Yüce Rabbimiz, yeryüzü halîfesi olarak yarattığı insanı, imtihân için dünyâya gönderirken onu, başıboş bırakmamıştır. Onun bu asîl görevini lâyıkıyla yerine getirebilmesi için hayat nizâmını da berâberinde göndermiştir. İlk insanın şahsında tüm insanlığı eğitmiş ve ilk insanı ilk peygamber olarak insanlığa göndermiştir. İnsanlık için İslâm’ı hayat nizâmı olarak seçmiş ve peygamberleri vâsıtasıyla bu dînin doğru bir şekilde nasıl yaşanacağını bizzat göstermiştir. Allah katında geçerli din şüphesiz İslâm’dır.1 Kim İslâm’dan başka bir dîne yönelirse, bu ondan kabûl edilmeyecektir. O âhirette de kaybedenlerdendir.2 Bugün, size dîninizi bütünledim, üzerinize olan nîmetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı seçip beğendim.3 Daha önce ve Kur’ân'da, peygamberin size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için size müslüman adını veren O'dur.4 Ey inananlar! Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının, sizler ancak müslüman olarak can verin.5
Peygamber aleyhisselâmın vefâtından iki sene kadar önce dünyânın önde gelen yöneticilerine yazıp gönderdiği İslâm’a dâvet mektuplarında yer alan hikmetli cümlelerden biri de şöyleydi: Eslim teslem/ İslâm ol, kurtul.6 Aslında bu cümle yirmi üç yıllık tevhîd mücâdelesini özetleyen, İslâm’ın hedefini vecîz bir şekilde açıklayan bir vecîze idi. Zâten âlimler bu cümleyi, Peygamberimize (sav) verilen az sözle çok şey ifâde etme yeteneği (cevâmiu’l-kelîm) örneklerinden saymışlardır.
Peki, Müslüman olmakla kişi neden kurtulacaktı? Bu sorunun cevâbını özetle şöyle vermek mümkündür: Müslüman olmakla kişi Allah katındaki en güzel isimle şereflenmiş olacak, dünyâda Müslümanların yararlandığı tüm haklardan faydalanacaktı. Allâh’a teslîm olmakla, nefsin, insan ve cin şeytanlarının, tüm şer odaklarının esâretinden kurtulacak, gerçek anlamda özgürlüğe kavuşacaktı. Ona İslâm selâmıyla selâm verilecek ve Müslüman kardeşi muâmelesi yapılacaktı. Sözgelimi darda, zorda kaldığında kardeşleri onun elinden tutacak, ona yardım edeceklerdi. Onun derdi tüm Müslümanların derdi olacak, onun sevinci de tüm mü’minlere bayram olacaktı. Hastalandığında ziyâretine gelinecek, yemeği güvenle yenilecek, sevilip sayılacak, canı-malı-ırzı-nâmusu güvende olacak, vefât ettiğinde İslâmî usûllere göre duâlarla Müslüman mezarlığına defnedilecekti.
Müslüman olmakla kişi hayâtı, dünyâ ve âhiret bir bütün olarak görecek, yaşayabileceği muhtemel sıkıntıların üstesinden sabır ve metânetle gelebilecekti. Hayâtında karamsarlık, ümitsizlik, yarın endîşesi olmayacaktı. Çünkü dünyânın her yerinde kardeşleri, maddî ve mânevî imkânlarıyla, her namazda yaptıkları duâlarıyla onun yanında olacak, en önemlisi de Dînin Sâhibinin yardımı da hep onunla olacaktı.
Yine Müslüman olmakla kişi âhirette korku ve hüznünden güvende olacaktı. İyilik yaparak kendini Allâh’a verip İslâm olan kimsenin ecri Rabbi'nin katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.7 Korkudan emîn olmak insan için ne büyük nîmettir. Can-mal korkusu, gelecek korkusu, fakir-düşkün olma korkusu, kaybetme-zarar etme korkusu… Bütün bu korkular İslâm’la yenilir, Yüce Allâh’ın dînine girmekle bertarâf edilir. Çünkü mü’minin her hâli hayırdır. Müslüman karşılaştığı her şeyi hayra dönüştürmesini bilendir: Şaşılır mü’minin işine, onun her işi hayırdır. Bu durum da ancak mü’min için söz konusudur. Ona bir nîmet erişir şükreder, bu durum onun için hayır olur. Yine onun başına bir sıkıntı gelir sabreder, bu da onun için hayır olur.8
Kurtuluşa ermen için, İslâm’ın dünyevî ve uhrevî kazanımlarına nâil olman için kalbinde, dilinle ve hâlinle Yüce Allâh’ın insanlık için seçip gönderdiği dîne inanmak gerekir. O’nun tüm emirlerine pazarlıksız, içtenlikle teslîm olmak gerekir. Bu teslîmiyetin gereği de o doğrultuda hareket etmektir.
İslâm, teslîmiyettir. Dîni bütün olarak kabûl edip tüm her şeyiyle onu yaşamaktır. Tıpkı tüm peygamberlerin ve İbrâhîm (as) peygamberin yaptığı gibi: Rabbi ona: «Teslîm ol» buyurduğunda, «Âlemlerin Rabbine teslîm oldum» demişti. Bunu oğullarına vasiyet etti. Yâkup da: Oğullarım! Allah dîni size seçti, siz de ancak O'na teslîm olmuş olarak can verin, dedi.9
Buraya kadar yaptığımız açıklamalardan şu sonuçları çıkarmamız mümkündür:
- İslâm, Yüce Yaratıcımızın insanlık için seçip hazırladığı yegâne hayat nizâmıdır. İslâm kubbesi altında, insan olan herkese yer vardır. İslâm çağrısını tüm insanlığa ulaştırmak Müslümanların asil görevidir.
- Yüce Allah katında geçerli din yalnızca İslâm’dır ve O, İslâm’dan başka bir dinden râzı olmayacaktır.
- İslâm, tüm insanlığa gönderilmiş ilâhî dindir.
- İlk peygamberden son peygambere bütün peygamberlerin insanlığı çağırdıkları din İslâm’dır.
- İslâm, hayâtın her alanında insanı yönlendiren dindir.
- İslâm, bir bütün olarak kabûl edilmeyi ve her konuda söylediklerine teslîm olunmayı ister.
- İslâm’ı kabûl edip gereklerini yaşamanın kazanımı hem bu dünyâda, hem de öteki dünyâdadır.
- İslâm’ı yaşayanlar bu dünyâda huzurlu bir hayat yaşarlar, İslâm’ın hayâta dâir sunduğu reçetelerle karşılaşabilecekleri zorlukların üstesinden gelebilirler, stres ve buhranlardan sâlim olabilirler.
- İslâm’ı yaşayanlar âhirette her çeşit korku, hüzün, ilâhî azâb ve gazaptan sâlimdirler.
Dipnotlar
1 3 Âl-i Imran 19.
2 3 Âl-i Imran 85.
3 5 Mâide 3.
4 22 Hacc 78.
5 3 Âl-i Imran 102.
6 Buhârî, Müslim.
7 2 Bakara 112, 38, 62, 155, 262, 274, 277…
8 Müslim.
9 2 Bakara 131-132.
Mayıs 2020, sayfa no: 8-10
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak