Tarih boyunca, İslam’ın yüce hakikatleriyle tanışan ve bu dine tüm kalbiyle bağlanan nice şahsiyet olmuştur. Onlardan biri de Fahri Kâinat Efendimiz’in (sav) mübarek hanımları arasında yer alan Hz. Safiyye’dir. O, yalnızca bir eş değil, aynı zamanda merhamet, adalet, sabır ve fedakârlık timsali bir kadındı. Yahudi bir ailede doğmuş olmasına rağmen, İslam’la tanıştıktan sonra gönülden iman etmiş ve hayatını ibadete adamıştı.
Hz. Safiyye’nin Kökeni ve Çocukluk Yılları
Hz. Safiyye, 610 yılında Medine’de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, o dönemin en büyük Yahudi âlimlerinden ve Nadiroğulları kabilesinin liderlerinden olan Huyey b. Ahtab’dı. Yahudi toplumu içinde büyük bir itibara sahip olan babası, özellikle Araplarla olan siyasi ve ekonomik ilişkileriyle tanınıyordu. Hz. Safiyye’nin ailesi, İslamiyet’ten önce de Arap kabileleriyle iç içe bir hayat sürmüştü.
Hz. Safiyye, küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim aldı. Babasının bilgisi ve konumu sayesinde Yahudi dini, gelenekleri ve toplum yapısı hakkında derinlemesine bilgi sahibi oldu. Ancak çocukluğu boyunca, diğer Yahudi kabileleri gibi onun ailesi de bir peygamberin gelişini bekliyor; Yahudi kutsal metinlerinde bahsedilen son peygamberin geleceğine inanıyordu. Ne var ki Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sav) peygamber olarak ortaya çıkması, Yahudi ileri gelenleri tarafından hoş karşılanmadı. Çünkü Yahudiler, son peygamberin kendi içlerinden çıkmasını bekliyorlardı. Her ne kadar Peygamberimiz’in (sav) vasıfları, Tevrat’ta zikredilen özelliklerle birebir örtüşüyor olsa da onlar, kendi soylarından olmayan o muazzez peygambere iman etmek istemediler. Huyey b. Ahtab ve çevresi de Efendimiz’in (sav) son peygamber olduğunu kabul etmek istemedi ve İslam’a karşı cephe aldı.
Hayber ve Büyük İmtihan
Hz. Safiyye, Peygamberimiz (sav) ile evlenmeden önce iki kez evlenmişti. İlk eşi Selâm b. Mişkem’di. Ancak bu evlilik kısa sürdü. Daha sonra Kinâne b. Ebi’l-Hukayk ile evlendi. Kinâne, Hayber Savaşı sırasında Müslümanlara karşı direnen Yahudi liderler arasındaydı. Hayber’in fethiyle birlikte Kinâne öldürüldü ve Hz. Safiyye esir alındı.
O gün, Hz. Safiyye için hayatının en zor günüydü. Yahudi ileri gelenleri öldürülmüş ve Hayber Müslümanların kontrolüne geçmişti. Esirler arasında bulunan Hz. Safiyye büyük bir üzüntü içerisindeydi. Ancak Müslümanlar, esirlere asla kötü davranmıyorlardı.
Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Safiyye’yi esirler arasından özel olarak seçti ve ona bir teklifte bulundu: İslam’ı kabul ederse onunla evlenecek, kabul etmezse özgürlüğüne kavuşacaktı. Hz. Safiyye için bu teklif sadece bir kurtuluş fırsatı değil, aynı zamanda hakikatin kapısını aralama anıydı.
İslam’ı uzun zamandır uzaktan izleyen Hz. Safiyye, aslında Resûlullah’ın (sav) peygamber olduğuna dair bazı işaretler görmüştü. Hatta bir gece rüyasında, Medine’nin ay ışığıyla aydınlandığını ve bu ışığın kendi evine kadar ulaştığını görmüştü. Rüyasını babasına anlattığında, babası öfkeyle, “Sen Arapların liderine mi gönlünü kaptırdın?” diyerek onu azarlamıştı. İşte o an, babasının Peygamber Efendimiz’in (sav) peygamber olduğunu bildiğini ama bunu reddettiğini anlamıştı.
Hayber’de artık karar anı gelmişti. Hz. Safiyye iman etmeye karar verdi ve Müslüman oldu. Böylece yalnızca esaretten kurtulmakla kalmadı, aynı zamanda İslam’ın rahmet iklimine dahil oldu.
Peygamber Efendimiz (sav) ile Evliliği
Peygamber Efendimiz’in (sav), Hz. Safiyye ile evliliği Hayber’den Medine’ye dönüş yolunda gerçekleşti. Hz. Safiyye’nin düğün yemeği olarak, basit ama bereketli bir sofra kuruldu. Bu mütevazı yemek, aslında İslam’ın gösterişsiz ama samimi ruhunu temsil ediyordu.
Efendimiz, Hz. Safiyye’ye son derece nazik ve müşfik davrandı. Hayber dönüşü esnasında Hz. Safiyye yorulmuştu. Efendimiz, devenin üzerine çıkabilmesi için kendi dizini ona dayanak yapmış, ona destek olmuştu. Bu, onun ne denli zarif ve ince ruhlu bir eş olduğunun en güzel göstergelerinden biriydi.
Bir defasında Hz. Âişe Annemiz, Hz. Safiyye’nin kısa boylu oluşu hakkında Efendimiz’in huzurunda konuşmuş, Resûl-i Ekrem de, “Ey Âişe! Öyle bir söz söyledin ki, eğer o söz denize karışsaydı onun suyunu bozardı.” buyurmuştu. Peygamber Efendimiz bu sözleriyle bir taraftan gıybetin kötülüğünü dile getirirken, diğer taraftan da Hz. Safiyye’nin hakkını savunmuştu.
Başka bir seferde ise Hz. Âişe ile Hz. Hafsa Annelerimiz, kendilerinin Kureyşli olduklarını ve Resûlullah’ın yalnızca hanımı değil, aynı zamanda akrabası bulunduklarını söyleyerek Hz. Safiyye’nin gönlünü incitmişlerdi. Efendimiz eve geldiğinde onu ağlar hâlde buldu. Hz. Safiyye durumu anlatınca, Fahr-i Kâinat Efendimiz ona:
“Sen de onlara, ‘Hz. Harun dedem, Hz. Musa amcam, Muhammed (sav) de kocam’ desen olmaz mıydı?” buyurdu. Bu sözleriyle hem onu taltif etti hem de teselli etti.
Hz. Safiyye’nin İslam’a Hizmeti ve Faziletleri
Hz. Safiyye Validemiz, İslam’ı kabul ettikten sonra büyük bir aşkla ibadete yöneldi. Hayatı boyunca sürekli dua ve zikirle meşgul oldu. Diğer annelerimiz gibi o da İslam toplumuna örnek bir kadın oldu.
Onun en önemli özelliklerinden biri cömertliğiydi. Hayatta iken evini sadaka olarak bağışladı. Ayrıca, Hz. Osman’ın evi kuşatıldığında ona gizlice yemek götürerek büyük bir cesaret sergiledi. Vefat ettiğinde geride yüz bin dirhemlik bir servet bırakmış, bunun üçte birinin yeğenine verilmesini, geri kalanının ise fakirlere sadaka olarak dağıtılmasını vasiyet etmişti. Bu da onun adalet ve merhamet anlayışının en büyük göstergelerinden biriydi.
Hz. Safiyye’nin İlme Katkıları
Hz. Safiyye, on hadis rivayet etmiştir. Rivayet ettiği hadislerden bazıları, kadınların ibadet hayatına dair önemli bilgiler içermektedir. Örneğin, hayız hâlindeki bir kadının Vedâ tavafı yapmasının gerekmeyeceğine dair hadisin kaynağı Hz. Safiyye’dir. Ayrıca suizandan kaçınmanın gerekliliğine dair hadislerin de onun vesilesiyle rivayet edildiği bilinmektedir.
Onun başından geçen ve bizlere bizzat anlattığı bir hadise, fitnelere karşı ne denli dikkatli olmamız gerektiğini öğretmiştir. Hz. Safiyye Annemiz hadiseyi şöyle anlatır:
Resûl-i Ekrem (sav) itikâfa girmişti. Bir gece onu ziyarete gidip konuştum. Sonra eve dönmek üzere kalktığımda o da beni evime götürmek üzere kalktı. Bu sırada Ensar’dan iki kişi bizimle karşılaştı. Peygamberimiz’i (sav) gördüler ve çabucak uzaklaşmaya başladılar. Resûl-i Ekrem (sav) arkalarından seslenerek:
“Biraz yavaş olun. Yanımdaki Safiyye’dir.” buyurdu.
Onlar: “Hâşâ, senin hakkında nasıl kötü bir şey düşünebiliriz Yâ Resûlallah!” deyince de Efendimiz şöyle buyurdu:
“Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir şüphe atmasından endişe ettim.”
Bu olayda Peygamberimiz (sav), şeytanın vesvese verebilme ihtimaline karşı önceden açıklama yaparak, olası bir fitnenin önüne geçmiştir. Böylece ümmete yanlış anlaşılabilecek davranışlardan sakınmayı öğütlemiştir.
Son Yılları ve Vefatı
Peygamberimiz (sav) ile dört yıl evli kalan Hz. Safiyye, Efendimiz’in (sav) vefatından sonra hayatının geri kalanını ibadet ve hayır işleriyle geçirdi. 670 veya 672 yılında, Ramazan ayında Medine’de vefat etti. Mübarek bedeni, Bakî Mezarlığı’na defnedildi.
Hz. Safiyye’nin hayatı, merhametin, sabrın, fedakârlığın ve imanın en güzel örneklerinden biridir. O, zor zamanlar yaşamış; ancak Allah’ın rahmetiyle şereflenerek İslam’ı seçmiştir. Efendimiz’in (sav) hanımı olma bahtiyarlığına erişmiş, hayatını hayır, ibadet ve sadaka yolunda harcamıştır. Onun hayatı, sabır ve teslimiyetin mükemmel bir örneği olarak kıyamete kadar unutulmayacaktır.
Nisan 2025, sayfa no: 11-12-13
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak