Ara

Hz. Peygamber (sav) İle Hz. Ebûbekir’in (ra) Hicreti

Hz. Peygamber (sav) İle Hz. Ebûbekir’in (ra) Hicreti

Hz. Ömer’in, Hz. Ebûbekir’i, Hz. Peygamber'le Berâber Mağaraya Girerken Yaptığı Hizmetlerden Dolayı Övmesi

Bāzı kimseler, Hz. Ömer döneminde: “Hz. Ömer, Ebûbekir’den daha üstündür.” dediler. Bu haber Hz. Ömer’in kulağına geldiğinde o (ra): “Allâh’a yemîn ederim, Ebûbekir’in bir gecesi vardır ki Ömer âilesinden daha hayırlıdır. Ebûbekir’in bir günü vardır ki, Ömer âilesinin hepsinden daha hayırlıdır.” dedi ve devamla şöyle anlattı:

“Hz. Peygamber mağaraya gittiği gece evden çıkarken Ebûbekir de yanındaydı. Bāzan Peygamber’in önünden bāzan da arkasından gidiyordu. Rasûlullah bunu farkedince: “Ey Ebûbekir! Ne yapıyorsun? Bāzan önümde, bāzan da arkamda gidiyorsun?” dedi. Bunun üzerine Ebûbekir: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizi arayanların bulunabileceği hatırıma gelince senin arkana geçiyorum. Bizi gözetenlerin varlığını düşününce de önüne geçiyorum.” dedi. Onlar mağaraya geldiklerinde Ebûbekir: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Dur, ben senin için mağarayı temizleyeyim, sen sonra girersin.” dedi. Böylece Ebûbekir mağaraya girdi, içini temizledi ve sonra da oradaki delikleri kontrol etmediğini hatırladı. Bunun üzerine: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Dur, mağarayı tekrar temizleyeyim.” dedi. Oraları da temizledi ve: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Şimdi girebilirsin!” dedi. Böylece Rasûlullah orada konakladı.” (Bidâye, Kenzü’l-Ummal, Hâkim, Begavî)

Hz. Ebûbekir’in Mağaradayken Hz. Peygamber İçin Endîşelenmesi

Rasûlullah ile Ebûbekir mağaraya girdiler. Kureyş Peygamber’i aramaktaydı, baktılar ki mağaranın ağzında bir örümcek ağı vardır: “Buraya kimse girmemiştir. Eğer girmiş olsaydı örümcek ağını yırtardı!” dediler. Rasûlullah o zaman namaz kılıyordu, Ebûbekir de etrâfı gözetliyordu. Ebûbekir, Peygamber’e hitâben: “İşte bunlar senin kavmindendir. Seni arıyorlar. Allâh’a yemîn ederim ki, ben kendim için üzülmüyorum. Fakat hoşuma gitmeyen bir şeyin sana ulaştığını görürsem çok üzülürüm!” dedi. Hz. Peygamber: “Ey Ebûbekir! Korkma! Kesinlikle Allah bizimle berâberdir.” dedi. (Hafız Ebubekir el-Kadı (Hasan Basrî’den))

Hz. Ebûbekir, Enes’e şöyle anlattı: Biz mağaradayken, Hz. Peygamber’e: “Eğer Kureyşlilerden birisi ayaklarının ucuna baksa bizi mağarada görebilir.” dedim. Hz. Peygamber: “Ey Ebûbekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişi için seni üzen şey ne olabilir?” dedi. (Bidâye-İmam Ahmed’den, Kenzü’l-Ummal, Buhârî, Müslim, Tirmizî)

Hz. Ebûbekir’in Hz. Peygamber’le Birlikte Hicret Etmesi ve Sürâka’nın Onlarla Olan Kıssası

Bera’ b. Āzib (ra) anlatıyor:

Hz. Ebûbekir (ra) Hicret olayını şöyle anlattı:

Gece yola çıktık. O gün ve o gece süratle devâm ettik. Tâ öğle oluncaya kadar... Öğle olunca da acaba bir gölgelik bulabilir miyim diye sağa sola baktım. Bir taş gördüm. Onun yanına vardım. Baktım ki onun dar bir gölgeliği vardır. Orayı Rasûlullah için düzelttim. Ona bir kürk serdim ve: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Buna dayan.” dedim. Hz. Peygamber uzandı. Sonra ben çıktım. Acaba arkamızdan bir kimse geliyor mu diye baktım. Bir çoban gördüm. Ona kimin çobanı olduğunu sordum. “Kureyş’ten falanca kişinin çobanıyım.” deyince onu tanıdım, ‘‘Koyunlarında süt var mı?” diye sordum. O da buna olumlu cevab verince, bana biraz süt sağmasını istedim. Bir koyunu yakaladı. Koyunun memelerini toprakla güzelce temizlemesini söyledim. Böylece yanımda bulunan bir dağarcığa biraz süt sağdı. Ben de onu getirdim, bir kaba koydum. Altına biraz su serpmek sûretiyle soğumasını sağladım. Peygamber’e vardığımda uyanmış olduğunu gördüm, “Ey Allâh’ın Rasûlü! İç” dedim. Rasûlullah kanıncaya kadar içti. Sonra artık yola çıkma zamânının geldiğini söyledim. Ve böylece yola devâm ettik. Kureyş ise bizi sağ ve solda arıyordu. Onlardan hiç birisi bize yetişemedi. Yalnız Sürâka b. Mâlik bir atın sırtında bize yetişmek üzereydi. Ben: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu adam bizi arıyor, bize yetişti.” dedim. Hz. Peygamber “Üzülme! Kesinlikle Allah bizimle berâberdir.” buyurdu. Sürâka bize bir veya iki mızrak boyu kadar yaklaşınca “Ey Allâh’ın Rasûlü, bu bize yetişti.” dedim ve ağladım. Hz. Peygamber niçin ağladığımı sorunca: “Allâh’a yemîn ederim ki, ben kendim için değil, senin için ağlıyorum.” dedim. Rasûlullah elini kaldırarak: “Ey Allâh’ım! Dilediğin şekilde bizi bu adamın şerrinden koru!” dedi. Bu duânın hemen akabinde Sürâka’nın bindiği atın ayakları biraz da sert olan yere o şekilde battı ki atın karnı toprağa değdi. Sürâka hemen attan indi ve: “Ey Muhammed! Biliyorum ki bu, senden gelmiştir. Allâh’a yalvar da beni bu felâketten kurtarsın. Allâh’a and içerim, arkamdan gelenlerin hepsini şaşırtır, onları geri döndürürüm. İşte okdanlığım! Oradan bir ok al. Sonra develerimin ve koyanlarımın falan yerde olduklarını göreceksin ki ne kadar ihtiyâcın varsa onlardan al!” dedi. Rasûlullah: “Onlara ihtiyâcım yoktur.” dedi ve Sürâka için duâ etti. Allah Teâlâ, Sürâka’yı o felâketten kurtardı. O da arkadan gelen arkadaşlarına doğru bindi gitti. Biz de Medîne’ye gelinceye kadar yolumuza devâm ettik. Halk Hz. Peygamber’i karşıladı. Yollara ve evlerin damlarına toplandılar. Hizmetkârlar ve çocuklar koşarak: “Allâhu Ekber! Allâh’ın Peygamber’i geldi, Muhammed geldi” diye bağırıyorlardı. Ve Medîneliler Peygamber’in kime misâfir olacağı konusunda şiddetli bir münâzaaya tutuştular. Rasûlullah: “Ben bu gece dedem Abdulmuttalib’in dayıları olan Benî Neccar kabîlesine misâfir olacağım. Onları bununla şereflendirmek istiyorum.” dedi. Ertesi gün Hz. Peygamber (sav) neresi emredilmişse oraya gitti. (Bidâye-İmam Ahmed’den, Buhârî, Müslim)

Kaynak: Hayâtü’s-Sahâbe (Cilt-1 - M. Yûsuf Kandehlevî)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak