişimidir. Sözgelimi ateist, deist, laik gibi kavramlar dînin sâhibinin belirlediği kavramlar ve tanımlamalar değildir. Yukarıdaki âyetlerden de anlaşılacağı üzere Yüce Rabbin râzı olup âhirette cennetinde ağırlanacak olan kimseler îmân edip sâlih amel işleyen mü'minlerdir. Bu özelliğe sahip olanlara bu ismi bizzât O vermiştir. Dolayısıyla O’nun sözü üzerine söz söyleme, O’nun tanımı üzerine tanım yapma hiç kimsenin haddine değildir. Allah katında din, şüphesiz İslâm’dır.19 Size müslüman adını veren O'dur. Artık, namazı kılın, zekâtı verin, Allâh'a sarılın. O sizin sâhibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!20 

Bir hadislerinde Peygamberimiz, kalplerin temizliğinin sâlih amellerle gerçekleşeceğini şöyle ifâde eder: Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günâhından tevbe edip uzaklaşırsa kalbi arınır. Tevbe etmeyip günah işlemeye devâm ederse, o siyah nokta artar ve nihâyet kalbin her tarafını kaplar.”21

Yüce Allâh'ın insanlık için belirleyip gönderdiği ekmel din İslâm’ın hayâta dâir söylemleri vardır. İslâm, insanın dünyâ hayâtını dizayn etmek için gelmiştir. İslâm, insanın kalbini dizayn eder, söylem ve eylemlerini de. Kalpteki îman, gözle görülmese de söylem ve eylemlere yansıyarak varlığını gösterir. İslâm, birey olarak insanın hayâtını dizayn ettiği gibi, âile hayâtını, toplumun sosyal, iktisâdî ve siyâsî hayâtını da dizayn eder. Peygamberler de bunun için insanlığa gelmişler ve insanlığı her bakımdan kemâle taşımak için çırpınmışlardır. İnsanlığa en güzel örnek olarak gösterilen Son Peygamber (sav) de hem birey olarak mükemmel bir insandır, hem de bir aile reisi olarak, bir akraba, bir komşu olarak ve bir komutan, bir devlet adamı lider olarak en güzel örnektir. Hayâta dâir O’nun da söylemleri vardır, koyduğu kurallar vardır. Kitap ve Sünnet baştan sona hayâtı kuran iki temel esastır. Gerçek Müslüman da bu iki esâsa göre hayâtını kuran kimsedir. 

Dipnotlar:

1 Bakara 2/25.

2 Bakara 2/82.

3 Bakara 2/277.

4 Âlu Imran 3/57.

5 Nisâ 4/57; Ankebût 29/58-59; Rûm 30/15.

6 Kehf 18/107-108.

7 Meryem 19/96.

8 Hacc 22/23-24, 56.

9 Nûr 24/55.

10 Furkân 25/70-71; Ankebût 29/7.

11 Asr 103/3.

12 Beyyine 98/7.

13 Fussılet 41/8; Tîn 95/6.

14 A’râf 7/54.

15 Beled 90/10.

16 İnsan 76/3.

17 Kehf 18/29.

18 Nisâ 4/145.

19 Âlu Imran 3/19.

20 Hacc 22/78.

21 Tirmizî, Tefsîr 83; İbn-i Mâce, Zühd 29.

Ağustos 2023, sayfa no: 6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak