Ara

Hakikate Davet, Davete İcâbet / Fatma Beyza Zortul & Semiha Marufoğlu

Hakikate Davet, Davete İcâbet / Fatma Beyza Zortul & Semiha Marufoğlu

“O kullarım ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allâh'ın kendilerine hidâyet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.” (Zümer, 18.)

Karar vermemiz gereken durumlarda karşımıza çıkan seçeneklerin çokluğu lehimize midir yoksa aleyhimize midir? İyi, kötü ve orta halli seçeneklerin arasında buluruz hep kendimizi. Bize verilen irâdeyi kullanarak olayın gidişatını belirleyecek karârı vermemiz gerekir çoğu zaman. Kafa karışıklığını netlik önler. O halde orta halli, sık ‘ama’lar ile yönünü değiştiren cümleler yerine net olanı, bir yönü olanı tercîh etmek bizi zihnen daha güvende kılar. Orta halli kararların yanında net olsa da vazgeçtiğimiz, adım atıldığı andan itibâren yanlıştan yanlışa ara vermeksizin bizi koşturan kötü seçenekler de vardır. Bunlar Mü’min’in uzak kalması gereken ve gerek kāl diliyle gerekse hâl diliyle kesinlikle onaylamadığı noktalardır.

Geriye, şuurlu olmaya niyetli ve gayretli her mü’min’in tek tercîhi iyi seçenekler kalıyor. İyi olan güzeldir, doğrudur, kalbe serinlik verir. Hülâsa bizi ilgilendiren, seçeneklerin azlığı ya da çokluğu değil, gönül haritamıza uygunluğudur.

Burası güllük gülistanlık olan bir yer, cennet değil bu yüzden iyiyi tercîh etmemiz yolumuzun engelsiz, kestirme, virajsız bir yol olacağı anlamına gelmez. Aksine ödül ne kadar büyükse çekilen cefâ da o kadar büyük olur. Bunu başta Peygamberimiz (sav) olmak üzere tüm peygamberlerin hayâtında, ardından yolunu tākip eden Hakk dostlarının hayâtında çok net görebiliriz. Zâten mü’min, yürüdüğü biricik yolun hep çiçekler ve kokularıyla bezenmiş, kolay ilerleyebileceği bir yol olmadığını bilir. İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî (Yâ Rabb! Maksûdum Sen’sin, gāyem de Sen’in rızāndır) der ve yürür/ilerler.

Mārifet bu yolda ne yürümek, ne koşmak, ne de uçmaktır. Asıl mārifet, kişinin ācizliğini iliklerine kadar hissettiği anlarda dahi yolun doğru olduğuna inanması ve yolda kalma niyetini her hâlükârda diri tutmaya gayret etmesidir. Rabbimizin bizi zaferden değil de seferden sorumlu kılması bize olan merhametinin sonucudur. Şu dünyâdaki yükümüzü hafifleten en güzel/temel esas da budur.

Yola çıkmak için evvelâ tercîh yaparak istikāmet belirlenmeli. İstikāmeti belli olanın varacağı yer de bellidir. Mü'min yürüdüğü yolda istikāmeti belli olan ve bu istikāmeti üzerine titreyendir. “Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana buyurulduğu gibi dosdoğru ol!...” (Hûd, 112.) Mü’min hangi istikāmette yol alacağını tākip ettiği izler dolayısıyla bulur. Bu yola Hz. Muhammed (sav) öncülük etmiştir. Mü'min onun ayak izlerini (sünnetini) hayâtına nakşedendir, bunun için çabalayandır. Öncüsü olan Allâh’ın Rasûlü’nün bu ayak izleri Rabbimiz tarafından korunmuş olup silinmeyecektir. Bu mübârek izler mü’minin şiârıdır/gönül haritasıdır. Efendimiz’in (sav) o kutlu hayat yolculuğu; yürüdüğü yolda düşenlere uzanan bir el misâli onları ayağa kaldırmakta, ayakta durma mecâli olmayan yolcuların ayağına ise kuvvet olmakta. Yoluna çıkan çakıl taşlarından şikâyet eden yolcu onun karşısına çıkan koca kayaları görüp utanmakta şikâyetinden. Çünkü o hayâtı boyunca ardından yola çıkanların/ çıkacak olanların yaşadığı/yaşayacağı tüm acıları kendi hayâtında yaşamış olup O’nu görse de görmese de yoldaşları; imtihanlarına ışık tutması, onların tesellî bularak yaralarını sarması için Kur’ân-ı Kerîm’in ahlâkını yaşayarak göstermiştir.

Bu yol müphem (belirsiz), muğlâk (karışık) değil aksine her kıvrımıyla net olan bir yol. Bu yol belli: Öncesiyle, yolcusuyla, yoldaşıyla, yolluğuyla, yakıtıyla, kılavuzuyla, öncüsüyle ve nihâyet sonrasıyla..

İyi, güzel ve doğru olan hakikattir. Hakikat ise Rabbimizin kullarına dāvetidir. Hakikat yoluna ilk adımı şâhitlik ederek atarız. Sālih-Sālihalar/Sıddîklar yoldaşımızdır, azığımız niyetlerimiz ve amellerimizdir, yakıtımız tevhîdlerle, tekbirlerle, duālarla, istiğfarlarla, Esmâ-i Hüsnâ ile Rabbimizi anmaktır, kılavuzumuz Kur’ân-ı Kerîm’dir, öncümüz Allâh’ın Rasûlü Efendimiz (sav)’dir, sonrası ise ‘Cemâlullah ve Cennet’tir.

Yüce Rabbimiz bizleri bulunduğumuz hakīkat yolunun sonunda Cemâlullah ve Cennet’le şereflenen yolculardan eylesin. Âmîn!

Hamdolsun Âlemlerin Rabbi Olan Allâh’a.

Eylül 2022, sayfa no: 12-13

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak