Ara

“Hazır Yoğurt Yok(sa) Okula Gitmeeem!” / M. Emin Karabacak

“Hazır Yoğurt Yok(sa) Okula Gitmeeem!” / M. Emin Karabacak

Öğrenci: Anneeee! Akşam yemekte ne var?

Anne: Fasulye, pilav, salata…

Öğrenci: Yoğurt da var mı?

Anne: Var.

Öğrenci: Hazır yoğurt mu?

Anne: Hayır, ev yoğurdu.

Öğrenci: Hazır yoğurt yoksa ben yemem! Yarın okula da gitmeeem!

-se –sa’lı Yetişen Çocuklar

 Konuşmanın devâmını tahmin etmişsinizdir. Ne anne “keyfin bilir” demiştir ne de çocuk okula gitmemezlik etmiştir. Günümüz çocukları –se, -sa’larla büyüdükleri için isteklerini de –se, -sa’larla yerine getirteceklerinden, o anne de ne yapıp edip o yoğurdu sofraya getirmiştir.

Eskiden anne babaların da çocukların da böyle bir şansı yoktu. Çünkü sofralarda bu kadar çeşit olmadığı gibi seçme şansları da yoktu. Buna çocuk sayısının fazlalığı da eklenince sofraya konulan hemen biteceğinden beğenmemezlik de edilmezdi. Yemeğe kızıp yemeyeceğini söyleyen çocuğa annenin vereceği cevap da: “… kökünü ye!” olacaktı. Günümüzdeki gibi yemeklerin saklanacağı buzdolabı olmadığı için, artan yemekler ya kedinin çanağına ya da yal kovasına (hayvanlar için yemek artıklarının toplandığı kovaya) dökülürdü. Pireye kızınca yorganın yandığını gören çocuk da bir daha sofraya nazlanmadan otururdu. 

Oysa günümüz çocuklarının yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır. Buna rağmen birçok çocuk, önüne konan birçok yiyeceğe burun kıvırmaktadır. Yiyecekleri beğenmeyip burun kıvıran bu çocukların gönüllerini hoş etmek için de pazarlığa girilmektedir. 

Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda çocukların –se, -sa’larla büyütüldüğünü görüyoruz. -Se, -sa’larla büyüyen çocukların geribildirimleri de tepkileri de hep –se, -sa’larla olacaktır. 

Anne babaların çocuklara karşı –se, -sa’ları en çok kullandıkları durumlar: Uslu uslu oturursan, yemeğini yersen, ödevlerini yaparsan, sınavı kazanırsan, takdir alırsan, çalışırsan, sözümü dinlersen… Bunlar aklımıza ilk gelenler. 

-Se, -sa’larla büyüyen çocuklar büyüdükleri zaman onlar da yerine göre anne babasına yerine göre arkadaşlarına yerine göre de eşine karşı sorumluluklarını yerine getirmede –se, -sa’ları kullanacaktır. Seversen(iz), telefon alırsan(ız), tatile götürürsen(iz), araba alırsan(ız), ev alırsan(ız), iyi bir iş bulursan(ız)… 

Neden –Se, -Sa?

Anne babaların çocuklarla ilişkilerinde –se, -sa’lı şart kipi cümleleri kurmalarının temelinde; istek ve beklentilerinin gerçekleşmemesi kaygısı bulunur.

Anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkilerde –se, sa’ya dayanan sevgiyi Japon yazar Masumi Toyotome üçe ayırmaktadır.Masumi Toyotome bunları “eğer, çünkü, rağmen” olarak adlandırır. 

Birincisi “Eğer” türü sevgidir. Beklentiler karşılanırsa karşı tarafa verilecek şartlı sevgi. Başka bir ifâdeyle isteklerini yerine getirtmek için vaat edilen, karşı tarafı düşünmeyen tek taraflı ve bencil bir sevgi türüdür. Eğer derslerine çalışırsan seni severim, eğer beni üzmezsen seni severim, üniversiteyi kazanırsan seni severim.

İkincisi “Çünkü” türü sevgidir. Bu tür sevgide de bir şeylere sâhip olunduğu için ya da koşulu taşıdığı veya gerçekleştirdiği için sevgi gösterilir. Seni seviyorum çünkü: Derslerine çalıştın, beni üzmedin, sözümü dinledin, yatağını topladın …

Üçüncüsü “Rağmen” türü sevgidir. Eğer ve çünkü sevgi türlerinde bir şart ve koşul olmasına rağmen bu tür sevgide böyle bir koşul yoktur. Sevgiler karşılıksız ve her şeye rağmen sevgi özelliğini kaybettirmez. Çocuklarının yaramazlıklarına ve tembelliklerine rağmen sevebilmek bu tür bir sevgidir. 

Sonuç olarak; gönül ister ki çocuklara gösterilen sevgiler, rağmen türü sevgi olsun. Ancak birçok anne baba sözünü dinletmek ya da çocukların sorumluluklarını yerine getirtmek için diğer sevgi türlerini kullanmaktadırlar. “Ne ekersen onu biçersin!” misâli çocuklar da anne babalarında gördükleri –se, -sa’lı sevgiyi yine anne babalarına istek ve sorumluluklarını –se, sa’ya bağlayarak göstermektedirler.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak