Geleneksel eğitimimiz çoğunlukla menkıbe-kıssa ve tezkireye dayalıdır. Okuma-yazma bilenlerin az olduğu eski dönemlerde milletimiz bu yollarla öğrenmeye çalışmışlardır. Bu sebeple de Osmanlı-Selçuklu geleneğinin özünü “sohbet” oluşturur. Bu dönemlerde yazılar eserler de sohbet havasındadır. Buradaki amaç insanların kısa yoldan kalıcı şekilde öğrenmelerini temin etmektir. Sâdi-i Şirâzî, Feridüddîn Attar, Abdulkādir Geylânî, Mevlânâ, İmâm-ı Rabbânî, Eşrefoğlu Rûmî, Ahmed Cevdet Paşa, Mehmet Akif gibi büyük isimler bu yöntemle halka ulaşmışlardır. Anlatılan bu kıssa ve menkıbeler halkın kısa yoldan öğrenebilecekleri örnek olaylara dayanıyordu. Örneğin cimriliğin kötü bir huy olduğunu ve Allâhu Teālâ’nın cimrileri sevmediğini anlatmak için cimriliğiyle meşhur birinin başından geçenler etkili bir dille anlatılırdı. Benzer şekilde güzel ahlâkın, insanın en güzel süsü olduğu konusu yaşamış bir örnek ismin hayâtı üzerinden anlatılırdı. Milletimiz, makamların boş olduğunu, aslolanın îman ve takvâ olduğunu İbrâhim Ethem ile, cömertliğin güzelliğini Hâtem-i Tâî ile, cengâverliği Hz.Ali (ra) ve Hz.Hamza ile, sabırlı olmayı Hz.Eyyûb ve Hz.Yâkub ile, vefâ ve bağlılığı Veysel Karânî ile, Allah aşkını Râbiatül Adeviyye ile zihinlerine ve gönüllerine kazırdı. Dede Korkut kahramanları, Battal Gāzî, Şeyh Edebâlî, Nasreddin Hoca, Bâyezid-i Bestâmî, Cüneyd-i Bağdâdî, Akşemseddin, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Köroğlu, Dadaloğlu, Seyit Onbaşı gibi yüzlerce isim bu geleneğimizi besleyen hikâyeleriyle-menkıbeleriyle bilinmektedir. Bu menkıbe-kıssa-tezkire geleneği yakın zamanlara kadar tesirini sürdürmüştür. Özellikle dînî ve ahlâkî eğitimde bu yol geçerliliğini korumaktadır. Son yüzyılda sayısı hızla artan hātırat kitapları, bu geleneğin bir devâmı olarak değerlendirilebilir. Örnek şahsiyetlerin hayatlarını öğrenmek aynı anda pek çok husûsu kavramamıza yardımcı olmaktadır. Hem tecrübelerin paylaşılması hem de denenmiş yolların serimlenmesi bakımından hātırat kitaplarının değeri gün geçtikçe artmaktadır.
Hayat Kısa-Kitaplar Çok
İnsan hayâtı kısa, kitaplar ise çok fazla. Şöyle kaba bir hesapla her gün bir kitap okusak dahi ömrümüz boyunca okuduğumuz kitapların sayısı mütevâzı bir kütüphane kurmaya ancak yeter. Şu halde bu kısa ömrümüzde okuyacağımız kitapları seçmek, bāzılarına öncelik vermek durumundayız. Bizim tavsiyemiz bir taşla iki kuş vurabileceğiniz kitapları tercîh etmenizdir. Bu listenin en başında ise hātırat kitapları gelir. Bilindiği gibi hātırat türü ilk kez 16. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkmış ve 18. yüzyıldan itibâren romandan sonra en fazla okunan edebîyat türü olarak yaygınlık kazanmıştır. Hātırat olarak adlandırılmasa da içerisinde hātıraların da yer aldığı kitaplar İslâm coğrafyasında çok öncesinde yazılmaya başlanmıştı. Lâkin başlı başına hātıralardan oluşan ve bu hātıraları edebî bir dil ile ortaya koyan ilk örnekler Fransa’da görülür. 19. yüzyılda zirveye çıkan bu türün yüzlerce örneği hâlen yoğun olarak okunuyor. Hātırat denildiğinde içerisine mektup, seyahat, günlük, söyleşi, otobiyografi gibi edebî türlerin de dâhil olduğu geniş kapsamlı bir kavram akla gelmelidir. Şimdilerde buna portre yazarlığı da eklendi. Bizde İbnülemin Mahmud Kemal, Ebul Ala Mardin, Nihad Sami Banarlı, Orhan Okay, Ahmet Güner Sayar, Beşir Ayvazoğlu, Dursun Gürlek bu alandaki çalışmalarıyla biliniyor. Hātıratlar; olgunluk döneminde kaleme alınması, pek çok değerli tecrübeyi yansıtması ve samîmî bir dille yazılmış olması gibi sebeplerle oldukça önemli kaynaklardır. Sâdece edebî değeri bakımından değil aynı zamanda dönemin olaylarını anlayabilmek açısından da târihî önemi bulunan bir türdür. Özellikle devlet adamlarının, büyük edebiyatçıların veya askerlerin kaleminden çıkan hātıratlar dönemi aydınlatmak bakımından altın değerindedir. Bu sebeplerle hatıratlar aynı zamanda o yazarın tüm ömrünün birikimini, yaşantılarını, tavsiyelerini birinci elden öğrenebileceğiniz kıymetli eserlerdir. Hele ki söz konusu hātırat roman tarzında akıcı bir üslupla yazılmışsa tadına doyum olmaz.
Okuduğum İlk Hātırat Kitapları
Henüz ortaokul ve lisede iken okuduğum hātırat kitapları hâlen dimağımı beslemeye devâm ediyor. Aynı dönemde daha pek çok kitap okuduysam da aklımda daha çok hātıra kitaplarının kalmış olması bu türün kalıcılığına yaşanmış bir örnektir. Necip Fazıl Kısakürek’in “Hacdan Çizgiler, Renkler ve Sesler”, İsmet Özel’in “Waldo Sen Neden Burada Değilsin”, Cahit Zarifoğlu’nun “Yaşamak”, Hasan El-Benna’nın “Hatıralarım”, Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol”, Ahmed Muhtar Büyükçınar’ın “Hayatım İbret Aynası”, Abdulkādir Es-Sûfî’nin “Gariplerin Kitabı”, Sezai Karakoç’un -hâlen kitaplaşmamış- “Hatıralar”ı, Cemil Meriç’in “Jurnal I-II”, Zeynep Gazali’nin “Zindan Hatıraları”, Necip Fazıl’ın “Babıâli”, Alex Haley’in “Malcolm X”, Said Halim Paşa’nın “Buhranlarımız”, Cenab Şahabettin’in “Hac Yolunda”, Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” gibi eserleri bu dönemde okuduğum ve ufkumu önemli ölçüde genişleten çalışmalardı.
Osmanlı’da Hātırat Kitapları
Hātırat türü tıpkı roman gibi Tanzimat’la birlikte ülkemize girmiştir. İlk örneklerine 19. yüzyılda rastlasak da asıl gelişimini 20. yüzyılda sağlamıştır. “Hātırat” kavramı da ancak 20. yüzyıldan itibâren kullanılmaya başlanmıştır. Ziya Paşa’nın “Defter-i A’mal”i ile Muallim Nâci’nin “Medrese Hatıraları” türün Osmanlı’daki ilk örneklerindendir. Şeyh Şamil’in “Hatıralar”, Melek Hanım’ın “Haremden Mahrem Hatıralar”, Ahmet Cevdet Paşa’nın “Maruzat”, Ebul Ala Mardin’in “Huzur Dersleri”, İbnülemin Mahmud Kemal’in “Son Asır Türk Şairleri”, Gazi Osman Paşa’nın “Plevne Hatıraları”, Mehmed Arif Bey’in “Başımıza Gelenler”, Ahmed Muhtar Paşa’nın “Hayatım”, Sultan Abdulhamid’in “Siyasi Hatıratım”, Rıza Nur’un “Hatıralarım”, Hayrullah Efendi’nin “Avrupa İzlenimleri”, Kazım Karabekir’in “Hayatım-Hatıralarım”, Liman Von Sanders’in “Türkiye’de Beş Yıl”, Ahmet Rasim’in “Falaka ve Gecelerim”, Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Edebiyat Hatıraları” bu dönemin akla gelen önemli eserlerindendir.
Son dönem
Son yıllarda hātırat kitaplarının yaygınlaştığı gözleniyor. Yeni nesiller Tanzimat’tan Cumhuriyete uzanan yılları bu hātıratlar üzerinden okuyor ve özellikle Cumhuriyetin ilk 30 yılındaki karartmayı bu tür hātıratlar üzerinden aşmaya çalışıyor. Son döneme ait okuduğum ve beğendiğim hātırat kitaplarını buna örnek gösterebilirim. Halil İnalcık’ın “Tarihçilerin Kutbu”, Kemal Karpat’ın “Dağı Delen Irmak”, A. Yüksel Özemre’nin “Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı”, Münevver Ayaşlı’nın “İşittiklerim Gördüklerim Bildiklerim”, Mahir İz’in “Yılların İzi”, Yahya Kemal’in “Hatıralar”, Ali Ulvi Kurucu’nun “Hatıralarım”, İbnülemin Mahmud Kemal’in “Hoş Sada”, Ayşe Osmanoğlu’nun “Babam Abdulhamid”, Yakup Kadri’nin “Politikada 45 Yıl”, Tevfik İleri’nin “Yassıada Mektupları”, Ali Fuad Başgil’in “Hatıralar”, Uğur Derman’ın “Ömrümün Bereketi”, Hayreddin Karaman’ın “Bir Varmış Bir Yokmuş”, Semavi Eyice’nin “İstanbul’un Yaşayan Efsanesi”, Aliya’nın “Tarihe Tanıklığım”, Yavuz Bülent Bakiler’in “Unutamadıklarım”, Emin Ersoy’un “Babam Akif”, Ayşe Şasa’nın “Bir Ruh Macerası”, Tosun Bayraktaroğlu’nun “Amerika’da Bir Şeyh”, Necmeddin Erbakan’ın “Davam”, Samiha Ayverdi’nin “Hatıralarla Başbaşa”, Annemarie Schimmel’in “Doğudan Batıya”, Emin Işık’ın “Nurettin Topçu”, Çerkes Ethem’in “Hatıralar”, Vecihi Hürkuş’un “Bir Tayyarecinin Anıları”, Akif Emre’nin “Çizgisiz Defter”, Hasan Aycın’ın “Muşahedat”, İhsan Süreyya Sırma’nın “Yalan Dünyayı Adımlarken”, Bilal Kemikli’nin “Memleket Yazıları”, Edward Said’in “Yersiz Yurtsuz”, Nurettin Durman’ın “Haydi Bana Eyvallah”, Ayşe Hümeyra Ökten’in “Dindar Bir Doktor Hanım” son on yılda okuduğum eserlerden bāzıları. Daha pek çok eser var lâkin bu kadarıyla iktifâ ediyorum. Hātırat kitapları hayâtın dününü, bugününü ve yarınını anlayabilmek için eşine az rastlanır tecrübeleri yansıtıyor. Bu sebeple “Hatırat” kitapları her zaman listenizin başında olsun derim. Çünkü bir kitap sâyesinde yüzlerce kitabın özüne ulaşabiliyorsunuz. İyi okumalar.
Haziran 2022, sayfa no: 50-53
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak