Ey Ümmü Umâre, sendeki bu cesaret ve metanet kimde var!
Hz. Muhammed (sav)
Künyesi Ümmü Umâre olan Hz. Nesibe ilk Müslümanlardandır.
Hz. Nuseybe (r.anhâ), tahminlere göre hicretten 40 sene kadar önce Medine’de doğmuştur. İlk evliliğini amcazâdesi Zeyd İbni Âsım ile yapmıştır. Bu evlilikten Abdullah ve Habib isminde iki çocuğu olmuştur. Zeyd’in vefatından sonra da Urve İbni Amr ile evlenmiş, bu evlilikten ise Temim adında bir oğlu ve Havle adında bir kızı dünyaya gelmiştir.
Ümmü Umâre, daha Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’ye hicret etmeden önce, İslâm’ın üçüncü yılında Mekke’ye gelip Akabe’de Allah Rasûlü’ne biat etmiştir.
Rasûlullah (sav) tebliğ vazifesi için Medine’ye İslâm’ın ilk yılı birkaç dâvetçi göndermişti. İlk yıl Medine’de altı kişi Müslüman olmuştu. İkinci yıl da aynı şekilde altı kişi daha İslâm’a girmişti. Fakat üçüncü yıl Mus’ab bin Umeyr Medine’ye İslâm’ı tebliğ etmek için gitmiş ve birçok kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştu.
İslâm’ın ilk yıllarında Rasûlullah Efendimiz Müslüman olmak isteyenleri Kureyş’lilerin zulmüne uğramamaları için gizlice kabul buyuruyordu. Akabe biatı da böyle olmuştur.
Hac zamanıydı. Medine’den Mekke’ye gelenler Mina’daki bir geçitte Müslüman olup Rasûlullah’a (sav) biat ediyorlardı. İşte bu geçit’e “Akabe” denmiştir. Ümmü Umâre de buraya gelen üçüncü grupta bulunan 73 erkek ve 2 kadından biriydi. Hz. Peygamber (sav) bu 73 erkekle musafaha etmiş, 2 kadın; biri Ümmü Umâre, diğeri ise Esmâ Binti Amr ile uzaktan işaretle, musafaha yapmadan beyatlarını kabul buyurmuştur.
Hz. Ümmü Umâre (r.anhâ) çeşitli savaşlara katılmış, erkeklere bile parmak ısırtacak bir kahramanlık sergilemiştir. Uhud savaşında kırk üç, Yemame savaşında hemen hemen elli iki yaşındaydı. O yaşlarda, böyle savaşlara katılabilmek harikulade bir kahramanlıktır.
Rasûlullah (sav) âhirete irtihal ettikten sonra, Hz. Ebû Bekir döneminde, Yemâme halkının başında zâlim Müseylime-i Kezzab bulunuyordu. Bu mürted, dinden çıkıp peygamberlik iddiasında bulunmuştu. Kendi kabilesinden kırk bin kadar savaşçıyı tarafına çekince iyice kuvvetlenmiş, kendisini peygamber olarak kabul etmeyenlere türlü işkenceler etmeye başlamıştı. Ümmü Umâre’nin oğlu Habib de Müseylime’nin eline düşmüş, türlü işkenceler çekmişti. Habib, Müseylime’nin peygamberliğini kabul etmeyince, Müseylime önce Habib’in bir elini kesmiş, sonra da diğer elini kesmişti. Müseylime kendisini tasdik etmeyen Hz. Habib’in bütün vücudunu parça parça olana kadar doğramış ve sonunda Habib, Allah ve Resûlü’nün yolunda şehit olmuştu.
Hz. Nüseybe (Ümmü Umâre) (r.anhâ), bu acı olayları duyunca: “İnşaallah Müslümanlar bir gün şu herifin dersini verirler, işte o gün ben kendim savaş meydanına atılacak ve kendi kılıcımla bu zâlim, edepsiz herifin hakkından geleceğim” demiştir.
Bu olayları haber alan Allah ve Resûlü’nün Halifesi Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (ra), Hz. Halid bin Velid kumandasında bir ordu hazırlatmıştı. Hz. Ümmü Umâre de Hz. Ebû Bekir’den izin alarak bu ordudaki yerini aldı ve Yemâme savaşı bu şekilde başlamış oldu.
Müseylime çok güçlü biriydi ve kuvvetle savaşıyordu. 1100 Müslümanı şehit etti. Kuvvetleri de Müslümanların kuvvetlerinden fazla idi. Fakat Hakkın kuvveti her şeyden üstündür. Kâfirler ne kadar savaştılarsa da, imanlı Müslümanların karşısında tutunamadılar. Kâfirlerin sayısı o zaman 8-9 bin kadar diye kayıtlıdır. O sıra Hz. Ümmü Umâre de elde kılıç saflara dalmıştı. Sağa sola kılıç sallayarak ilerliyordu. Nihayet kendisini Müseylime’nin bulunduğu yere atabildi. Birkaç yara da almıştı. Fakat istediği yere gelebilmişti. Bu arada Hz. Ümmü Umâre, Müseylime’ye o kadar yaklaşabilmişti ki, mızrak ve kılıçla Müseylime’nin bir eli koptu. Fakat Müseylime iki el ile de kılıç kullanıyordu; yaralara rağmen, Müseylime’nin gık dediği bile görülmedi. Diğer taraftan başka Müslüman gaziler de yetiştiler, Müseylime’yi sardılar. Ancak Müseylime bir kolayını bulup bir beygire atladı ve tam kaçacağı sırada, Abdullah ve bir taraftan da Vahşî yetişip, onun hakkından geldiler. Hz. Ümmü Umâre, Abdullah’ın yanına gelip, meselenin ne olduğunu sordu: Müseylime’nin kimin tarafından öldürüldüğünü öğrenmek istedi. Abdullah şöyle dedi: “Ben ona bir kılıç salladım, o sırada Vahşî’de başka bir kılıç salladı bilemedim hangimizin kılıcı onun hakkından geldi.” Ümmü Umâre bu işe çok sevindi, secdeye kapanıp Hak Teâlâ’ya şükr etti.
Yemâme Savaşında birçok yara alan Hz. Ümmü Umâre’nin tedavisi ile ordu komutanı Halid bin Velid bizzat ilgilenmiş, Allah Resûlü’nden övgüler alan bu kahraman kadına özel ilgi göstermiştir.
***
Ümmü Umâre’yi Rasûlullah Efendimiz (sav) her zaman ziyaret ederdi. Daha sonra sırasıyla Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’de kendi hilafetlerinde Ümmü Umâre’nin hâlini hatırını sorup, ilgilenirlerdi.
Hz. Ömer’in hilafeti devrinde bir gazveden kıymetli kumaşlar gelmişti. Bu kıymetli kumaşların arasında altından sırmalı bir gömlek-şalvar da vardı. Bu elbise Hz. Ömer’in hissesine düşmüştü. Herkes Hz. Ömer’in bu elbiseyi gelinine veya hanımına hediye edeceğini sanıyordu. Fakat öyle olmadı, Hz. Ömer: “Herkesten ziyade Hz. Ümmü Umâre bu elbiseyi almak için haklıdır. Ben böyle düşünüyorum. Ben kendim Rasûlullah’dan (sav) duydum, buyurdular ki: “Savaşta ne tarafa baktımsa hep Ümmü Umâre, hep Ümmü Umâre’yi gördüm” dedi” ve elbiseyi Hz. Ümmü Umâre’ye gönderdi.
Rasûlullah Efendimizden 2 hadis rivayet eden Hz. Nuseybe’nin vefat tarihi hakkında kesin bir malumat yok. Yalnız rivayetlerden Yemâme savaşında hayatta olduğunu görüyoruz. Yemâme’den sonra ne kadar daha yaşadığı belli değildir.
Nurgül Dere (Ağustos 2016)
KAYNAKLAR
Abdulaziz Şennavî, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabeler), trc. Tâceddin Uzun, Uysal Kitabevi, Ankara, 1991.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, trc. M. Salih Arı, Çıra Yayınları, İstanbul, 2004.
İbnu Deybe, Teysiru’l-Vüsûl ilâ Câmii’l-Usûl, trc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, 1993, III.
- Yusuf Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe Muhtasar, hzl. Ömer Lütfi Erdal, İstanbul, 2006, II.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak