Biletler Yeni Dünya’dan… İstanbul Havalimanı’nın uzun koridorlarını aşarak uçağımıza ulaşıyoruz. Heyecanlıyız çünkü bugün muhteşem bir gezi rotamız var. Konforlu uçuşumuzun ardından hedefimize ulaştık. Ve Endülüs tarihinin kıvrımlı yollarında yolculuğumuz başlıyor. İspanya’nın güneyinde 8 yüzyıl yaşamış bir medeniyet, coğrafya ve imparatorluğun adıdır Endülüs.
19 yaşında genç bir delikanlı olan İslam ordusunun komutanı Tarık bin Ziyad karşımızda. Askerlerine “Ya başarır zafere ulaşırız ya da şehit düşer cennete gideriz” diyerek yüreklendirdiği, günlerce mücadeleden sonra İslam sancağını İspanya semalarına diktiği şehirden içeri uğurluyor bizi. Ve ardından Müslümanların kısa zamanda uzun yollar kat ederek kurdukları muhteşem bir medeniyet geliyor.
Kurtuba’dayız.
Burada 600’e yakın cami var ama içlerinden en ihtişamlısına yaklaşalım. Ve orada vakit namazlarımızı kılıp gezimize başlayalım. Kurtuba Camii. Temelleri bir nehir kenarına atılmış, minareleri kare olan, ahşap ve mozaik işçiliğiyle donanmış bu caminin yanında biri var: Abbas ibn Firnas.
Tarihte uçan makine yapıp uçma konusunda gerçek bir girişimde bulunan ilk kişi. Firnas, Kurtuba Camii’nden atlayarak uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü anlatıyor bize. Birçok keşfiyle çağdaşlarının dikkatini çekmiş ve devrin hükümdarı tarafından kendisine “Hakim-ül Endülüs” unvanı verilmiş. Hadi Kurtuba’dan beş kilometre kadar uzaklaşalım.
Çiçek şehrine, Medinetü’z-Zehra’ya geldik. Muhteşem kokular sarıyor etrafımızı. Burada aynı isimi taşıyan bir saray var. Etrafı surlarla çevrili bir tepede yer alıyor. Aa bir de ne görelim, bu çiçek şehrinde doğduğu rivayet edilen biri var: Ebu’l Kasım el-Zehravi.
Zehravi cerrahinin atası olarak bilinir ve ilk fıtık ameliyatını gerçekleştiren kişidir. Zehravi ile kısa bir sohbet ediyoruz.
Yolculuğumuza devam edelim mi? Yorulmak yok, göreceğimiz daha çok yer var; hadi devam ediyoruz.
Şimdi bir liman ve sahil şehrindeyiz: Malaga’da.
Endülüs’ün en önemli bilim adamlarından biri olan Abdullah bin Ahmed El-Baytar burada doğmuş. İsminde baytar lafzının geçmesi sizi yanıltmasın; baba mesleğinden geliyor. Yoksa kendisi bir bitki koleksiyoncusudur. Bitkisel ilaç ve gıdalar sözlüğünü bizzat yazan kişidir. Ondan bitkiler hakkında bazı tüyolar alıyoruz. İçimizden birileri “Şunu kullansam iyi gelir mi?” sorularına başlamadan güzel muhabbeti bitiriyoruz.
Haydi rotamızı İspanya’nın başkentine çevirelim: Madrid. Müslüman coğrafyacıların cuma namazı kılınan, büyük bir camisi olan küçük bir şehir ve sağlam bir kale olarak tanıttıkları Mecrit Kalesi burada bulunuyordu. Ve tam burada karşımıza doğum yeri Madrid olan bir âlim çıkıyor: Mesleme b. Ahmed el-Farazi el-Meciti. Meciti, matematik ve astronomide zamanının en iyisi. Hatta Endülüs’te “Endülüs’ün Öklidi” olarak anılıyor. Hava karardı… Ama korku düşmüyor yüreğimize; aksine bu köklü medeniyette Müslüman âlimlerin doğduğu, yaşadığı sokaklarda dolaşmak ve dünyaya kattıklarını görmek gecemizi aydınlatıyor.
Ve son durak: Granada! Burası Endülüs’te en uzun süre İslam hakimiyetinde kalan şehir. Endülüs mimarisi kadar bütün İslam sanatı içinde büyük bir gurur kaynağı teşkil eden El-Hamra Sarayı bizi uzaktan selamlıyor. Yolculuğumuzun sonuna yaklaştık. Ayrılacağız diye hüzünlüyüz. Bizleri evlerimize uğurlamaya gelen biri var: İbn Tufeyl.
İyi bir tabip ve cerrah olarak yetişen İbn Tufeyl, mesleğini burada icra ediyormuş. Felsefe ile de yakından ilgilenen Tufeyl, bu yolculuğumuzda ellerimizi boş döndürmemek için bize eserlerinin içinden yegâne felsefi eseri olan ve sadece Rabbimizi bulacağımız, esmalarıyla O’nu tanıyacağımız Hay b. Yakzan’ı hediye ediyor.
Bu şehirde gezilecek sokak, mekân ve tanıyacak çok âlim var. Ama bizlerin gönül ayaklarının gücü şimdilik bu sokaklarda gezmeye yetti. Yüreğimize neler yapabileceğimizin gücünü verdi. Bu güç ile dönüyoruz yolculuğumuzdan.
Gözlerimizi açtığımızda hepimiz yaşadığımız şehirlerdeyiz.
Endülüs'ün bahçelerinin kokusu burnumuzda, gözlerimiz mimari zevkle donatılmış şekilde bir rüyanın içinden çıktık. Şimdi bakıyoruz İstanbul’un incilerine.
Kim bilir hangi mimari yapısında, hangi bahçesinde bir Endülüs hatırası göreceğiz.
Selam sana Endülüs.
Yine bir gün, biz ve bizden sonraki gençlerin duvarlarında Allah-u Ekber nidalarını seslendirene dek bekle bizi, Kurtuba…
Eylül 2024, sayfa no: 13-14
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak