Şeyh Mehmed Elif Efendi, Osmanlıca, Arapça ve Farsça dillerinde tespit edilen 14 eser kaleme almıştır. 14 eserden biri olan ve îman, ahlâk ve tasavvufî konulardan oluşan “el-Bârikât” (kalbe doğan mânâlar) adını verdiği telif eseri, Arapça kaleme aldığı eserleri arasındadır. Yenidünyâ Dergimizin Aralık sayısında “Kelâm-ı Kibâr” köşemizde ilk bölümünü yayınladığımız el-Bârikât’ın, orijinal metnini ve Türkçe tercümesini bölümler hâlinde siz okuyucularımızın istifâdelerine sunuyoruz.
Şeyh Mehmed Elif Efendi, el-Bârikât’ta kendisine âit olan 111 özlü/hikmetli söz kaleme almış ve bu sözleri 1’den 111’e kadar numaralandırmıştır. Bu özlü sözlerden birincisi dergimizin Aralık sayısında ilk bölümde yayınlanmış olup, ikinci bölümde 2 ilâ 40. numaraya kadar olan özlü sözlere yer verilecektir:
el-Bârikât – İkinci Bölüm
٢- الأمم اشباح ارواحها الانبیاء
- Ümmetler/milletler, peygamberlerin ruhlarının gölgeleridir.
٣- الدنیا معیار النفوس والآخرة مقناطیس الزكیة
- Dünyâ nefislerin ayarı, âhiret temizlerin/safların ölçüsüdür.
٤- بعِض الناس اشرمن الوسواس الخناس فانظر بمن تأتلف
- Bāzı insanlar sinsi şeytandan daha şerlidir, kiminle ülfet ettiğine/samîmî olduğuna dikkat et.
٥- الانسان اشد الخلق احتیاجا
- İnsan, ihtiyaç bakımından yaratılmışların en şiddetlisidir.
٦- ادنی فائدة كلام العارفین بسماعه تعرف مراتب النفوس
- Âriflerin sözlerini dinlemekle elde edilen faydanın en azı, nefislerin mertebelerini bilmendir.
٧- بمحمد صلی الله علیه وسلم كملت معرفة حقایق التوحید
- Muhammed (sav) ile tevhîd hakîkatlerinin mârifeti tamamlanmıştır.
٨- مصباح الایمان لا ینور مشكاة القلب الاّ بزیت من شجرة محبة آل محمد علیهم السلام
- Îmân ışığı, ancak Muhammed’in (as) âilesinin/ehl-i beytin muhabbet ağacının yağı ile kalp kandilini nurlandırır.
٩- الشریعة حصن لمن التجأ الیها وسیف علی من تخلف عنها و بغی علیها
- Şerîat, kendisine sığınan için bir kale, ona aykırı hareket edene ve haddi aşana/baş kaldırana ise bir kılıçtır.
١٠- محمد صلی الله علیه وسلم شمس معارف الالهیة الطالعة من افق البشریة
10.Muhammed (sav), beşeriyet ufkundan doğan ilâhî mârifetlerin güneşidir.
١١- الانسان تشرف بالعقل والعقل تشرفت بمحمد علیه الصلاة والسلام
- İnsan, akıl ile şereflendi, akıl ise Muhammed (sav) ile şereflenmiştir.
١٢- لولا الانبیاء لیبقی الناس كالسباع یأكل بعضهم بعضا
- Peygamberler olmasaydı, şüphesiz insanlar birbirini yiyen vahşiler gibi kalakalırdı.
١٣- لو كانت العقل تجزی عن النبوة لما فسدت أحوال اهل الفترات مع وجود العقلاء فیهم
- Akıl peygamberlik için yeterli olsaydı, akıllı insanlarla berâber olan fetret/peygambersiz geçen dönem ehlinin halleri bozulmazdı.
١٤- الاخلاق لیست بذمیمة فی نفسها انما الذم باعتبار متعلَّقها
- Ahlâk, özünde kınanmayan/ayıplanmayandır, kınanan/ayıplanan onunla ilgili olana göredir.
١٥- مشقة الصبر اهون من مذلة الشكایة
- Sabrın zorluğu, şikâyetin rezilliğinden daha önemsizdir.
١٦- الراحة فی الموت لان هذا الموطن العنصری اشق المواطن علی النفس
- Ölümde rahat vardır, çünkü bu unsurî (maddî) vatan nefse en zor gelen vatandır.
١٧- احسن السیاسة الاعتدال فی العفو و العقوبة
- En güzel siyâset, cezâ vermede ve afv etmede itidâldir/dengeli olmaktır.
١٨- بكثرة العفو تنقص الحُرْمَةُ وكثرة العقوبة تنهتك الحُرْمَةُ
- Affetmenin çok olması saygıyı noksanlaştırır, cezânın çokluğu ise saygıyı yok eder.
١٩- كثرة عرض الاحتیاج تنفر القلوب عن المحتاج
- İhtiyaç arzının çokluğu, muhtaç olandan kalpleri nefret ettirir/uzaklaştırır.
٢٠- الفقر المقارن بالطمع ینتج الموت بالقمع
- Açgözlülükle birleşen fakirlik, zorlu bir ölüme yol açar.
٢١- المذلة والاحتقار فی مجالس الكرام اولی من الكرامة والحرمة فی مجالس اللئام
- Cömertlerin meclisinde rezillik ve hor görülme, cimrilerin meclisinde ikrâm ve saygı görmekten daha iyidir.
٢٢- سوط العقلاء احلی من عسل الحمقاء
- Akl-ı selîm sâhibi olanların kırbacı, ahmakların balından daha tatlıdır.
٢٣- نسیان ایام الشداید[1] یسوق المرء الی مثلها
- Şiddetli/zorlu günlerin unutulması, kişiyi aynı günlere sevk eder.
٢٤- من لم یتنبّه بالنصیحة سینتبه بالمصیبة
- Nasihatla kendine gelmeyen, musîbetle kendine gelir.
٢٥- الحب قوة لا قوة فوقها
- Muhabbet öyle bir güçtür ki, onun üstünde güç yoktur.
٢٦- بعفو الله تعیش الخلایق لان أداء حق الشكر غیر مقدور والكفران مستلزم للعذاب الشدید
- Bütün mahlûkât Allâh’ın affı ile yaşar, çünkü (Allâh’a) şükrü hakkıyla yerine getirmek imkânsızdır. Nankörlük ise şiddetli azâbı gerektirir.
٢٧- عاقبة امر الملك تستنبط من أحوال قرنائه
- Hükümdârın işinin sonucu, yakınlarının hallerinden ortaya çıkar.
٢٨- الانابة قبل وجود الندامة تدل علی عدم الثبات والاستقامة
- Pişmanlık/nedâmet olmadan önce inâbe/Allâh’a dönüş, istikāmet ve sebâtın yokluğuna delâlet eder.
٢٩- اَلَمُكَ من فراق الشئ علی قدر التذاذك به
- Bir şeyin ayrılığından duyduğun acı, o şeyden duyduğun lezzet kadardır.
٣٠- الحمق علة ساریة لا دواء لها
- Ahmaklık, devâsı olmayan bulaşıcı bir hastalıktır.
٣١- لن یرضی عنك الحسود ولو انفقت ما فی الأرض
- Yeryüzündeki her şeyi infâk etsen de hasetçi senden aslâ râzı olmaz.
٣٢- العاقل مغلوب
- Akl-ı selîm sâhibi kişi mağluptur.
٣٣- الجهلاء یتنعمون فی الدنیا بجهلهم والعقلاء یتعذبون فیها بعقلهم
- Câhiller, dünyâda câhillikleriyle nîmetlenirler, akıllılar, dünyâda akılları ile eziyet görürler.
٣٤- الاعتزاز بغیر الله ذل محض
- Allâh’ın gayrisinde/dışında izzet aramak tam bir zillettir.
٣٥- مخالطة الأشرار تَهْتكُ الاستار وتفشی الاسرار صحبة الاخیار تملئ القلوب بالمعارف و الانوار
- Kötülerin arkadaşlığı perdeleri yırtar ve sırları fâş eder/ortaya döker, hayırlıların/iyilerin dostluğu/sohbeti kalpleri nûr ve irfânla doldurur.
٣٦- منكر الحق سبحانه لا یعرفه بل یتصور شیئا یستلزم الانكار فینكر كما ینكره العارف فتعالی الله عن توجه الانكار علیه
- Hakk Sübhânehu’yu inkâr eden kimse O’nu tanımaz, bilakis inkârı gerektiren bir şey tasavvur eder de inkâr eder, nitekim ârif de Allâh’ı inkâr eder/hakkıyla bilemeyeceğini itirâf eder, Allah ise bütün inkâr yönelimlerinden yücedir/uzaktır.
٣٧- من اعتمد علی ما عنده من العلم واعترض علی ما عند غیره قبل وصوله الی مرتبة العیان فهو متعنت لا تتقید بمكالمة المتعنتین
- Kim ki ayân/hakîkat mertebesine ulaşmadan başkalarının ilmine itirâz edip kendi ilmine güvenirse, o, diğer inatçıların konuşmasına bağlı olmayan bir inatçıdır.
٣٨- الموفی بعهده هو الموفیّٖ بوعده
- Asıl ahdine vefâ gösteren, va'dine vefâ gösterendir.
٣٩- العبد حُرٌّ مادام سیده كریما والحُرُّ عبدٌ ما دام صاحبه لئیما
- Köle, efendisi cömert olduğu sürece hürdür, hür, dostu cimri olduğu sürece köledir.
٤٠- لا حظّ لاحد من اقربائه الاّ الألم
- Akrabâsından hiç kimseye acıdan başka bir pay yoktur.
[1] A ve B الشدائد
Şubat 2023, sayfa no: 50-51-52-53
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak