Ara

Hz. Sevde (r.anha) / Tuğba Çakır

Hz. Sevde (r.anha) / Tuğba Çakır

Peygamber Efendimiz’in (sav) Hz. Hatîce’den sonraki eşi. Efendimiz’in çocuklarına annelerinden sonra sevgi ve şefkatle yaklaşan, gönlü sevgi ve merhametle dolu becerikli bir hanım Hz. Sevde.

Hz. Sevde (r.anha) Mekke’de doğdu. Babası Zem’a b. Kays, annesi Medine asıllı Neccaroğullarından Şemûs binti Kays’tır. Soyu baba tarafından dedesi Âmir b. Lüey’de Peygamberimizin şerefli soyu ile birleşir.

Hz. Sevde (r.anha) ilk evliliğini ilk Müslümanlardan olan amcasının oğlu Sekrân b. Amr ile yaptı. Bu evlilikten beş tâne evlâdı dünyâya geldi. İslâmiyet’in ilk yıllarında kocası ile birlikte müslüman olduktan sonra diğer pek çokları gibi müşriklerin çeşitli işkencelerine mâruz kaldılar. Dost ve akrabâları tarafından dışlanmalarına rağmen hak din yolunda ilerlemeye devâm ettiler. Çektikleri sıkıntılar had safhaya ulaşınca Peygamberimiz’in (sav) izni ile Habeşistan’a hicret ettiler. Onlar Habeşistan’da iken, müşriklerin ileri gelenlerinden bazı kimselerin müslüman olduğuna dâir bir haber aldılar. Mekke’deki sıkıntıların sona erdiğini düşünerek Mekke’ye geri döndüler. Fakat geldiklerinde haberin asılsız olduğunu gördüler. Mekke’de kalmaya devâm ettiler ancak dönmelerinden bir süre sonra eşi Sekrân hastalandı ve vefât etti. Hz. Sevde (r.anha) ise beş çocuğu ile yalnız kalmış, zor hayat şartlarına rağmen tek başına mücâdele edip İslâm üzerine yaşamaya devâm etmiştir. Yaptığı el işleri ile geçimini sağlamaya çalışan Hz. Sevde (r.anha) yavrularını kimseye muhtâç etmeden ve inancından da tâviz vermeden bir müddet bu hal üzere devâm etti. 

Peygamberimiz (sav) Hz. Hatîce’nin vefâtından sonra yalnız kalmış, bir süre evliliği düşünmemişti. Evinin idâresi ve çocukların bakımı Peygamberimiz’in (sav) üzerine kalmıştı. Evlâtlarına annelerinin yokluğunu hissettirmemeye çalışıyordu. Sahabe Efendilerimiz ise Efendimiz'deki bu yalnızlığı görüyor, onun bu halden kurtulmasını istiyorlardı. Onun yalnızlığını giderecek, onu mutlu edecek bir evlilik yapmasını arzu ediyorlardı. 

Bir gün Osman b. Maz’ûn'un hanımı Hz. Havle (r.anha), Peygamberimiz’in hâne-i saâdetlerine geldi ve ona bu meseleyi açtı. Efendimiz’in evliliğe sıcak baktığını görünce ona Sevde binti Zem’a’yı tavsiye etti. Peygamberimiz onun dindeki gayretini biliyordu. Kendisine iyi bir eş olacağını düşündü. Bu teklîften memnûn oldu ve Hz. Havle’nin gidip Hz. Sevde (r.anha) ile konuşabileceğini söyledi.

Hz. Havle (r.anha) bunun üzerine doğruca Hz. Sevde (r.anha) ile görüşmeye gitti. Peygamberimiz’in kendisini ona dünür olarak gönderdiğini söyledi. Hz. Sevde (r.anha) bu habere oldukça sevindi. Ayrıca daha önce gördüğü ilginç bir rüyâ hatırına geldi. Kocası Sekrân’ın vefâtından önce gökyüzündeki ayın süzülüp kendi üzerine inerek başının üzerinde döndüğünü görmüştü. Yakın çevresine rüyâsını anlattığında kocasının ölüp kendisinin de şerefli bir kimse ile evleneceğine yorumlamışlardı. Hz. Sevde’nin rüyâsını hatırlamasıyla sevinci bir kat daha arttı. Zîrâ bu çok üstün bir şerefti ve kolay kolay kimseye nasîb olmazdı. Bu teklîften onur ve mutluluk duydu. Fakat bazı tereddütleri vardı. Asil ve zarif bir hanım olan Hz. Sevde (r.anha), kocasının vefâtından sonra beş küçük çocukla Efendimiz’e (sav) yük olmaktan, çocukları ile rahatsızlık vermekten ve ona lâyıkıyla hizmette bulunamamaktan çekiniyordu. Bu sebeplerle Peygamberimiz’e (sav) hemen bir cevap veremedi. Peygamberimiz (sav) bu çekinceleri anlamış olacak ki gidip onunla kendisi görüştü. Hz. Sevde (r.anha) sıkıntılarından bahsedince bunun hiçbir soruna yol açmayacağını, aksine “Kadınların hayırlısı küçük çocukları sebebiyle zorluklarla karşılaşanlardır.olduğunu buyurarak Hz. Sevde’nin gönlünü ferahlattı. 

Bu görüşmeden sonra Hz. Sevde (r.anha) meseleyi babasına anlatmış, babası henüz müslüman olmamasına rağmen bu teklîfi büyük bir memnûniyetle kabûl etmişti. Peygamberimiz’den (sav) “çok şerefli bir eş” diye bahsetti. Bu evlilikle birlikte kendisi de şerefli bir âilenin parçası olacaktı. Ayrıca çok yaşlı olduğu için vefâtından sonra kızı ve torunlarına daha iyi bakılacağını ve yalnız kalmayacaklarını düşünmüştü. Çünkü müslüman oldukları için Hz. Sevde ve âilesine akrabâlarından hâlâ iyi davranmayan kimseler vardı. Böylece Efendimiz ile Hz. Sevde’nin evlilikleri babası tarafından da onaylanmış oldu.

Hz. Sevde (r.anha) nikâh işi ile ilgilenmesi için kayınbirâderi Hatib b. Amr’ı görevlendirdi. O da dört yüz dirhem karşılığında Hz. Sevde’yi hicretten üç yıl önce Mekke’de Ramazan ayında Peygamberimiz’le (sav) nikâhladı. Peygamber Efendimiz (sav), hicretinden sonra mescid ve kalacakları odalar inşâ edilince, Zeyd b. Hârise ve Ebu Rafî’yi Mekke’ye gönderdi. Onlar da Hz. Sevde’yi, Peygamberimiz’in (sav) kızları Ümmü Gülsüm ve Fâtıma’yı alarak Medîne’ye döndüler. 

Evlendiklerinde Hz. Sevde elli yaşın üzerindeydi. Peygamberimiz’in Hz. Sevde ile evlenmek istediğini duyan Mekkeliler oldukça şaşırmışlardı. Hem dul hem de yaşı büyüktü. Hz. Hatîce’den sonra böyle bir evliliği beklemiyorlardı. Peygamberimiz, Hz. Sevde’nin din için yaşadığı sıkıntıları, verdiği mücâdeleyi biliyordu. Malını mülkünü bırakıp; yurdundan, yuvasından ayrılıp hicret etmesini, dînini düzgünce yaşamak için pek çok sıkıntıya katlanmasını takdirle karşılamıştı. Bütün bunlar Hz. Sevde’ye olan muhabbetinin temelini oluşturmuştu. Resûl-i Ekrem (sav) hem ona destek olabilmek ve çevresinden gelebilecek kötülüklere karşı onu korumak hem de ondan destek almak için bu evliliği yaptı. Hz. Sevde şefkat doluydu, yardımseverdi. Peygamberimizin kendisine ve çocuklarına en iyi hizmeti etmek husûsunda çok titiz davranıyordu. 

Hz. Sevde’nin (r.anha) inancını yaşama, îmânını kuvvetli tutma konusundaki gayreti her noktada kendini gösteriyordu. Tatlı dilli ve güler yüzlüydü. Elinden güzel işler çıkardı; evlenecek olanların çeyizlerine katkıda bulunur, onların gönüllerini alırdı. Hediye etmeyi, insanlara maddî ve mânevî yardım etmeyi severdi. Evlendikten sonra da Peygamberimiz’in kızları Ümmü Gülsüm ve Fâtıma’ya bir anne şefkati ile yaklaşmış ve onlara anneleri Hz. Hatîce’nin yokluğunu hissettirmemek için çabalamıştır.

Hz. Sevde (r.anha) Peygamberimiz’in (sav) diğer hanımları ve bilhassa Hz. Âişe ile iyi geçinirdi. Yeri geldiğinde ona hizmet eder ve onu hoşnut etmeye çalışırdı. Peygamberimiz’in (sav) ona olan sevgisini iyi biliyordu. Yaşı ilerleyince Peygamberimiz’in kendi yanında geceleme sırasını Hz. Âişe’ye bırakmıştı. Bir gün Efendimize: “Yâ Resûlallah! Bana ayırdığın günü Âişe’ye verdim. Sâdece beni nikâhında tut yeter. Kıyâmet günü Allâh’ın beni senin zevcen olarak diriltmesini istiyorum.” dedi. 

Hz. Sevde (r.anha) uzun boylu, iri yapılı ve ağır hareket eden birisiydi. Bu yönüyle dikkat çektiği ve tanındığı için hicap âyetinin nüzûlüne sebep oldu. O, mütevâzi, gönlü zengin, cömert bir kimse idi. Eline geçen, kendisine verilen hediyeleri sadaka olarak dağıtmayı severdi. Aynı zamanda dericilikte ve el işçiliğinde becerikliydi. Bu şekilde sağladığı kazancı ile yoksul ve kimsesizlere de yardım ederdi. Hz. Ömer halîfeliği döneminde kendisine bir torba dirhem göndermişti. Hz. Sevde (r.anha) hizmetçisini çağırıp hepsini yoksullara dağıttırmıştı. Hak yolunda infâk etmeyi böylesine seven güzel bir insandı.

Uhud savaşında müslüman yaralıların yaralarını sararak, savaşçılara su taşıyarak onlara hizmet etmiştir. Vedâ haccında Peygamberimiz’le birlikte hac yapma şerefine ermiştir. Peygamberimiz’in vefâtından sonra bir daha hac ve umreye gitmemiş ve hattâ evinden dahi pek çıkmamıştı. 

Vedâ haccında Efendimiz’in yanında bulunan Hz. Sevde (r.anha), Müzdelife gecesinde Allah Resûlü’nün izni ile erken yola çıkmıştır. Hz. Sevde’nin yaşlı olması ve ağır yürümesi sebebiyle bazıları ile birlikte Resûlullah Efendimiz vakfelerini akşamdan yapıp çıkmalarına izin vermiştir. Bu ve benzer durumda olanlar açısından da bir kolaylığın oluşmasını sağlamıştır.

Hz. Sevde (r.anha) İslâmiyet’in ilk yıllarından itibâren Efendimiz’in (sav) çok yakınında yaşamasına rağmen sâdece beş hadis rivâyet etmiştir. 

Hz. Ömer’in (ra) halîfeliği sırasında 644 yılında Medîne’de vefât etmiş, cenâze namazı Hz. Ömer tarafından kıldırılmış ve Cennetü’l-bakî mezarlığına defnedilmiştir. Vefâtından sonra Hz. Âişe, Hz. Sevde’yi çokça anar, onun gösterdiği fedâkârlığı hep dile getirir ve “yerinde olmak istediğim kadınların en sevimlisi Sevde binti Zem’a’dır.” derdi.

Hz. Sevde (r.anha) en zor zamanlarda İslâmiyet’i kabûl etmenin ve Allâh’a iyi bir kul olmanın mükâfâtını ömrünün ilerleyen zamanlarında Peygamberimiz’e eş olarak gördü. 

Rabbim onun hayâtından istifâde edip örnek alabilmeyi; güzel bir mü'min, iyi bir eş olabilmeyi ve âhirette şefâatine nâil olabilmeyi bizlere nasîb etsin.

Temmuz 2024, sayfa no: 17-18-19

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak