Ara

Hadislerde Peygamber Efendimiz (sav)

Hadislerde Peygamber Efendimiz (sav)

Hz. Muhammed (sav), yaratılışta ilk, gönderilişte son peygamberdir. (Bezzar-8446, K.S.-c.12 s.403) Hz. Âdem ruh ile ceset arasındayken yaratılmıştır. (Tirmizî, K.S. 4358) İnsanlar arasında en çok İbrâhîm’e (as) benzediğini ifâde buyurmuştur. (Müslim, K.S-1702)

O; âdemoğlunun nesillerinden süzüle süzüle, temiz olarak seçilmiştir. (Buhârî-K.S.-4352,5526) Yüzce ve ahlâkça insanların en güzeli idi. (Buhârî, K.S.- c.11 s. 239) O’nun; başta Muhammed, Ahmed, Mâhi, Hâşir, Âkib olmak üzere pek çok ismi vardır. (Buhârî, Müslim, Muvatta, Tirmizî-K.S.15/343, K.S.-5527)

Allah (cc), kendi adıyla birlikte Rasûlullâh’ın (sav) da adını zikrettirmek sûretiyle O’na en büyük değeri vermiştir. (Ebu Ya’la-8374)

Müşrikler, kendisinin ismini “Müzemmem: Zemmedilen, kınanan” olarak değiştirmelerine rağmen, O; târih boyunca “Muhammed: Övülen” olmuştur. Düşmanları bile bunu ikrâr etmişlerdir. (Buhârî, K.S.-5528)

Peygamber Efendimiz’e gönderilen salât ve selâmlar, Allah tarafından kendisine ulaştırılır. (Ebû Dâvûd-8369, K.S.-4360) Duâ ve diğer zamanlarda, adı anıldığında salavât getirmek, isteklerin kabûlüne, günahların affına sebeptir. (Tirmizî, K.S.-5364)

Tevrat ve İncil’de de ismi ve vasıfları geçerdi. İnsanlara şâhit, müjdeleyici ve korkutucu, ümmîler için koruyucu, yumuşak kalpli, bağırıp çağırmayan, kötülüğü affedip iyilik yapan biri olduğu ve bozulan tevhîd dînini düzelten bir peygamber olduğu belirtilmiştir. (Buhârî-15/376)

Allah Rasûlü herhangi bir konuda karar verdikten sonra, daha güzel bir karar almak istediğinde, öncekinden vazgeçerdi. (Ebû Dâvûd-4550)

Mü’minlerin kendisini diğer peygamberlerle mukâyese ederek, onları küçük görerek kendisini yüceltmelerinden hoşlanmazdı. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Timizi, K.S.-4337 v.d.) “Peygamberlerden birini, diğerine üstün kılmayın.” (Ebû Dâvûd, K.S.-4346) Tüm peygamberler görevlerini icrâ etme, vahye muhâtab olma açısından hepsi birdir. Ancak Efendimiz’in sâhip olduğu özellikler ve mücâdele zorluğu açısından peygamberler içinde en üstünü olduğu kesindir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Bu peygamberlerden bâzısını, diğerlerine üstün kıldık.” (Bakara, 253.)

Mü’minler, Rasûlullâh’ı  (sav) kendi nefsinden daha çok sevmekle yükümlüdürler. (Buhârî-8365)

Daha önce hiçbir peygambere verilmeyen bâzı özellikler, Efendimiz’e verilmiştir:

Evrensel bir peygamberdir. Bütün milletlere gönderilmiştir.

Kırmızı ve siyah renkli olanlara da gönderildiğini belirtmiştir. (K.S.12/385)

Daha önceki ümmetlere ganîmet haram iken, Muhammed (sav) ümmetine helâl kılınmıştır.

Yeryüzü tamâmen temiz ve mescid kılınmıştır.

Bir aylık mesâfeden düşmanın kalbine korku salma gücü verilmiştir.

Şefâat etme hakkı verilmiştir. (Buhârî, Müslim, Neseî-8356, K.S.-4349)

Ayrıca; ümmeti en hayırlı ümmet kılınmıştır!

Geçmiş ve gelecek günahları bağışlandığı kendisine bildirilmiştir.

Kıyamette “Livâü’l-Hamd” sâhibidir. (Tirmizî, K.S.-4347, 12/386)

Cevâmiül Kelîm’dir. (Neseî-K.S.-4349) Az sözle çok mânâ ifâde eden sözler, hadisler söyleme yeteneği verilmiştir.

Cinlere de peygamber olarak gönderilmiş, onları da İslâm’a dâvet etmiştir. (Buhârî, Müslim, Tirmizî-K.S.4/245)

Yeryüzünün tüm hâzineleri kendisine verilmiştir. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Neseî-8357, K.S.-5365)

Her peygambere, benzerine insanların îmân ettiği mûcizeler verilmiştir. Allah Rasûlü’ne (sav) ise kıyâmete kadar devâm eden en büyük mûcize olarak, Kur’ân-ı Kerîm verilmiştir. (Buhârî, Müsüm-8358,K.S.-4351)

Kıyamet gününde peygamberlerin lideri, hatîbi ve şefâat sâhibidir. (Tirmizî-8355, K.S.-4347)

Efendimiz (sav); nübüvvet binâsının tamamlanan son tuğlasıdır, peygamberlerin sonuncusudur. (Buhârî, Müslim-8360, K.S.-4353)

Cennete ilk girecek olandır. (Müslim-8361,K.S.-4354)

Cennetteki en yüce makam O’nundur. (Tirmizî-8362)

O’nun gözleri kapalı olsa da, kalbi her zaman uyanık idi. (Tirmizî-8363)

Rasûlullâh’ın (sav) şeytânı, Allâh'ın yardımıyla Müslüman olmuştur. (Müslim-8367, K.S.-4359, Tirmizî, K.S.-2200)

O, ümmetine çok düşkün idi. Bir defasında bâzı âyetleri (İbrâhîm, 36, Mâide, 113) okuduktan sonra ümmetini düşünerek ağlamış, gözyaşı dökmüştür. Sonsuz merhamet sâhibi olan Allah, Cebrâil’i (as) göndererek, kendisini âhirette memnûn edeceğine dâir müjde vermiştir. (Müslim-8371, K.S.-4362)

Câhiliye döneminde bile en küçük bir kusur ve günah işlememiştir. (Taberânî-8372)

İki omuzu arasında, sol kürek kemiğinin geniş tarafında nübüvvet mührü vardı. (Müslim-8391, K.S.-5542 v.d.)

Cesur idi. Medîne’de müşriklerin saldırılarının konuşulduğu bir dönemde, bir gece bir ses duyuldu. Rasûlullah (sav), herkesten önce bir ata atlayarak gidip durumu öğrendi ve endişeli bekleyen ashâbına, korkulacak bir hal olmadığını söyledi. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tîrmîzi-8406, K.S.-5S49) Huneyn Savaşı’nda dağılan orduyu, büyük bir gayretle toparlamıştı. İnsanlar kaçarken O, çarpışıyordu. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, K.S.-4291)

İsteyene bol bol verirdi. Huneyn Savaşı sonucu elde edilen ganîmetlerin dağıtılmasında, ileri gelen pek çok yeni Müslümana yüzer deve vermişti. Daha az alanlardan istekte bulunanlara da fazla fazla vermişti. Bu İslâm'ın yayılması ve kökleşmesinde büyük etki yaptı. (MüsIim-6292)

Allah Rasûlü’nün (sav) bıraktığı şeyler mîras değil, sadaka hükmündedir. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî-6302)

Çok kibar ve nâzikti. Kullanmak üzere sahabenin fakirlerine verdiği arâzinin sâhiplerinin Müslüman olması üzerine, arâzilerin asıl sâhiplerine verilmesi gerekiyordu. Rasûlullah (sav), büyük bir mahcûbiyet ve genç kız utangaçlığı içinde durumu sahabeye iletebildi. (Ebû Dâvûd-6212)

İki şey arasında serbest bırakılırsa, günah olmadıktan sonra, kolay olanı tercîh ederdi. (Buhârî, Müslim, Muratta, Ebû Dâvûd-K.S.-5551)

Ashâbından birini de herhangi bir iş için görevlendirdiği zaman kesin olan şu tâlimâtı verirdi: “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” (Müslim, K.S.-1047)

Cebrâil (as)'i altı yüz kanadıyla asıl sûretinde görmüştür. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, K.S.-799)

Bir kimse kendisiyle tokalaştığında elini ilk çeken olmazdı. (Ebû Dâvûd, Tirmizî-8413)

Önemli konularda ısrarcı olurdu. Vefat öncesi rahatsızlandığında, yerine Hz. Ebubekir’in namaz kıldırmasını emretmişti. Başta Hz. Âişe olmak üzere bâzı kimselerin “Ebubekir duygusaldır, bu görevi yapamaz.” demelerine rağmen, Efendimiz (as) ısrarcı olmuş, fikrinden vazgeçmemişti. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Neseî, Tirmizî, İbn-i Mâce-8616)

Nefsî, kişisel hesaplar için aslâ intikam almaz, kin gütmezdi. Lâkin Allâh’ın bir yasağı çiğnendiğinde hemen Allah için intikam alırdı. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Müvatta-8410, K.S.-5551)

Savaş hâricinde, eliyle hiçbir kimseye, çocuk ve kadınlara, köle ve hizmetçiye vurmamış, şiddet uygulamamıştı. (Müslim, Ebû Dâvûd-8411) Huneyn Savaşında mücâhidin birisi, çok ağır ve kalın ayakkabısıyla Rasûlullâh’ın (sav) ayağına basmış ve çok ağrıtmış, Peygamber Efendimiz de elindeki çubukla adama bir tane vurmuştu. Sahabi, Rasûlullâh’ın ayağına basarak onu incittiğinden dolayı çok üzgün iken ertesi gün çağrılır. Efendimiz (sav), çubukla vurduğu için ona seksen koyun verir. (Dârimî-8419)

Gürültücü, kusur arayan, gereksiz yere insanları öven veya yeren değildi.

Özellikle şunlardan uzak dururdu: Lüzumsuz tartışmak, fazla konuşmak ve kendisini ilgilendirmeyen şeylere ilgi duymak. Kimseyi kötülemez, kimsenin ayıp ve kusûrunu araştırmazdı. Ancak fayda umduğu şeyleri söylerdi. (Taberânî-8425)

Zikri çok yapar, boş sözden uzak durur, namazı uzun, hutbeyi kısa tutardı. Dul ve yetimlerle birlikte olmaktan çekinmez, ihtiyaçlarını muhakkak yerine getirirdi. (Neseî, K.S.-5553)

Rasûlullah (sav) sayıya dayalı bir iş yapacağı zaman, tekli rakamları tercîh ederdi. Şeytan taşlamada, say’da, tavafta, temizlenmede, bâzı ibâdetlerin tekrarlanan işlerinde, bâzı duâ ve istiğfar sözlerinde, yüzü yıkamak gibi... Hep tekli sayıları gözetirdi. “İnnallâhe vitrun, yuhibbul vitr: Allah tektir, teki sever!” (Müslim, K.S.-1453, Buhârî, Tirmizî, K.S.-1794)

Allah Rasûlü (sav) vahiy geldiği zaman sıkıntıya düşer, yüzü bambaşka bir şekil alırdı. (Müslim-6881, Müslim, K.S.-5565) Üzerine bir ağırlık çökerdi. Mâide sûresi indiğinde deve üzerinde bulunan Rasûlullah (sav), devenin çökecek gibi olmasından dolayı hemen inmişti. (Müsned-6917)

Peygamber Efendimiz’e âhirette en büyük nîmetlerden biri olarak, Kevser havuzu verilecektir. (Tirmizî-10020) Ona “Makâm-ı Mahmûd” verilmiştir. Bunun da şefâat olduğunu Rasûlullah (sav) belirtmiştir. (Tirmizî, K.S.-685) Efendimiz’e (sav), Allah tarafından şefâat izni verilecektir. (Buhârî, Müslim-10031, Tirmizî-9063, İbn-i Mâce-K.S. 17/607) O; ilk şefâat edecek, ilk cennete girecek ve tebası en çok olan olacaktır. (Buhârî, Müslim-10032, İbn-i Mâce-K.S.17/606)

Allah Rasûlü (sav) Rabbimizin özel koruması altındaydı. Sahabe-i Kiram ilk dönemlerde, geceleyin Rasûlullâh’a (sav) bir suikast yapılmaması için nöbet tutardı. Sonra Allâh’ın özel koruması altında olduğunu belirten âyet (Mâide/67) gelince güvenlik tedbirleri kaldırıldı. “Ey insanlar! Haydi gidin artık, beni Allah koruyor!” (Tirmizî, 6928, K.S.-589)

Önemli ve gerekli gördüğü hallerde sözlerini üçer defa tekrâr ederdi. (Buhârî, Müslim, Tirmizî-9045)

Dünyâ malına karşı ilgisiz, fakirce bir yaşam sürer, günlerce aç kaldığı, aylarca sıcak yemek yemediği olurdu. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, îbn-i Mâce-9606 v.d.)              

Allah’tan en çok sakınan, sakındırılan ve Allah yolunda en çok eziyet gören idi. (Tirmizî, K.S.-2086)

Allah tarafından bâzan özel bir nîmetle yedirilip içirilmiştir. (Ebû Dâvûd-K.S.9/451)

Arka tarafında olan bâzı durumlar, bâzan kendisine gösterilmiştir. (Buhârî, Müslim, Neseî-K.S.8/444)

Günahları bağışlanmış, günahtan ârî (temizlenmiş) olmasına rağmen, günde yüz defa istiğfarda bulunurdu. (Müslim, Ebû Dâvûd, K.S.-1887,1888)

Kendisine kaba davranan bedevîleri anlayışla karşılar, kızmaz, ikramda bulunurdu. (Buhârî-K.S.15/370)

Bâzı zamanlar kendisine işkence edenlere karşı, yüce Rabbimiz görünmeyen meleklerle onu korurdu. (Buhârî, Müslim-K.S.15/4S8 v.d.)

Allah Rasûlü (sav) Kur’ân-ı Kerîm’in birinci sıradaki müfessiri, açıklayıcısıdır. Hadis kitaplarında “esbâbı nüzûl” bablarında yüzlerce âyetin Peygamber Efendimiz tarafından tefsîrine örnekler vardır.

Bunlardan sadece bir örnek verelim: Fâtiha sûresinde geçen “gazaba uğrayanlar” ifâdesinin Yahudiler, “dalâlete düşenler”in de Hristiyanlar olduğunu açıklar. (Tirmizî, K.S.-440)

Rasûlullah (sav) ashâbının fakirleriyle oturmaktan gocunmaz, onlar gibi sâde yaşamaktan hoşlanırdı. Müşriklerin fakirleri yanından kovması halinde kendisini dinleyeceklerine dâir sözlerine önce meyleder ise de, sonra Rabbimizin lütfu sonucu, kesin olarak iltifât etmez. (Müslim, İbn-i Mâce, K.S.-599)

Cinlere de peygamber olarak gönderilmiştir. Onlara da tebliğde bulunmuş, Kur’ân-ı Kerîm okumuştur. Bir gece Rasûlullah (sav) kaybolur. Ashab arar ama bulamazlar, çok tedirgin olurlar. Sonra Rasûlullah (sav) gelince şu açıklamayı yapar: “Bana cinlerin dâvetçisi geldi. Berâber gittik, ben onlara Kur’ân okudum." (Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, K.S.-786, Buhârî v.d. K.S.-846)

O; genç, bâkire bir kızdan daha edepli, utangaç idi. Dînî konuların dışında, hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman sesini çıkarmazdı ama Ashâb-ı Kiram yüzünden anlardı. (Buhârî, Müslim-786s, K.S.- 1070) Ancak dînî konularda, cezâî durumlarda, gerçeğin bilinmesi adına aslâ çekinmez, söylenmesi gerekeni söylerdi. (Buhârî, K.S.- c.6 s. 1671)

Çocuklara da büyük insan gibi değer verir hattâ aralarında sır olacak bâzı bilgiler paylaşırdı. Enes'in (ra) bir gün eve gecikmesi üzerine annesi sebebini sorunca, Rasûlullâh’ın (sav) kendisini bir yere gönderdiğini söyler. “O iş neydi?” diye sorunca şu cevâbı verir: “O bir sırdır, söylemem!” (Buhârî, Müslim, K.S.-3334)

Efendimiz (sav), ne kadar değerli ve üstün olursa olsun, o bir insandır, peygamberdir, İlâhî hiçbir vasıf O’na verilemez. Muaz b. Cebel (ra) Şam dönüşü ona secde edince Rasûlullah (sav) bunu men etmiştir. (K.S.-c.10 s.65)

Bu anlamda mü’minlerin kendisini aşırı derecede övmelerinden rahatsız olur, bunu doğru bulmazdı. (Buhârî, Müslim, K.S.-5392)

Allah Resulü (sav) vefât ettiğinde maddî mîras olarak bıraktığı şunlar idi: Beyaz bir katır, silah ve yakınları için tasadduk ettiği bir tarla.” (Buhârî, Neseî, K.S.-4751)

Rabbim, varlıklar içinde en çok sevmemiz gereken (Buhârî-K.S. 12/398) Rasûlullâh’ın (sav) şefâatine nâil eylesin.

Efendimiz (sav)’den...

“Beni Hristiyanların Meryemoğlu Îsâ'yı uzun uzun övdükleri gibi övmeyin. Bana Allâh'ın kulu ve Rasûlü deyin.” (Buhârî-6001, K.S.-5392)

“Ümmetimden şu iki sınıfa şefâatim ulaşmaz: Zâlim ve zorba yönetici ile haddi aşan sapık.” (Taberîni-6063)

“Amellerinizle orta yolu bulun ve doğruyu bulmaya çalışın.” (Müslim, Tirmizî-6913)

“İbrâhîm Halîlullah’tır. (Allâh'ın dostu)

Mûsâ Allâh’ın kendisiyle konuştuğudur.

Îsâ, Allâh’ın kelimesi ve rûhudur.

Âdem’i Allah seçmiştir.

Ben ise Allâh'ın habîbiyim. Ama bununla övünmüyorum. Kıyâmet gününde Hamd sancağını ben taşıyacağım, yine övünme yok. Allah katında ben, evvelkilerin ve sonrakilerin en kıymetlisiyim. Yine övünme yok. Kıyâmet gününde insanların ilk şefâat edecek olanı benim. Bu yetki ilk kez bana verilecektir ama yine övünme yok. Cennet kapısının halkasını ilk kımıldatacak olan benim. Allah bana cennet kapısını açıp, ilk defa beni ve mü’minlerin fakirlerini de benimle oraya koyacaktır. Buna rağmen yine övünme yok!” (Tirmizî-8354)

Aralık 2019, sayfa no: 36-37-38-39-40

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak