Ara

Hz. Ümmü Eymen (R.Anhâ)

Hz. Ümmü Eymen (R.Anhâ)
Ümmü Eymen, annemden sonra annemdir.” Hz. Rasûlullah (sav) Hz. Peygamberin (sav) dadısı olan Ümmü Eymen’in asıl adı Bereke’dir. İlk evliliğinden olan çocuğu Eymen’e izafeten “Ümmü Eymen” künyesini almıştır. Ümmü Eymen Habeşistan’dan gelmişti. Peygamberimiz’in (sav) babası Hz. Abdullah’ın cariyesiydi. Hz. Abdullah vefat ettikten sonra da Hz. Âmine’nin yanında kalmaya devam etmiş ve Efendimizin bakımını üstlenmiştir. Hz. Âmine akrabalarını ziyaret ve merhum eşinin kabrini ziyaret etmek maksadıyla biricik yavrusu Muhammed’i (sav) ve yardımcısı Ümmü Eymen’i de yanına alarak Medine’ye gitmişti. Bir süre orada kaldıktan sonra dönmek üzere yola çıkarlar ve Hz. Âmine yolda aniden rahatsızlanır. Ebvâ denilen bir köyün yakınlarında konaklamak zorunda kalırlar. Hz. Âmine’nin hastalığı şiddetlenir ve rûhunu orada teslim eder. Ümmü Eymen tüm sorumluluğun kendisinde olduğunun bilincindedir. Hz. Âmine’yi oraya defnettikten sonra henüz küçük bir çocuk olan kâinatın Efendisini alıp Mekke’ye götürür ve dedesi Abdulmuttalib’e teslim eder. Kendisi de orada kalıp Efendimiz’e (sav) bakmaya devam eder. Rasûlullah Efendimiz kendisini annesinden sonra büyüten Ümmü Eymen’e “anne” diye hitap ederdi. Peygamberimiz’e (sav) babasından miras olarak bir miktar deve, koyun ve cariyesi Ümmü Eymen kalmıştır. Rasûlullah Efendimiz (sav) büyüyüp yetişkin biri olunca Ümmü Eymen’i âzâd etmiştir. Rasûl-i Ekrem (sav) onu görünce: “Ailemden sadece bu hâtıra kaldı” buyururlardı. Ümmü Eymen, Peygamberimizin çocukluğundan şu şekilde bahseder: “Rasûlullah'ın çocukluğunda, ne açlıktan, ne de susuzluktan şikâyet ettiğini görmedim. Sabahleyin bir yudum zemzem içerdi. Kendisine yemek yedirmek istediğimizde, “İstemem, karnım tok.” derdi.  Ümmü Eymen ilk önce Mekke’den Habeşistan’a, daha sonra da Habeşistan’dan Medine’ye hicret etmiştir. İlk olarak Ubeyd İbni Zeyd ile evlenir. Çocuğu Eymen Ubeyd’den olmuştur. Ubeyd (r.a) Huneyn gazvesinde şehit olunca Ümmü Eymen dul kalmış fakat metanetini muhafaza etmiştir. Bir gün Allah Rasûlü (sav) Ashâbı ile birlikte otururken yanına Ümmü Eymen gelmiş, Ümmü Eymen oradan ayrıldıktan sonra da Efendimiz (sav): “Kim cennetlik bir hanımla evlenmek istiyorsa Ümmü Eymen ile evlensin” buyurmuş, bunun üzerine Zeyd bin Hârise (r.a) onunla evlenmiştir. Hz. Hatice (r.anhâ) Validemiz’de bir düğün ziyafeti vermiştir. Bu mübarek izdivaçtan “Peygamberler Peygamberinin sevgilisi” diye şöhret bulan Üsame doğmuştur.  Hz. Ümmü Eymen’in sırlı bir hâdise yaşadığı şu şekilde rivâyet edilir. Osman b. el-Kasım (r.a) anlatıyor: “Ümmü Eymen hicret ederken, Revha’ya varamadan Munsaraf isimli yerde akşam oldu. Susamıştı; ama yanında su yoktu. Aynı zamanda oruçluydu. Susuzluk, onu çok daraltmıştı. Tam o daraldığı esnada, gökten beyaz ipe bağlı bir koca su indi. Suyu aldı, kana kana içti. Ümmü Eymen der ki: “Bu hadiseden sonra, susuzluk çekmedim. Yazın en sıcak günlerinde bile oruç tuttum; ama o suyu içtikten sonra hiç susuzluktan yakınmadım.” Hz. Ömer der ki: “Ümmi Süleym Uhud günü kırbalarla bize su veriyorlardı. Bu kadınlar arasında Ümmü Eymen de bulunuyordu. Ümmü Eymen Müslümanların dönüp Medine’ye gitmek istediklerini görünce yerden toprak alıp yüzlerine saçmaya başladı. Onlardan bazılarına şöyle diyordu: “İşte dikiş-nakış! İşte kılıcın!” Ümmü Eymen sonra savaş alanına koşmuş, yaralılara su vermeye başlamıştı. Hıbban b. Araka Ümmü Eymen’e ok atmış, o da yere düşüp üstü-başı açılmıştı. Allah düşmanı katıla katıla gülüyordu. Bu durum Peygamberimiz’e (sav) ağır gelmişti. Sa’d b. Ebi Vakkas’a bir ok vermiş ve: “At!” demişti. Sa’d’ın attığı ok Hıbban’ın boğazına saplandı. Yüzüstü yere düşüp üstü-başı açıldı. Peygamberimiz de (sav) dişleri görününceye kadar güldü. Sonra da: “Sa’d kadının öcünü aldı. Allah Sa’d’ın duasını kabul etti.” dedi.”  Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Hz. Ömer, Rasûlullah’ın (sav) vefatından sonra, Hz. Ebu Bekr’e (r.a): “Gel beraber Ümmü Eymen (r.anhâ)’yı gidip ziyaret edelim, tıpkı Aleyhissalatu vesselam’ın onu ziyaret ettiği gibi” dedi ve gittiler. Ümmü Eymen onları görünce ağladı. “Niye ağlıyorsun? Rasûlullah’ın Allah nezdinde bulacağı (mükâfatlar)’ın daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun?” dediler. Ümmü Eymen: “Evet bilmez olur muyum? Allah indinde olan, Rasûlullah için elbette daha hayırlıdır. Velâkin beni ağlatan, semâdan gelen vahyin kesilmiş olmasıdır” dedi. Bu sözleri onları da hüzünlendirdi. Ümmü Eymen’le birlikte onlar da ağladılar.” KAYNAKLAR Ahmed Nedvî ve Said Sahib Ensarî, Asr-ı Saadet, trc. Ali Genceli, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1985, II. İbnu Deybe, Teysiru’l-Vüsûl ilâ Câmii’l-Usûl, trc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, 1993, XII. İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe Seçkin Sahabeler, trc. Seyfullah Erdoğmuş, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2008.
  1. Yusuf Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe Muhtasar, hzl. Ömer Lütfi Erdal, Işık Yayınları, İstanbul, 2006, II.
Mevlanâ Niyaz, Kadın Sahabiler, trc. Ali Genceli, Toker Yayınları, İstanbul, 1971. Nurgül Dere, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2012. Safiyyurrahman Mübarek Furi, Peygamberimizin Hayatı ve Daveti, trc. H. İbrahim Kutlay, Risale, İstanbul, 2007. Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Feza Gazetecilik, İstanbul, 1998, I. Şiblî Numânî, Son Peygamber Hz. Muhammed Sîretü’n-Nebî, trc. Yusuf Karaca, İz Yayıncılık, İstanbul, 2008. Nurgül Dere

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak