O erler ki,
O erler ki, gönül fezâsındalar,
Toprakta sürünme ezâsındalar.
Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezâsındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizâsındalar.
Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzâsındalar
İçine nefs sızan ibâdetlerin
Birbiri ardınca kazâsındalar.
Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sâdece Allâh’ın rızâsındalar.
Necip Fazıl Kısakürek
Hz. Peygamber Efendimiz’in yakın çevresinde adı Safiyye olan iki hanımefendi vardır. Bunlardan biri O’nun halası, diğeri de eşiydi. Biz, bu yazımızda gerçek bir kahraman olan halası Hz. Safiyye’yi siz kıymetli okuyucularımıza tanıtmaya çalışacağız. Hz. Safiyye, mîlâdî 566 yılı civârında Mekke’de doğdu. Babası Abdülmuttalib, annesi Hâle bint Vüheyb’dir. Hâle, Hz. Peygamber Efendimiz’in annesi Âmine’nin amcasının kızıdır. Abdülmuttalib’in Hâle’den Mukavvim, Hacl, Safiyye ve Hamza adında dört çocuğu olmuştur. Bunlardan Mukavvim ve Hacl, İslâm’a yetişemediler. Mukavvim, Risâlet’ten altı yıl önce kırk dört yaşlarında vefât etti.1 Hacl de Mukavvim’den bir yıl sonra vefât etti.2 Bunların çocukları İslâm’a yetişti ve Müslüman oldular. Hz. Peygamber Efendimiz’in altı halasından biri olan Safiyye, Câhiliye devrinde Ebû Süfyân’ın kardeşi Hâris b. Harb ile, onun ölümünden sonra da Hz. Hatîce’nin kardeşi Avvâm b. Huveylid ile evlendi. İlk evliliğinden Safî adında bir oğlu3 veya Safyâ adında bir kızı4, ikinci evliliğinden Zübeyir, Sâib ve Abdülkâ’be adlı oğulları ile Ümmü Habîbe adlı kızı oldu.5 Kocası Avvâm ölünce çocuklarının terbiyesiyle bizzat ilgilendi. Onların cesur birer insan olarak yetişmesi için sıkı bir disiplin uyguladığı gerekçesiyle zaman zaman yakınları tarafından tenkîd edildi. Ancak onun bu davranışı aşere-i mübeşşereden olan Zübeyir b. Avvâm ile muhtelif gazvelere katılan Sâib b. Avvâm’ın çok iyi yetişmesini sağladı.
Hz. Safiyye ilk müslümanlardan biri kabûl edilen oğlu Zübeyir ile birlikte müslüman oldu. “En yakın akrabâlarını uyar”6 meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca Hz. Peygamber, yakınlarını toplayarak onları İslâm’a dâvet etti; bu arada halasına da, “ey Rasûlullâh’ın halası Safiyye! Seni de Allâh’ın azâbından koruyamam” diyerek onu da müslüman olmaya dâvet etti.7 Toplantıda Ebû Leheb’in Rasûlullâh’a hakāret etmesi üzerine Hz. Safiyye’nin ona karşı çıkıp yeğenini savunması onun ilk müslümanlardan olduğunu göstermektedir.8 İslâm’ın yayılması konusunda Hz. Peygamber’e destek olan Hz. Safiyye, oğlu Zübeyir ile birlikte Medîne’ye hicret etti.
Hz. Safiyye çeşitli savaşlara katıldı, gazâya çıkan ilk müslüman hanım diye anıldı; savaşlarda yaralıların tedâvisinde ve geri hizmetlerde önemli görevler üstlendi. Uhud Gazvesi sırasında eline bir mızrak alarak savaşın yapıldığı yere giden Safiyye bāzı müslümanların geri çekilmekte olduğunu görünce, “Rasûlullâh’ı bırakıp nereye gidiyorsunuz?” diye elindeki mızrakla onlara vurmaya başladı. O, kardeşi Hz. Hamza’nın ve yeğeni (ablası Ümeyme’nin oğlu) Abdullah b. Cahş’ın şehîd olduğunu duymuştu. Onun şehidlerin bulunduğu yere geldiğini gören Rasûl-i Ekrem, kardeşi Hamza’nın düşman tarafından parçalanmış vücûdunu görmemesi için oğlu Zübeyir’e annesini durdurmasını söyledi. Ancak Safiyye’nin kardeşine yapılanlardan haberi olduğunu, Allah rızāsı için buna sabredeceğini bildirmesi üzerine Rasûlullah, Hamza’nın yanına yaklaşması için ona izin verdi. Hendek Gazvesi devâm ederken Medîne’de sığındıkları eve girmeye çalışan bir yahudiyi öldürmesi, böylece bir kâfiri öldüren ilk müslüman kadın olması da önemlidir.
Hicretin beşinci senesine denk gelen 627 yılının Mart ayında düşmanlar, Medîne şehrini kuşattılar. Kuşatmadan kısa bir müddet önce bu baskını haber alan Hz. Peygamber Efendimiz, düşmanın şehre girebileceği tarafa hendek kazdırdığı için bu savaşa Hendek savaşı denildi. Düşman ordusu bütün Arap kabîlelerinden oluştuğu için de Ahzâb (hizipler, bölükler, ordular) savaşı denildi. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’in Ahzâb sûresinde bu savaştan söz eder. Savaşı yahûdî kabîlelerinden biri olan Nadîr oğulları kabîlesinin reisi Huyey b. Ahtab organize etti. Medîne’nin güneyindeki Mekke’den dört bin kişi; kuzeyindeki Gatafan oğullarından da altı bin kişi toplamak sûretiyle on bin kişilik ordu ile Medîne’ye baskın yaptı. Maksatları yeni kurulan Medîne İslâm Devleti’ni yıkmak ve Müslümanları tamâmen yok etmekti. Hiç ummadıkları hendek engeli ile karşılan düşmanlar neye uğradıklarını şaşırdılar. Yeri gelmişken söyleyelim ki, Hz. Peygamber Efendimiz, katıldığı her savaşta ayrı bir taktik kullanır ve düşmanı rûhen çökertirdi. Bu savaşta da öyle oldu ve düşman ne yapacağını şaşırdı. Hz. Peygamber Efendimiz’e karşı aşırı bir düşmanlık besleyen Huyey, kendine göre bir çıkış yolu bulmaya koyuldu ve o sırada Medîne’de oturan ve Hz. Peygamber Efendimiz’le aralarında saldırmazlık anlaşması bulunan yahûdî kabîlesi Kurayza oğullarını tahrîk ederek Ahzâb'ın safında savaşa sokmayı başardı. Bu durumu haber alan Hz. Peygamber Efendimiz, hem cepheyi idâre etti hem de kadın ve çocukları korumak için tedbirler aldı. Şehrin içinde yaşayan Kurayza yahûdîlerinin ânî baskınlarına hedef olabilecek kadın ve çocukları, Müslümanların korunaklı evlerine topladı ve cephedeki vazîfesinin başına gitti. Müslümanların kadınları ve çocukları, her an yahûdîlerin ve münâfıkların baskınına uğrayabilirdi. Durum çok zor ve tehlikeliydi.
Müslümanların kadınlarının ve çocuklarının koruma altına alındığı bu evlerden biri de Hz. Peygamber Efendimiz’in şâiri Hassân b. Sâbit’in eviydi. Kurayza oğulları yahûdîlerinin ileri gelenlerinden Ğazzal b. Semev’el komutası altında on kişilik bir yahûdî birliği gelip bu evi ok yağmuruna tutarak içeri girmeye çalıştılar. İçlerinden birisi, taştan ve kale şeklinde yapılmış köşkün kapısına kadar yaklaşıp içeri girmek istedi. Peygamber Efendimiz’in o anda altmış yaşında olan halası Hz. Safiyye de bu evdeydi. Şimdi hep birlikte onu dinleyelim: “Hassân b. Sâbit, köşkte bizim yanımızdaydı. Bizimle birlikte kadınlar ve çocuklar vardı. Yahûdîlerden biri, bulunduğumuz köşkün çevresinde dolaştı ve bir müddet sonra bize doğru geldi. Tam işte o sırada Kurayza oğulları yahûdîleri, Rasûlullah(sav) ile aralarında var olan saldırmazlık antlaşmasını bozmuş ve bizimle savaş hâlindeydiler. Bu sebepten dolayı hiç kimse aramızdaki gerginliği gideremezdi. Rasûlullah(sav) ashâbı ile birlikte hendekteki düşmanlarıyla uğraşıyordu. Cepheyi bırakıp bize gelme gücüne ve imkânına sâhip değildi. Ben, Hassân’a “ey Hassân, gördüğün gibi şu yahûdî, köşkün etrâfını dolaşıp duruyor. Vallâhi ben, onun bu köşke girilebilecek yerleri öğrenip yahûdîlere kılavuzluk edeceğinden korkuyorum. Cephede bulunan Rasûlullâh’ın(sav) ve ashâbının bu durumdan haberleri olmaz; aşağı in de öldür şunu” dedim. Hassân, bana “Allah iyiliğini versin ey Abdulmüttalib’in kızı! Vallâhi sen de iyi bilirsin ki, ben bu işin adamı değilim. Ben, gücü ve kuvveti dilinde olan kimselerdenim; kılıç ve mızrak kullanan erlerden değilim. Ben, bunu yapamam. Bende bunu yapabilecek cesâret olsaydı, ben de Rasûlullah(sav) ile birlikte savaşa giderdim” dedi. Hassân bana böyle deyince ve onda bu işi başaracak güç göremeyince, başıma sıkı bir tülbent bağladıktan sonra elime bir sırık alıp köşkten aşağı indim. Dış kapıyı açıp sessizce adamın arkasına vardım ve hemen sırıkla vurup başını parçaladım. Adamın işini bitirip başını kestim ve Hassân’a “al şu başı da aşağıdaki yahûdîlerin üzerine doğru fırlatıp at!” dedim. Hassân, “bende bu güç ve cesâret nerede?” deyince, yahûdînin başını alıp arkadaşlarına doğru attım. Başı gören yahûdîler, “bize, müslümanların âilelerinin yanlarında erkek olmadığı haberi verilmişti” diyerek dağılıp gittiler.”9
Saygıdeğer okuyucularım, yazımın başında Hz. Safiyye için ‘kahraman’ ifâdesini niçin kullandığım şimdi daha anlaşıldı, değil mi? Evet, bu ümmetin nice kadın kahramanları vardı; şimdi de var elhamdülillah. Bunları Bosna’da, Filistin’de, Gazze’de gördük, daha da göreceğiz inşâallah. Kadınları, erkeklerinden daha kahraman olan bu ümmetin târih boyunca dalı yere gelmedi, gelmeyecek inşâallah.
Hz. Safiyye, Peygamber Efendimiz’in vefâtından sonra bir müddet daha yaşadı. Medîne’de vefât etti, cenâze namazı Hz. Ömer tarafından kıldırıldıktan sonra Bakî mezarlığına defnedildi. Şiirlerinin mükemmel, mersiyelerinin duygulu olduğu kaydedilen Safiyye’nin Hz. Peygamber’e methiyeleri yanında kardeşi Hamza’nın şehâdeti ve Rasûlullâh’ın(sav) vefâtı dolayısıyla söylediği mersiyeleri de vardır. Leylâ Muhammed el-Hayâlî onun kaynaklardan derlediği şiirlerini “Dîvânü Ṣafiyye” adlı bir makālede yayınlamıştır.10
Dipnotlar
1 Belâzürî, Ensâb, IV, 395.
2 Belâzürî, Ensâb, IV,397.
3 İbn Sa’d, et-Tabakât, VIII, 41.
4 Belâzürî, Ensâb, I, 90.
5 Zübeyrî, Kitâbu Nesebi Kureyş, s. 20.
6 eş-Şuarâ Sûresi, 26/214.
7 Buhârî, Menâkıb, 13; Müslim, Îmân, 350.
8 Belâzürî, Ensâb, I, 119.
9 Daha geniş bilgi için bakınız: Vâkıdî, el-Meğâzî, II, 462-463; İbn Hişâm, es-Sîre, III, 239; Halebî, es-Sîre, II,239; Heysemî, Mecmau’z-zevâid, VI, 133-134; Diyarbekrî, Hamîs, I, 550.
10 Aynur Uraler, “Safiyye bint Abdülmuttalib”, DİA, XXXV.
Mart 2025, sayfa no: 42-43-44
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak