Önce, sûfî ne demek? Sûfî, Allah Teâlâ’nın seni sende öldürüp, Zât’ında ebediyyen diri kılmasıdır. Hayâtı bütünüyle bir “secde” hâline getirmektir. Allah Teâlâ’nın, “Seni kendime dost edindim.”1 hitâbına mazhar olan kuldur. Zâhir, görünen nesnelerin ardındaki hakîkattir. Ne yaparsa rızā ve takvâ yolunu tâkib edendir. Bu evsâfı hâiz olanların hayâta bakış açıları, sonsuz tefekküre götürür. Sevgili Peygamberimiz (sav): “Benim dünyâ ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyâda bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.”2 buyurdular. Dünyâdan nasîbi kişinin, sâdece maddî değer değildir. “Dünyâdan da kendi payını (nasîbini) unutma.”3 âyeti, âhireti, ancak bu dünyâda kazanacağını unutma demektir. Kur’ân’a göre, ibâdetleri engellemeyen dünyâ hayâtı bir nîmet ve saâdettir. Müslümanların, “Rabbimiz! Bize dünyâda da âhirette de iyilik ver.”4 diye duā etmeleri tavsiye edilmiştir. Es'ad-ı Erbilî (ks) “Dünyâ muhteremdir.” der. Ebu Hureyre (ra)'den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevâbı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnâdır: Sadaka-i câriye, istifâde edilen ilim, kendisine duā eden hayırlı evlat.”5
İslâm'ın emirlerini tatbîk, ihlâs ihsan dünyâda. Ğaybe îman, îkan kesin inanç, ilmin nefsin rûhun sırrın mertebeleri, onsekiz bin âlemin esrârı, takvâ hakîkat ve mârifet dünyâda elde edilir. Amel dârında kazanılır, âhiret yurdunda Cemâl-i bâ Kemâl’iyle müşerref olunur. Dünyâya geliş gāyesi, “kesb-i Kemâl ve seyr-i Cemâl”dir. Hayat, Nahl sûresinin 97. Âyet-i Celîle'sindeki tâze hayattır. “Erkek olsun kadın olsun, her kim Allâh'a ve âhiret gününe inanarak iyi ve yararlı işler yaparsa, onlara hem bu dünyâda, hem de âhirette güzel ve hoş bir hayat yaşatacağız ve onları, yaptıkları işlerin en güzeli neyse, ona göre ödüllendireceğiz.” buyuruluyor. Dünyâda kanâat ve rızā, âhirette cennettir. Mahbûb-ı Hakîkî'nin mârifetinin tadıdır. Kur’ân-ı Azimüşşan’ın nîmetiyle mütenāim olmaktır hayâten tayyibe, bedenî hazlardan rûhânî zevklere erişmektir. “Rabbinin huzûrunda durmakdan korkan kimseler için iki cennet vardır.”6 Dünyâda ibâdetin lezzeti, rûhun Cenâb-ı Hakk’a yakınlığı, âhirette amellerin karşılığıdır. Teheccüd namazı, cemâatle edâ edilen salât, dostlarla buluşma, hayırlı insanların sözleri ve cihâd olmasa dünyâda kalmayı istemezdik diyen Hz. Ömer (ra), hayâta bakış açısını ne güzel açıklar. Âdetâ Ömer'ül-Fâruk (ra) şu hadîs-i şerîf'den mülhem söz söyler: “Dünyâ ve içindekiler lânetlenmiştir; ancak Allâh'ın zikri, zikre dâhil olan şeyler, âlim ve talebe bunun dışındadır.”7
Hayâtı anlamak, kişinin kendini, kâinâtı, dünyâya gelmeden öncesini ve sonrasını tanımaktan geçer.
“Cennetten çıktı Âdem,
Dünyâya bastı kadem,
Bunu der idi müdâm:
Lâ ilâhe illallâh.”
Hayat, “kālû belâ” Tevhîd bâdesiyle başlar, Tevhîd vâdesiyle son bulur. Ahde sadâkatin netîcesi Sevgili Peygamberimiz'in (sav) şu cümlesi (Hadîs-i Şerîf’i): “Bir kimse son nefeste kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer.”8
Bakara Sûresi’nin 25. Âyet-i Celîle’si dünyâyı cennete çevirmeye ne güzel misâldir. “Îmân edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyâda bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bāzı yönlerden dünyâdakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.” Bu âyette, dünyâda müslüman olup güzel işler yapan ve gerçekten mü'min olarak âhirete göçen kimselerin alacakları mükâfatlar anlatılmış, orada cennetliklere verilen nîmetlerin dünyâdakilere benzediğine işâret edilmiştir. Sevgili Peygamberimiz (sav): “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..”9 buyurmuştur.
Dipnotlar:
1 Tâhâ, 20/41.
2 Tirmizî, Zühd, 44.
3 Kasas, 28/77.
4 Bakara, 2/201.
5 Müslim, Vasiyyet 14; Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.
6 Rahmân, 55/46.
7 Tirmizî, Zühd, 14.
8 Buhari, Tevhid 33; Müslim, İman 153; İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 3/109, 7/149.
9 Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431
Ekim 2024, sayfa no: 4-5
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak