Ara

İlyas (as) ve Elyesa (as)

Prof. Dr. İsmail Yiğit   Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İlyâs’tan sâdece iki yerde bahsedilmiş ve onun hakkında çok az bilgi verilmiştir. İlgili âyetlerde onun adı iki defa İlyâs, bir defa da İlyâsîn şeklinde geçmektedir:   "Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ ve İlyâs’a da doğru yolu göstermiştik; onların hepsi dürüst ve erdemli kişilerdi.” (En'âm, 6/85)   “Şüphesiz İlyâs da gönderilen peygamberlerdendir. Kavmine demişti ki, ‘Allâh’ın azâbından korkmaz mısınız? Yaratıcıların en güzelini, sizin ve atalarınızın Rabbi olan Allâh’ı bırakıp da Ba’l putuna mı taparsınız?’ O’nu yalanladılar, bundan dolayı onlar cehenneme getirileceklerdir. Yalnız Allâh’ın hâlis kulları hâriç. Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyâs’a) da bir ün bıraktık. İlyâsîn’e (İlyâs’a) selâm olsun!” (Saffât, 37/123-130)   Görüldüğü gibi âyetlerde Hz. İlyâs’ın (as) peygamber olarak görevlendirilip hidâyete ulaştırıldığı, diğer peygamberler gibi güzel ahlâk sâhibi erdemli kişilerden olduğu, Ba’l isimli puta tapan bir topluma gönderildiği, halkını Allâh’a inanmaya ve sâdece O’na ibâdete çağırdığı ve onun da diğer peygamberler gibi kavminin büyük düşmanlığına mâruz kaldığı bildirilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de onun yaşadığı zaman dilimi, hangi topluma gönderildiği, özel hayâtı, tebliğ süreci, bu sürede kavminden gördüğü -âyetlerde işâret edilen- kötülükler ve ölümü hakkında bilgi bulunmamaktadır.   Hz. Hârun evlâdından olduğu kabûl edilen Hz. İlyâs (İlyâ) Kitâb-ı Mukaddes’te aktarılan haberlere göre, Kuzey İsrâil kralları Ahab ve oğlu Ahazya döneminde (MÖ dokuzuncu yüzyıl) yaşamış ve Baalbek halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Kraliçenin tesirinde kalan Ahab’ın, Saydalılar’ın putu Ba’l’e tapmaya başlaması üzerine İlyâs (as) krala giderek îkâzlarda bulunur ve yaptıkları yüzünden Allah tarafından belirli bir süre yağmurların kesileceğini haber verir. Kuraklık ve kıtlık başlayınca gizlenmek zorunda kalır ve üç yıl süren kıtlıktan sonra kendisini öldürmek için aramadık yer bırakmayan kral Ahab’a döner, ona ve halkına, Allah ile putları Ba’l arasında bir tercih yapmalarını söyler. Kavminin Ba’l’i tercih etmesi üzerine onları bir imtihâna dâvet eder. Buna göre her iki taraf, Allâh’a birer kurban sunacak ve kurbanı kabûl edilen tarafın haklı olduğu ortaya çıkacaktır. Sıra kendisine geldiğinde önce puta tapmanın mânâsızlığını açıklayan, daha sonra da kurbanının kabûlü için Allâh’a yalvaran İlyâs’ın (as) kurbanı, bu sırada düşen ateşin odun yığınını ve kurbanını yakmasıyla kabûl edilir. Bu manzara karşısında gerçeği gören halk ona îmân eder. Bu olayın ardından yağmurlar başlar. Ancak bu yaşananlar kraliçeyi öfkeden çılgına çevirir ve Hz. İlyâs’ı öldürmeye yemîn eder. Kendisi için kurulan tuzağı öğrenen İlyâs (as), Horeb dağına kaçarak 40 gün orada gizlenir (I. Krallar, 18/10-45; 19/8). Daha sonra geri dönen ve krala tanrının azâbını haber veren İlyâs (as), yerine peygamber olarak meshettiği Elyesa (as) ile berâberken onun gözünün önünde ateşten bir at üzerinde semâya alınır (II. Krallar, 2/1-12).   İsrâiloğullarının, sağlığında çok kötü davrandıkları Hz. İlyâs’a aralarından ayrılmasından sonra sâhip çıktıkları ve bu kavme gönderilen peygamberler arasında Mûsâ (as) ve Üzeyir (as) gibi ona da büyük saygı gösterdikleri görülmektedir. Hattâ ateşten at üzerinde göğe çekildiğini kabûl ettikleri İlyâs’ın yeniden dünyaya döneceğine inanıyorlardı. Nitekim onların, Hz. Yahyâ’nın peygamber olarak görevlendirilmesi öncesinde, birincisi İlyâs (as), ikincisi Mesih üçüncüsü ise sonradan inkâr etseler de kitaplarında “o peygamber” olarak tanıtılan son peygamber Muhammed (sav) olmak üzere üç peygamberin gelmesini bekledikleri görülmektedir. Şöyle ki, Hz. Yahyâ’nın peygamberliğinin ilk günlerinde ona gelen Yahûdî hahamları, “Sen Mesih misin?” diye sormuşlardı. “Hayır” cevabını vermesi üzerine, “Sen İlyâs mısın?” dediler. Yine “Hayır” deyince, bu defa, “Sen o peygamber misin” diye sordular. Onun tekrar, “Hayır” karşılığını vermesi üzerine şöyle dediler: “Sen Mesih değilsin, İlyâs değilsin, o peygamber de değilsin, o halde niçin vaftiz yapıyorsun?” (Yuhanna, 1/19-26). Hz. Yahyâ (as)’ın öldürülmesinden sonra Hz. Îsâ’nın şöhretinin yayıldığı günlerde onun hakkında ihtilâfa düşenler, onun için, “Vaftizci Yahyâ dirilmiştir”, “O İlyâs’dır” veya “Peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir” gibi farklı görüşler ileri sürüyorlardı (Markos, 6/14-15). Hz. Îsâ (as) şâkirdlerine, “Gerçi İlyâs gelir ve herşeyi yerli yerine kor. Fakat ben size derim: İlyâs zâten gelmiştir ve onu tanımadılar; fakat ona her istediklerini yaptılar.” diyerek (Matta, 17/10-13), onların Hz. İlyâs’ın geleceği hakkındaki yanlış bilgilerini düzeltmiştir.   İslâmî kaynaklarda da Hz. İlyâs ile ilgili bilgiler aktarılmıştır. Kaynağı genelde Tevrat ve diğer yahudi rivâyetleri olan bu haberlerde de onun Kral Ahab döneminde yaşadığı bildirilir. Putlara tapan ve kavmini de buna zorlayan Kral Ahab, Hz. İlyâs’ın dâvetini kabûl ederek putperestliği terk etmiştir. Ancak Kraliçe İzebel’in komşusunu öldürterek onun bahçesine el koyması üzerine İlyâs’ın kendilerini îkâz ederek bahçeyi iâde etmelerini istemesi, aksi takdirde Allâh’ın gazâbına uğrayacaklarını söylemesine öfkelenen Ahab tekrar putperestliğe dönmüş ve İlyâs’ı öldürmeye kalkışmıştır. Kralın zulmünden kurtulmak için uzun süre dağlarda ve mağaralarda gizlenen Hz. İlyâs, sonunda İsrâiloğullarının yaptıklarından zor durumda kaldığını ifâde ederek Allah’tan rûhunu almasını dilese de bu dileği kabûl edilmez. Ancak müşrikler hakkındaki bedduâsının kabûl edileceği bildirilir. Onun bedduâsıyla ortaya çıkan büyük kıtlık ve kuraklık, İsrâiloğullarının putlara tapmaktan vazgeçtiklerini bildirmeleri üzerine yine onun duâsıyla sona erer. Tekrar yağmurlar başlar, bolluk ve bereket olur. Ancak İsrâiloğullarının verdikleri sözü tutmadıklarını ve putlarına tapmaya devâm ettiklerini görünce Hz. İlyâs kendisini bu dünyadan kurtarması, katına çağırması için Allâh’a niyazda bulunur. Allah Teâlâ, bu defa onun duâsını kabûl eder ve Elyesa ile birlikte bulundukları bir sırada rûhunu teslim alır ve katına yükseltir. İslâmî kaynaklarda aktarılan bu rivâyetlerde, bu esnâda yanlarına gelen ateşten bir ata binip göğe yükseldiği bilgisi de bulunmaktadır (Taberî, Târîħ, I, 461-464; Sa‘lebî, Arâisü’l-mecâlis, İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, I, 337-339).   Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde İlyâs peygamberin göğe yükseltildiği ve hâlen hayatta olduğuna dâir hiçbir bilgi yoktur. Bu konuda aktarılanların tamâmı İsrâiliyat türü haberlerdir. İbnü’l-Cevzî, Hızır ve İlyâs’ın hayatta olduğunu ileri süren bütün rivâyetlerin uydurma olduğunu belirterek onların öldüğüne dâir âyet ve hadislerden çeşitli deliller getirmektedir.[1]İbn Kesir de, Hz. İlyâs ile Hızır’ın her yıl Ramazan ayında Beytülmakdis’te veya hac mevsiminde Mekke’de Arafat’ta buluştuklarını bildiren rivâyetleri aktardıktan sonra, "Biz bu konuda delil olabilecek sahih bir rivâyetin bulunmadığını tesbît edip bunu delilleriyle açıkladık" demektedir.[2]   İslâm âlimlerinin çoğunun Hz. İlyâs’ın öldüğüne inanmasına karşılık, onun gökyüzüne çekildiğine dâir aktarılan İsrâiliyât türü bilgiler onun da Îsâ (as) ve Hızır gibi hâlâ sağ olduğu düşüncesine zemin hazırlamıştır. Nitekim bâzı kaynaklarda Kıyâmete kadar yaşayacaklarına inanılan Hızır ve İlyâs peygamberlerin her yıl birkaç defa biraraya geldikleri, Hızır’ın denizlerde, İlyâs’ın ise karada yaşadığı,[3]birinin denizlerde diğerinin karada darda kalanların yardımına yetiştikleri, her yıl hac mevsiminde Mînâ’da buluşup birlikte duâ yaptıkları, Peygamberimiz’in İlyâs ile karşılaştığı, birlikte yemek yedikleri ve ardından İlyâs’ın uçup gittiği şeklinde rivâyetler aktarılmıştır.[4]   Diğer taraftan Hızır’la İlyâs’ın her yıl 6 Mayıs’ta biraraya geldikleri söylentisi dolayısıyla, bilindiği gibi 6 Mayıs, ikisinin adının halk ağzında aldığı şekliyle “Hıdrellez” bayramı olarak kutlanmaktadır. Ancak bu inancın temeli, İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanmaktadır. Bu eski bayramlar, Hızır ve İlyâs isimleri etrafında dînî bir muhtevâya büründürülmüştür.[5]   ELYESA (AS) Elyesa peygamberin ismi Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyette, diğer bâzı peygamberlerin isimleriyle birlikte zikredilmekte ve onlarla ilgili olarak şöyle denilmektedir:   “İsmâîl’i de, Elyesa’yı da, Yûnus’u da, Lût’u da hatırla! Her birini âlemlerden üstün kıldık.” (En’âm, 6/86)   “İsmâîl’i de, Elyesa’yı da, Zülkifl’i de hatırla! Hepsi de seçilmişlerdendi.” (Sâd, 38/48)   Kur’ân-ı Kerîm’de Elyesa peygamber hakkındaki bilgi, onun Allah tarafından insanlar arasından seçilmiş ve diğerlerine üstün kılınmış peygamberlerden olduğunu gösteren bu iki âyetten ibârettir. Ahd-i Atik’de Elişa adıyla zikredilen peygamberin Elyesa olduğu tahmîn edilir. Târih kaynaklarında onun, Yûsuf peygamberin dördüncü göbek torunu olduğu bildirilmektedir (İbn Sa’d, et-Tabakât, I, 55). İlyâs peygamber, Allâh’ın emriyle onu kendisine halef tâyin etmiştir. Elyesa (as) çiftçiliği bırakıp, duâsıyla hastalıktan kurtulmasına vesîle olan Hz. İlyâs’a hizmet etmiş, ölümüne kadar ondan ayrılmamıştır (II. Krallar, 2/ 1-18). Peygamberlik görevine Hz. İlyâs’ın ölümünden sonra Eriha’da başlayan ve Kitâb-ı Mukaddes’te geniş bir şekilde anlatılan pek çok mucize gösteren Elyesa,[6] İsrâil kralı Yoaş zamânında vefât etmiştir.   [1]Bk. Ö. Faruk Harman, “İlyâs”, DİA, XXII, 162. [2]. el-Bidâye, I, 337. [3]. İbn Hacer, el-İsâbe, I, 432. [4]. İbn Asâkir, Tarihu Dımaşk, IX, 210-211. [5]. Ahmet Yaşar Ocak, “Hıdrellez”, DİA, XVII, 313. [6]. Bu mucizeler hakkında bkz. Ö. Faruk Harman, “Elyesa’”, DİA II, 70.   Not: İlyâs (a.s) hakkında geniş bilgi için bkz, İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi (Kayıhan Yayınevi, İstanbul 2005), s. 536-541; Ömer Faruk Harman, “İlyâs”, DİA, XXII, 160-162

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak