Ara

Hakkıyla Tevekkül Etseydiniz… / Elif E. Bayraktar

Hakkıyla Tevekkül Etseydiniz… / Elif E. Bayraktar

“Eğer siz Allâh’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah yuvalarından aç çıkan ve akşam karınları doymuş olarak yuvalarına dönen kuşlar gibi rızıklanırdınız.” (Tirmizî)

Tevekkül, Allâh’ın yarattığı kadere kesin bir teslîmiyet ve güven anlamında. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve nîmetler vardır. Allah, insanları ve canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Kâinattaki milyarlarca galaksinin ve her birindeki milyarlarca yıldızın, güneşin, dünyânın, denizlerin, ağaçtan düşen tek bir yaprağın, âilemizin, okul arkadaşlarımızın, bizim; kısacası her şeyin Allah Katında, sonsuz öncede belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah Katında Levh-i Mahfuz’da yazılıdır. Şu anki yaşımıza gelinceye kadar geçireceğimiz aşamalar, hayâtımız, ölümümüz; küçük-büyük her olay bu Kitapta kayıtlıdır.

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allâh’ın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadîd, 22-23.)

Kur’ân'da kullanılan "tevekkül" kelimesi, "vekîl edinmek" anlamına gelir. Yaygın olan inanış, ‘elinden gelen her şeyi yapmak, sonra da işi Allâh’a bırakmak’ olarak bilinir. İlk kez ilköğretim yıllarında din dersi öğretmenimden tevekkül konusunu anlatırken işittiğim ve halk arasında çok bilinen bir ‘eşeği bağlama’ örneği vardır. “Eşeğini bağlarsın, sonra Allâh’a tevekkül edersin” denir. Aslında ‘eşeğini bağlamak’ da Allâh’ın dilemesi iledir. ‘Vekîl edinmek’, bir işin yapılmasının tümüyle Allâh’a bırakılması anlamındadır.

Ancak olayı tamâmen Allâh’a bırakmak, kendimizi olayın dışında tutmak anlamına gelmez. Aksine, olayların içindeyiz ve dîni ilgilendiren sorumlulukları üzerimize alırız. Zâten tevekkülün gerçek anlamı da burada ortaya çıkar. Yaptığımız eylemleri de gerçekte Allâh’ın dilemesiyle yaptığımızın bilincinde, O'nu vekîl edinerek işe girişiriz. Çünkü herşeyin ve herkesin olduğu gibi varlığımızın kontrolü de Yüce Rabbimizin elindedir. Sonsuz güç sâhibi Allâh’a teslîm olan bir insan için hastalık da kazâ da musîbet gibi görünen olaylar da sonu hayırla bitecek olan geçici imtihanlardır.

Kur’ân'daki bazı Peygamber kıssaları bu konuya açıklık getirir. Neml Sûresi'nin 19. âyetinde, Süleymân (as)'ın,"Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nîmete şükretmemi ve hoşnûd olacağın sâlih bir amelde bulunmamı ilhâm et ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına kat" diyerek duâ ettiğini görürüz. Hz. Süleymân (as), Allâh’ın rızâsına uygun işler yapabilmeyi yine O'ndan istemektedir.

Tevekkülün mantığı tam da budur. Kadere îmân eden, tüm varlıkların Allâh’ın kontrolünde olduğunun, kendisi için en hayırlı ve en güzel olanı O’nun bir hikmet üzere yarattığının bilincindeki insan her durumda tevekküllüdür ve hem dış dünyâyı hem de kendi bedenini ve rûhunu Allâh’a emânet eder. Allâh’ın kendisi için yarattığı olaylara bâtınından bakar, sonucundaki hayrı görmeye çalışır. Îmân etmeyen insanın ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında müminler ‘güzel bir sabırla’ sabreder, bundan zevk alırlar. Çünkü hepsi, Allah Katında imtihan için yaratılmıştır. Tevekkül, Allâh’ın aslâ haksızlık yapmayacağına inanmanın verdiği konfor ve huzurdur.

Tevekkülle ilgili Kur’ân'da emredilen bir başka konu da tedbir almak. Tedbir, takdîri değiştirmez. Tedbir, çaba ve duâ ibâdet hükmündedir; Allah bu ibâdetlerimizi sonuca sebep kılar.

Kur’ân’da Yûsuf (as) kıssasında, Hz. Ya’kûb (as) oğullarına şehre girerken tedbir almayı tavsiye eder ve ardından tevekkülü hatırlatır:

"Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allâh’ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yûsuf, 67.)

Bāzan bir insanın aldığı bir tedbir, hayâtını kurtarmış gibi görünebilir. Ancak bütün yaşadıkları, kaderinde olan olaylardır. “Kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi ifâdeler câhilce yorumlardır, yanılgıdır. Hayâtının akışı değişen insanların yaşadıkları da kaderlerinde belirlenmiş olanlardır.

Karşılaştığı birçok olayla denendiğinin, zâhiren şer gibi görünse dahî hepsinin hayırla yaratıldığının bilincinde olan insan için tevekkül dünyâda ve âhirette büyük kazançtır. Her türlü tehlikeden kullarını selâmete çıkaran Rabbimiz, tevekkülle ilgili sırları mü’minlere vererek, onlar için dünyâ hayâtındaki imtihânı kolay hâle getirir.

"Allâh’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isâbet etmez. O bizim Mevlâmızdır. Ve mü’minler yalnızca Allâh’a tevekkül etmelidirler." (Tevbe, 51.)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak