Ara

Hz. Rukayye binti Rasûlullâh (r.anhâ) / Nurgül Dere

Rukayye Vâlidemiz, Hz. Peygamber’in (sav) ikinci kızıdır. Nübüvvetten önce dünyâya gelmiştir. Kemâl ve edepte tıpkı pak Vâlidesi Hz. Hatîce (r.anhâ) gibi çok üstündü. Peygamberimiz (sav) kendisine Nübüvvet gelmeden önce kızı Rukayye’yi Ebu Leheb’in oğlu Utbe ile evlendirmişti. Fakat henüz düğünleri olmamıştı ve evlilik hayâtı da yaşamıyorlardı. Aynı şekilde Efendimiz (sav) Rukayye’nin küçük kardeşi Ümmü Külsüm’ü de yine Ebu Leheb’in bir diğer oğlu Uteybe’ye nikâhlamıştı. Her iki nikâhı nişanlılık olarak anlayabiliriz. Efendimiz’e (sav) Peygamberlik gelince Kureyşliler ve en başta da Ebu Leheb buna şiddetle karşı çıkmışlar ve haddi aşan hakâret ve işkence yollarına başvurmuşlardı. Tüm bunlar olurken Rabbimiz (cc) Tebbet Sûresi’ni indirir. Sûrede geçen: “Ebû Leheb’in iki eli kurusun! Zâten kurudu da.” âyeti Efendimiz (sav) amcası Ebû Leheb’i iyice çığırından çıkarır. Derhâl oğullarına: “Eğer Muhammed’in kızlarını boşamazsanız sizinle konuşmak bana haram olsun!” diye baskı yapar. Nihâyetinde Utbe ve Uteybe, Efendimiz’in (sav) pak kızları Hz. Rukayye ve Hz. Ümmü Külsüm’ü boşarlar. Zâten hiç başlamamış olan ve nişanlılık devresinde kalan evlilik hayatları böylece bitmiştir. Rukayye Vâlidemizin güzelliği dillere destandı… Peygamberimizin sâdık arkadaşlarından Hz. Osman’ın eskiden beri Rukayye’ye hisleri vardı ve o Ebu Leheb’in oğluyla nişanlanınca çok üzülmüştü. Nişan bozulunca çok mutlu olan Hz. Osman’ın artık bir engeli kalmaz ve Rasûlullâh’ın da onayı ile bu iki mübârek ve güzel insanın hayâtı birleşir. İslâm’ın yayılmasıyla birlikte Mekkeli müşrikler, putlara tapmaktan vazgeçen ve Müslüman olan insanlara hayâtı yaşanmaz kılmaya başlamışlardı. Peygamberliğin beşinci yılının Recep ayında, Rasûlullâh’ın yönlendirmesiyle, Hz. Osman hanımı Rukayye’yi de yanına alarak, bir grup sahâbî ile birlikte Habeşistan’a hicret ederler. Bununla alâkalı olarak Peygamberimiz: “İbrâhîm ve Lût Peygamberlerden sonra Osman, hanımını yanına alarak hicret eden ilk kişidir.” buyurmuşlardır. Rukayye Vâlidemiz o kadar güzeldi ki, eşi Hz. Osman ile Habeşistan’a hicret ettiğinde oradaki çevre bu güzelliği fark edip vâlidemizi çok rahatsız etmiştir. Bu yüzden o çok sıkıntılar yaşamıştır. Habeşistan’da iken Abdullah adında bir çocukları olur. Abdullah altı yaşlarında iken bir horozun saldırısına uğrar. Horoz Abdullah’ın yüzünü yaralar, bu yara iyileşmez, yüzü şişer. Çocuk çok hastalanır ve vefât eder. Cenâze namazını Hz. Peygamber (sav) kıldırmış, kabrine ise babası Hz. Osman indirmiştir. Abdullah’ın vefâtı Habeşistan’dan döndükten sonra vukû bulmuştur. Hz. Rukayye’nin Abdullah’tan başka çocuğu olmamıştır. Hz. Peygamber (sav) Bedir muharebesine çıkacağı sırada kızı Rukayye (r.anhâ) hastalanır. Efendimiz (sav) Hz. Osman’ın (ra) Rukayye’nin yanında kalmasını ve onunla ilgilenmesini ister, bu yüzden Hz. Osman Bedir muharebesine katılamamıştır. Bedir savaşında zafere ulaşan Hz. Peygamber (sav), zafer haberini müjdelemesi için Zeyd bin Hârise’yi önden Medine’ye gönderir. İşte Rukayye Vâlidemizin vefâtı bu zafer gününe denk gelmiştir. Hz. Peygamber (sav) ve Müslümanlar Bedir zaferine mi sevinsin, yoksa Hz. Rukayye’nin vefat haberine mi üzülsün?.. Bedir muharebesinden dönen Peygamberimiz (sav) kızının vefat haberine çok üzülür. Hz. Ömer ağlayan kadınları görünce onlara kızmış ve sert konuşmuştur, bunu gören Peygamberimiz: “Ömer, bırak da ağlasınlar. Nitekim ağlamak kâlp ile gözün alâkasıdır. Allah için olursa rahmettir, yok eğer iş ellere ve dile kadar intikâl ederse (yani sözler söyleyip de dövünmek faslı başlarsa) o zaman şeytan işi olur.” buyurmuştur. Hz. Rukayye’nin cenâzesini Hz. Ümmü Eymen yıkamıştır. Cenâze namazını Hz. Osman kıldırmış ve vâlidemiz Bâkî kabristanına defnedilmiştir.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak