Ara

Hasîrizâde Şeyh Mehmed Elif Efendi “el-Bârikât” (3)

Hasîrizâde Şeyh Mehmed Elif Efendi “el-Bârikât” (3)

Şeyh Mehmed Elif Efendi’nin “el-Bârikât” adını verdiği ve îman, ahlâk ve tasavvufî konulardan oluşan Arapça kaleme aldığı eserinin orijinal metnini ve Türkçe tercümesinin üçüncü bölümünü Yenidünya Dergisi okuyucularının istifâdelerine sunuyoruz.

٤١- الأحجار المنصوبة علی القبور امیال علی طریق الآخرة تشیرك بالعبور

  1. Kabirlere âit olan taşlar, âhiretin yoluna meyillidirler, sana (âhirete) geçiş için işâret gösterirler.

٤٢- اغترارك بعلمك یدل علی نقصان فهمك

  1. İlminle gururlanman, anlayışının noksanlığına delâlet eder.

٤٣- صداقة اخلائك تتحقق عند افتتانك

  1. Dostlarının sadâkati, zor zamanlarında belli olur.

٤٤- حزنك علی ما فاتك من العمر اولی من حزنك علی فاتك من الخیر

  1. Ömründen geçirdiğine üzülmen, hayırdan kaçırdığına üzülmenden daha iyidir.

٤٥- سرّ تزكیة الأموات تنبیهٌ للاحیاء بحسن المواخات

  1. Ölülerin tezkiyesinin/aklanmasının gizli olması, diriler için kardeşçe geçinmeye tenbihtir/ uyarıdır.

٤٦- علم المرء علی قدر فهمه

  1. Kişinin ilmi, anlayışı kadardır.

٤٧- العلم لا ینفع ما لم یقارن بالعقل

  1. İlim, akılla karşılaştırılmadıkça faydası olmaz.

٤٨- أحوال الدنیا لیست كما تُری و أحوال الآخرة لیست كما تُظنُّ

  1. Dünyanın halleri görüldüğü gibi değildir, âhiretin halleri de zannedildiği gibi değildir.

٤٩- الوعظ و النصیحة لمن له فهم

  1. Vaaz ve nasihat anlayışı olan içindir.

٥٠- الوهم ربما ینوب مناب العقل و یُغلّطُ صاحبه فیرجع القهقری

  1. Vehim, umulur ki aklın yerini alır ve sahibini yanıltabilir ve (kişiyi) gerisin geriye döndürür.

٥١- القرآن بحر و العلم الرسمی ملاّح و العارف الفهیم سبّاح و المحقق غواص

  1. Kur’ân bir denizdir, yazılı (kitaplardaki) ilim denizcidir, anlayışlı ârif mâhir yüzücüdür, muhakkik ise usta bir dalgıçtır.

٥٢- كل افعالك و اقوالك و احوالك مالم تكن لله تعالی سم ناقعٌ لك

  1. Fiillerinin, sözlerinin ve hallerinin/davranışlarının hepsi Allâhu Teâlâ için olmadıkça senin için öldürücü bir zehirdir.

٥٣- ربما یَغْلطُ وَهْمُك فتفرح بما ستحزن به

  1. Belki vehmin seni yanıltır da seni üzecek şeye sevinirsin.

٥٤- عوّد لسانك بالذكر و لو علی غفلة فانك اذا انتبهت تجده ذاكرا فتسرُّ بذلك

  1. Gaflet hâlinde bile olsan dilini zikre alıştır, çünkü sen kendine geldiğinde onu zikredici bulursun da bu seni mutlu eder.

٥٥- الدنیا تهدمك و انت تعمّرها

  1. Dünya seni mahvediyor sen ise onu îmâr ediyorsun.

٥٦- محمد صلی الله علیه و سلم هو النور البسیط الوحدانی الامع فی مشكاة العنصریة

  1. Muhammed (sav) anâsır/fizikî âlem kandilinde parlayan her tarafa yayılmış vahdâniyyet nûrudur.

٥٧- لا تأمنن علی احد و لا تفش سرك و لو علی صدیقك احترازا من ان یكون یوما بغیضك[1]

  1. Kimseden güvende olma ve sana kızgın olacağı bir günden çekinerek dostun bile olsa sırrını kimseye açma.

٥٨- من علامة كمال استعداد العارف عدمُ سكون قلبه بما حصل له من المعارف

  1. Mârifetlerin meydana gelmesiyle kalbinin sükûn bulmaması, ârifin kâbiliyetinin kemâlinin alâmetindendir.

٥٩- سئلتُ عن العنقاء فقیل هو صدیقك الذی لم یتغیر علیك بارتفاع منصبه

  1. Ankâ’dan (dostu) sordum, Dostun, o kimsedir ki “O, makâmının yükselmesi ile sana karşı tavrı değişmez” denildi.

٦٠- لا تُكذّب قولك بفعلك فتكون شاهدا بالنفاق علی نفسك

  1. Fiilinle sözünü yalanlama ki kendine karşı münâfıklık şâhitliğinde bulunmuş olursun.

٦١- جلّت ذات الله و صفاته و تعالت عن ان تكون كما یعتقدها الخلق

  1. Allâh’ın zâtı ve sıfatları çok yücedir ve onlar yaratılmışların îtikâdından/kanâatinden çok yüksektir.

٦٢- لیس فی الدین[2] شيء افضل من حبّ اهل بیت النبوة لولا كذلك لما قال تعالی قل لا اسئلكم علیه اجرا الا المودة فی القربی

  1. Dünyada Peygamber’in ehl-i beytinin muhabbetinden/sevgisinden daha fazîletli bir şey yoktur. Böyle olmasaydı Allâhu Teâlâ şöyle buyurmazdı: “De ki (yâ Muhammed!), risâletimin tebliği husûsunda akrabâmı sevmenizden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şûrâ, 42/23)

٦٣- من علامة صدق المحب فی الحب موافقتُه المحبوب

  1. Sevenin, sevgisindeki sadâkatinin alâmeti sevilene muvâfakatidir/uygunluğudur.

٦٤- كلما لم تكن موافقا للمحبوب فاعلم انك لا تحبه

  1. Sevdiğine her muvâfık olmadığında bil ki sen onu sevmiyorsun.

٦٥- لا یكمل الحبُّ الا بموالات من والی المحبوب و معادات من عاده فما دون ذلك الا النفاق

  1. Muhabbet/sevgi ancak sevilenin dostlarını dost, düşmanlarını düşman edinmekle tamamlanır, bu hâlin dışındakiler ancak münâfıklıktır.

٦٦- دعواك فیما لم یكن فیك یُخجلك باظهار ما فیك

  1. Sende olmayanı iddiâ etmen, sende olanın ortaya çıkmasıyla seni mahcûp eder.

٦٧- متی فُتح للعبد أبواب النعم و لم یُفْتح له باب الفهم بانها نعمةٌ فلیعلم انها بلاء عظیم

  1. Ne zaman ki kula nîmetlerin kapısı açılır da ona nîmetleri anlayış kapısı açılmazsa, bilinsin ki bu hâl büyük bir belâdır.

٦٨- نعَمُ الله لا تحصی اعظمها معرفة النعمة

  1. Allâh’ın nîmetleri sayılamaz, en büyüğü ise nîmetin mârifetidir/bilinmesidir.

٦٩- فی التوحید خطر لا یعادله خطر آخر

  1. Tevhîdde başka bir tehlikeye eşit/denk olmayan bir tehlike vardır.

٧٠- من وحّد بعقله فقد اشرك نفسه بربه

  1. Aklıyla tevhîd eden, nefsiyle Rabbine şirk koşar.

٧١- الهمة العالیة للسعداء نعمة و للاشقیاء نقمة

  1. Âlî himmet saîdler için nîmettir, şakîler için ise gazaptır.

٧٢- العادات اغلال فی اعناق الناس فهم بین سدَّی العار و الامل

  1. Âdetler/alışkanlıklar insanların boyunlarında pranga gibidir, bu yüzden onlar utanç ve emelin/umûdun iki ucu arasındadırlar.

٧٣- من احبّ ان یعیش حُرّا فلا یقبل من احد حبة و لا درّاً

  1. Kim hür yaşamayı severse, kimseden tek dâne ve inci kabûl etmesin.

٧٤- خُلّةُ اخلاّء الزمان لا برهان لصدقها الا اللسان

  1. Günümüzdeki arkadaşların dostluğu, dostluklarına dilden başka delîlin olmadığı (dostluktur).

٧٥- الحیاء یقتضی وجود الاجتناب مما یُستحیی منه

  1. Hayâ, utanılacak şeylerden kaçınmanın varlığını gerektirir.

٧٦- اشد البلاء استیلاء الوهم

  1. Belânın en şiddetlisi vehmin istilâsıdır.

٧٧- دین الإسلام دار السلام فما دونه الا الظلام

  1. İslâm dîni selâmet yurdudur, onun dışındakiler ancak zulümdür.

٧٨- الحكمة روح العلم رُبّ عالم لم یؤت الحكمة فقد ضل بعلمه

  1. Hikmet ilmin rûhudur, nice hikmet verilmeyen âlim ilmiyle sapıtmıştır.

٧٩- اذا استكملت العقل بالعلم و استشرق القلب بنور الهدایة فقد تم الاستعداد ثم انظر ما همتك

  1. Akıl ilimle kemâle erdiğinde ve kalp hidâyet nûru ile parladığında, kabiliyet tamamlanmıştır, sonra himmetine/gayretine bak.

٨٠- من لم یتحقق فی معرفة الوجود لم یصح له ان یتكلم فی التوحید

  1. Vücûd/varlık marifetinde/bilgisinde emîn olmayanın, tevhid (ilmin)de konuşması doğru değildir.

[1] A ve B بغیظك

[2] A ve B الدارین

Nisan 2023, sayfa no: 60-61-62-63

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak