Ara

İlim Talebesinin Öncelikleri

İlim Talebesinin Öncelikleri

İlim talebesinin en önemli önceliği kim olduğunu ve varlıklar âlemindeki konumunu bilmek olmalıdır. Zîrâ Sevgili Peygamberimiz (sav) ilme tâlip olanların sâdece insanlar arasında değil varlıklar âleminde en şerefli ve izzetli bir makāma adım attıklarını haber vermektedir. "Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Sudaki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli âlim kişinin bağışlanması için Allâh'a yakarır. Âlimin, âbide (ibâdet edene) üstünlüğü, (parlaklık, görünürlük ve güzellik bakımından) ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler mîras olarak ne altın ne de gümüş bırakmışlardır; onların bıraktıkları yegâne mîras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur."1

Kudsîler âleminden meleklerin kanatları üzerinde gezen ilim talebesi, hayvânâtın duâsını alırken insanlar arasında Sevgili Peygamberimizin mîrâsına tâlip olmaktadır. Bundan dolayı bu şerefli yolda yürürken önceliklerine, hedeflerine, istikāmetine, ameline ve ihlâsına dikkat etmek zorundadır.

İlim talebesinin öncelikleri:

  1. Niyet: İlim talebesinin niyeti sâdece Allah için ilim öğrenmek olmalıdır. Niyet başka amaçlara yöneldiği zaman hedefi ıskalamış olur. Belki ilmî ve dünyalık bāzı kazanımlar elde edebilir. Ancak Allah için olmayınca işin asıl önemli olan uhrevî boyutu kaçırılmış olur. Günümüzde öğrencilerin daha fazla para kazandıran ya da makam olarak gözde bāzı mesleklere özendirilip yönlendirilmesinin hem talebelerin hem de insanlığın geleceği açısından kötü sonuçlar doğurduğu izahtan vârestedir. Onun için ilim talebesinin “Allâh'ın adıyla” okumasına ve “Allah için” niyetine karışım yapmaması gerekir. Çünkü her işte niyet ilk düğmedir. Doğru iliklenmelidir. 
  1. Sabır: İlim talebesinin en önemli azığı sabır olmalıdır. Çünkü şeytānın en fazla uğraştığı kişi ilim talebesidir. Arkadaşları oynarken, tatil yaparken, para kazanırken, eğlenirken, zevk ve sefâ peşine koşarken, makam mevki, şan şöhret elde ederken; o, ilmine bir ilmek daha atmanın peşinde olacaktır. Bu da nefsine ağır gelecektir ve şeytan ve şeytanlaşmış insanların tahrîkine karşı direnmesi gerekmektedir. İşte bu sabırdır. 

İlim mertebesi mertebelerin en üstünü olduğu için oraya ulaşmak fedâkârlık ister. Dünyalık her şeyden fedâkârlık, çile ister. Zîrâ Peygamber Efendimize vâris olmak kolay değildir. Bedel ister. İşte bütün bunlarda sabır ister.

Olgunlaşmak zaman ister. Tohumun kabuğunu yırtması, toprağı delmesi, güneşle buluşup olgunlaşması, suyla tatlanması, gübreyle vitamin alması velhâsıl tadı, kokusu ve rengiyle hizmete adanması zaman alır. İlim talebesi de olgunlaşmak ve bahçıvan olan âlimin elinde kıvâmını bulmak için tüm bu merhalelerden ancak sabırla yoğrularak çıkabilir. Onun için alacağı bütün gıdālarında, öğünlerinde sabır azığı olmalıdır. 

  1. İhlâs: İhlâs arınmak demektir. Allâh'ın rızāsının dışındaki her türlü karışımdan arınmak. Kibir, riyâ, şöhret, kariyer. Menfaat, hırs, para, makam gibi emeklerimizi boşa çıkaracak her türlü nefsânî ve şeytānî karışımdan. İhlâsımız yoksa, niyetimiz temiz değilse, gāyemiz Allah rızāsından başka şeylerse aldığımız bilgiler bizi oldurmak yerine öldürebilir. İlim talebesinin parolası şu âyet olmalıdır: “De ki: Benim namazım, (her türlü) ibâdetim, hayâtım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”2 Sevgili Peygamberimizin şu hadîs-i şerîfi de kulağına küpe olmalıdır: “Âlimlerle tartışıp boy ölçüşmek, câhillerle münâkaşa edip onları susturmak veya halkın dikkatini kendine çekmek için ilim tahsîl eden kişiyi Allah cehennemine atacaktır.”3 
  1. Amel: İlim amel etmek için öğrenilir. Amele dönüşmeyen bir ilim faydasız bir ilimdir. Kur’ân-ı Kerîm'in ifâdesiyle “taşıdığı kitapların farkına varmayan merkep gibi”4 olmaktır. Sevgili Peygamberimizin ifâdesiyle “kendisinden Allâh'a sığınılan faydasız ilimdir.” İlmin faydalı olması, sahibinde amele dönüşmesi ve başkaları için de üretici olmasıyla mümkündür. Onun için ilim tālibi ilim, amel ve ihlâs üçlüsünü kendi hayatında bütünleştirmelidir. Ve bunu başkasına da ulaştırmalıdır: "Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha kavrayışlıdır...”5

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi'nin (ks) şu dörtlüğü bu durumu ne güzel ifâde etmektedir:

Evvelâ ilim olmalı

Amel nehrinden dolmalı

İhlâs bahrine dalmalı

Bu işe ihtimam gerek. 

  1. Edeb: İlim tālibinin öğrendiği ilim, organlarında ve günlük hayâtında güzel ahlâk olarak meyve vermelidir. Bütün organlarını mâlâyânîden, kötü sözlerden, gıybetten, nemîmeden, iftirâdan, yalandan, hasetten, kibir ve riyâdan korumalıdır. İlmin vakarı ve ağırlığı hâline sirâyet etmelidir. Otururken, kalkarken, yerken içerken, yürürken, çarsıda, pazarda, evde, sokakta velhâsıl her yerde edebinin farkındalığını ortaya koymalıdır. Rabbimizin şu âyetine mazhar olmaya çalışmalıdır: “...Allah’tan, kulları içinde ancak ilim sâhibi olanlar (lâyıkıyla) korkar...”6 
  1. Azim ve Gayret: Kur'ân-ı Kerîm'de Rabbimiz ilmin ziyâdeleşmesi için duâ etmemizi örneklemektedir. “...De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır.”7 Bu da ilim tālibinin durmadan dinlenmeden ilim elde etmek için çalışması gerektiğini göstermektedir. İlim talebesinin işi sâdece ilim tahsîli olmalıdır. Bunun için arı gibi olmalıdır. Farklı hocalardan istifâde yollarını aramalı gerekirse seyahatler yapmalıdır. Bu konuda önüne çıkan zorluklarla mücâdele etmelidir. Zîrâ ilim talebesi ilme küllünü vermezse ilim ona cüzünü vermez.
  1. Nefis Terbiyesi: Tahsîl ettiği ilmi içselleştirmek için ve şeytan gibi ilmin enâniyetine takılıp savrulmamak için bir hâzık mürşid kontrolünde nefis terbiyesi yapmalı, nefsini güzel ahlâkla bezemelidir. İlim talebesi meyvesi çoğalan ağacın dallarının aşağı doğru eğildiği gibi ilmi çoğaldıkça tevâzu, hilm gibi güzel ahlâkla nefsini tezkiye etmelidir. Geçmiş dönemin en büyük âlimleri bu yoldan geçmişlerdir. Nefis terbiyesi almayanlar kendilerini bilemezler. Yûnus Emre’nin şu dörtlüğü olayı ne de güzel izah etmektedir:

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsen

Bu nice okumaktır.

  1. Verâsete Lâyık Olmak: “Âlimler peygamberlerin vârisleridir” buyuruyor Sevgili Peygamberimiz (sav). Mîras maddî olmadığı yāni mal mülk olmadığı için mānevîdir. Sevgili Peygamberimizin duruşudur. Ahlâkıdır. Vakarıdır. Tebliğidir. Güvenilirliğidir. Fedâkârlığıdır. Cihâdıdır. Azmi ve gayretidir. Kendini yenilemesidir.. İşte ilim talebesi asıl bunu öncelemeli ve kendini bu liyâkata hazırlamalıdır.

Dipnotlar:

1 Tirmizî, İlim, 19.

2 En’âm/ 162

3 Timizî, İlm, 6.

4 Cuma/5

5 Dârimî, Mukaddime, 24; Tirmizî, İlim, 7.

6 Fâtır/28.

7 Tâhâ/114

Eylül 2023, sayfa no: 18-19-20

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak