Müminler için; Allah'ın Kitabı ve Peygamberin Sünneti, Rableri tarafından onlara bir nimet olarak tamamlanmıştır. Mezhep imamları, meşayıh ve ulema-i kiramın ilimleri de elimizde mevcuttur. Akıllı Müslüman'a düşen görev, bu kaynaklardan hakkıyla istifade etmektir. Aksi takdirde ayet-i kerîmenin bildirdiği, sağır ve dilsizlerden olmak kaçınılmazdır:"Yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en 'kötüsü, gerçeği akıllarına koymayan o sağır ve dilsizlerdir." (Enfal, 8/22) Hakikati elde etmek için kişi, mürşid-i kâmilinden hakkıyla istifade etmeli ama aynı zamanda kendi kendisinin de mürşidi olmalıdır, imanın tadı alınmak isteniyorsa kalpte, Allah ve Rasûlunün muhabbetinin ne kadar olduğu düşünülmelidir. Ayrıca imanda kemali elde etmek için ne kadar gayret sarf edildiği devamlı surette mütalaa olunmalıdır. Acaba Benim de Adım Var mı? İmanda kemal sahibi, Ashab-ı Kiram ın en önde gelen büyüklerinden Hz. Ömer (r.a.), bir gün, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in sırdaşı Hz. Huzeyfe (r.a.)'nin yanına gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Huzeyfe (r.a.), geceleri sohbet ederlerdi. Efendimiz (s.a.v.), münafıkların listesini Hz. Huzeyfe (r.a.)'ye vermişti. Ömer bin Hattab (r.a.), Huzeyfe (r.a.)'ye:"Ey Huzeyfe! Acaba bu münafıklar listesinde benim de adım var mı?" diye sorar. O anda Huzeyfe Hazretleri (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)'in, "Benden sonra bir nebi gelse, Ömer gelirdi. Ömer, Cennet ehlinin kandilidir." övgüsüne mazhar olan bu kutlu insanın rikkatinden dolayı ağlamaya başlar, Hz. Ömer (r.a.) de kendi iç muhasebesinin verdiği kaygıyla, "Acaba benim o listede ismim var mı?" diye göz yaşı döker. Kendimiz Değişmediğimiz Müddetçe Allah Bizi Değiştirmez Hz. Ömer (r.a.) gibi kendimizi kontrol etmeliyiz. Tabir-i caizse kendimizi yoğun bakıma almalıyız. Kur'ân ve Sünnet'in bize sunmuş olduğu reçetelere riâyet etmeliyiz. Verilen nasihate layık olmayanlar hakkında Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar:"Bu sefillere, akılsız ve düşüncesiz insanlara, huysuz kişilere iyiyi öğretmek, hınzırın boğazına inci takmak gibidir." Biz arşın altında otururken, semâ bizi gölgelerken, hayatımızın güzel olmasını istiyorsak Cenab-ı Hakk ın, "Siz kendinizde olanı değiştirmedikçe Allah sizi değiştirmez." (Ra'd, 13/11) kelâm-ı Ilâhi'since amel ederek kendimizde olan kötülükleri hemen terk etmeliyiz. Allah ve Rasûlü (s.a.v.)'nün muhabbetini her şeyden sevgili tutmadıkça, sevdiğimizi Allah için sevmedikçe, buğz ettiğimize Allah için buğz etmedikçe, verdiğimizi Allah için vermedikçe, men ettiğimizi Allah için men etmedikçe, iman bize her şeyden daha sevgili olmadıkça, elbette ki gönül huzur bulmaz ve içimizde de, dışımızda da değişme olmaz. Onlarda Benim Gibiydi Bu hâle erişebilmemizde, dolayısıyla nefis muhasebesinde çok önemli olan bir husus ölüm tefekkürüdür. Hazret-i Peygamber (s.a.v.):"Ağızların tadını bozan ölümü sıkça hatırlayın!" buyuruyor. Kabirleri belirli zaman dilimlerinde ziyaret ederek, onlara bakarak, adeta öte âleme gözümüzü dikiyormuşçasına, "Bunlar da benim gibiydi." diyerek ölümü hatırlamalıyız. Her Şey Kaydolunmaktadır. Kıyametin alametlerinden zikredilen Ye'cüc, Me'cüc öyle dağlar arasından zuhur edecek varlıklar değildirler. Ye'cüc ve Me'cüc, dillerine sahip olamaz; konuştuklarının hayır mı, şer mi olduğunu hiç düşünmez, ağızlarına ne gelirse onu söylerler. Ayrıca onlar, namazda uzun beklemeyi sevmezler ve Allah'ı zikretmekten kaçarlar. Öğüt ve nasihat dinlemekten de uzaktırlar. Bu şuursuz düşünce ve tavırlar, rızkın helal olup olmadığına dikkat etmemekten kaynaklanmaktadır. Nasıl ki piknik alanında bir kıvılcım, bütün ormanın yanmasına sebeb oluyorsa, bu tür tavırlar da amellerin mahvolmasına sebebiyet verir. İmtihan dünyasında her şey kayda geçmektedir. Hatem-i Es'am Hazretleri (k.s.), yolculuğa çıkmak üzere huzuruna gelen kimseye şu nasihatta bulunur:"Yolculuk esnasında yanına bir yâr al." Yâr, Allah (c.c.) olacaktır. Yoldaş ise Kirâmen Katibin. Kirâmen Kâtibinin yazmış olduğu kitap cezâ gününde önümüze getirilecek. O kitapta büyük, küçük demeden her şey kayıt altına edinmiştir. Bu kayıt da hiçbir şey zail olmadan, iğneden ipliğe işlenir. Zerre kadar hayır da, zerre kadar şer de geride bırakılmaz. Ve o günde, "Kitabını oku! Bugün sana hesap verici olarak nefsin yeter." (İsra: 17/14) denilecek. Ey Kullarım, Dönün Bana! Yeni Müslüman olmuş bir Alman kardeşimiz yoğun bir nefis muhasebesi içerisinde, "Benim hayatım bu zamana kadar kirli geçti. Acaba, ondan bir sıkıntı duyar mıyım?" diye bize halini arz etmişti. Mevlâ'mız o kadar Rahim'dir ki, "Lâ ilahe illallah, Muhammedu'r-Rasûlullah" denildiği zaman af süngerini çeker. Bütün günahlar affolunur. Biz kullarına rahmetinin eseri olarak Allah günahları sevaba tebdil eder. Tevbe kapısını daima açık bırakan Rabbimiz, rahmet-i ilahiyyesinin bir tecellîsi olarak, kendisine bir karış gelene, O bir kulaç; yürüyerek gelene ise koşarak icabet etmektedir. Rabbimiz biz kullarını bekliyor ve bize, "Dönün Bana!" diyor. Dünya hayatının özeti olan bir ayet-i celilede:"Biz O'ndan geldik, tekrar O'na dönücüleriz." (Bakara, 2/156) buyrulmaktadır. Mü'min olarak temennimiz O (c.c.)'na, en güzel şekilde kavuşmaktır.!
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak