Ara

Hacı Bektâş-ı Velî ve Abdal Mûsâ’nın da Tarîkatı: “YESEVÎLİK”

Hacı Bektâş-ı Velî ve Abdal Mûsâ’nın da Tarîkatı: “YESEVÎLİK”

Tacikistan'ın Hisar şehrinde doğmuş (939-41/1532-35) ve iyi bir eğitim görmüş Yesevî dervişi olan Hazînî, otuzlu yaşlarda İran'a göç etmiş, II. Selim devrinde İstanbul'a gelip yerleşmiştir.

Hazînî, II. Murad'ın emriyle, Ahmed Yesevî'nin fikirleri çerçevesinde şekillenen Yeseviye tarîkatının âdâb ve erkânını anlatan, "Cevâhiru'l-Ebrâr min Emvâci'l-Bihâr" isimli eserini kaleme almıştır. Hazînî'nin, şifâhî ve yazılı kaynaklardan istifâde ettiğini belirttiği Yesevîlik ile alâkalı kaynak mâhiyetindeki söz konusu eseri, tek yazma eser olarak İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 3893 numarada kayıtlıdır. Zikredilen eser, 163 büyük boy varaktan ve iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Eserin varak 1a'dan, varak 112a'ya kadarki kısmı Türkçe, varak 112b'den, varak 163b'ye kadar olan kısmı ise Farsça'dır. Türkçe kaleme alınan birinci kısımda âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler dışında sık sık Farsça ve Arapça şiir ve metinlere de yer verilmiştir. Eser, Mahmud b. Hasan b. Şeyhu'n-Nakşibendî tarafından nesih hat tarzı ile 1002/1593 târihinde istinsâh edilmiştir.

Cevâhiru'l-Ebrâr incelediğinde Yesevîlik hakkındaki bilgilerin (rivâyet silsilesindeki olabilecek hatâlar hâriç) doğrudan Ahmed Yesevî’ye āit olduğu görülür. Hazînî, eserinde menkıbeler dışında, başka bir Yeseviye mürşidinden Yesevîlik hakkında herhangi bir alıntı yapmadığını ifâde etmektedir. Hazînî’nin Cevâhiru’l-Ebrâr’ını önemli kılan bu orijinal tarzı, Yesevîlik tarîkatının, tarîkatın kurucusu Ahmed Yesevî tarafından bize ulaştırılmış en doğru bilgilerine sâhip olmamızı sağlamıştır.

Ahmed Yesevî'nin rahle-i tedrîsinde seyr u sülûklarını tamamlayıp yetişen ve Anadolu'nun mânevî önderleri olan Mansur Ata, Said Ata, Sûfî Muhammed, Hakîm Ata, Lokman-ı Perende … ve sonraki silsilede Hacı Bektâş-ı Velî, Abdal Mûsâ gibi nice şahsiyet Yesevîlik yolunun hidâyet yıldızlarıdır. Söz konusu Horasan Erleri’nin sülûk yollarını ve yetişme tarzlarını Cevâhiru'l-Ebrâr'dan öğreniyor, Yesevîlik tarîkatını en güzel ve en geniş şekilde tanımak imkânını buluyoruz. Hacı Bektâş-ı Velî'nin, Abdal Mûsâ’nın, Kaygusuz Abdal ve diğer Horasan Erleri’nin eserleri incelendiğinde, bu eserlerde yer alan konuların ve anlatımların Cevâhiru’l-Ebrâr’da zikredilen Yesevîlik ile ne kadar benzer olduğunu görüyoruz. 

Nakşî tarîkatının altın silsilesinin dokuzuncu sırasında yer alan Yûsuf Hemedânî’nin (ö.535/1140) vefâtından sonra irşad makāmına, onun vasiyeti üzerine halîfelerinden sırasıyla Abdullâh-ı Berkî, onun vefâtıyla Hasan-ı Endâkî, onun vefâtıyla Ahmed-i Yesevî geçti. Bir müddet sonra Ahmed Yesevî, vaktiyle şeyhi Yûsuf Hemedânî'nin vermiş olduğu işâret üzerine makāmını Abdülhâlık-ı Gücdevânî'ye bırakarak Yesi'ye döndü. Ahmed Yesevî’nin vefâtına kadar Yesi'de irşâda devâm etmesi ile Nakşîlikten ayrı bir kol olan Yesevîlik tarîkatı doğdu.

Cevâhiru'l-Ebrâr min Emvâci'l-Bihâr’da Yesevîliğin Âdâb ve Erkânı

Yesevîliğin âdâb ve erkânı, Cevâhiru'l-Ebrâr min Emvâci'l-Bihâr'da maddeler hâlinde ele alınıp anlatılmaktadır. İlk olarak, mürşid-i kâmile bağlandıktan sonra mürîdin evsâf-ı hamîdeden on sıfat-ı mahmûd ile muttasıf olması gerektiği ile başlanır. Bunlar şöyledir: 

  1. Hiç kimseyi şeyhinden daha fazîletli bilmemek ve ona mutlak sûrette teslîmiyet göstermek lâzımdır. Çünkü mürşid huzûrunda bütün gün türlü türlü yemekler yemek ve geceleri uyku ile geçirmek bâtın yolunu kapamaz; ancak, şeyhinden ayrılıp kendi rızāsı ile oruç tutsa, namaz kılsa, az yese, ağlasa bile ilerleme yolu kapanır.
  2. Mürîd, zekî ve müdrik olmalıdır ki şeyhin rumuz ve işârâtını anlayabilsin.
  3. Şeyhin her türlü söz ve fiillerine râzı ve itâat eder olmak lâzımdır.
  4. Şeyhin hizmetlerinde atak, istekli, tez canlı olmalıdır ki rızāsı hâsıl olsun; çünkü Allâh'ın rızāsı şeyhin rızāsındadır.
  5. Sözünde sâdık, va'dinde sağlam olmalıdır ki, şeyhin mizâcı değişip, redde sebep olmasın ve hiçbir zaman şek ve şüpheye düşmemeli ki bu hâli hüsrâna sebep olur.
  6. Vefâlı ve biat ahdinde metîn olması gerekir.
  7. Mürîd, bütün mal ve mülkünü şeyh hazretlerine vermeye hazır olmalıdır ki bâtın gözü açılsın.
  8. Şeyhin sırlarını ifşâ etmemelidir; çünkü sırları ifşâ etmek küfürdür.
  9. Şeyhin bütün tekliflerini, vaaz ve nasîhatlerini göz önüne alıp aslâ ve kat'â imtinâ etmemelidir.
  10. Hakk'a ve cemâlullâha ulaşmak için şeyh yolunda canını ve başını verebilmeli, dostunu dost, düşmanını düşman bilmeli, şeyhi için kendini köle gibi sattırabilmelidir.

Tarîkatın ahkâmı altıdır: 

  1. Mârifet-i Hakk, 
  2. Gerçek cömertlik, 
  3. Hakîkî sıdk, 
  4. Yakîn-i müstağrak, 
  5. Rızka tevekkül, 
  6. İnce Düşünce. 

Tarîkatın vâcipleri altıdır:

  1. Allâh'a yaklaşmak ve kemâl sâhibi olmayı talep etmek, 
  2. Allâh'a ulaşmayı arzulamak, 
  3. Gece ve gündüz Allah korkusu, 
  4. Her hâlükârda Allah'tan ümîdini kesmemek, 
  5. Gece ve gündüz zikre devam, 
  6. Allâh'a ulaşma fikrine devam.

Tarîkatın sünnetleri altıdır: 

  1. Namazı cemâatle kılmak, 
  2. Seherlerde uyanık olmak ve istiğfâr etmek, 
  3. Dâimâ abdestli olmak, 
  4. Allâh'ın huzûrunda olduğunu bilmek, 
  5. Tâzim üzere Allâh'ı zikretmek, 
  6. Şeyhin emir ve yasaklarına uymak.

Tarîkatın müstehapları altıdır: 

  1. Hizmette güler yüzlü olmak, 
  2. Gücü yettiğince misâfirperverlik, 
  3. Hizmeti ganîmet bilmek, 
  4. Hizmeti uzun tutmak, 
  5. Hizmet neyi gerektiriyorsa öyle çalışmak, 
  6. Ahmed Yesevî ve şeyhine dua etmek.

Tarîkat âdâbı altıdır: 

  1. Tevâzu ve edeple iki dizleri üzere oturmak, 
  2. Kendisini herkesten aşağı görmek, 
  3. Herkesi kendisinden fazîletli bilmek, 
  4. Cümle şeyh ve pirleri aziz ve velî bilmek ve karşılarında susmak, 
  5. Meşâyıh meclisinde destursuz konuşmamak, 
  6. Kendi şeyhini, velâyet sırlarını ve rumûz-i kerâmetlerini saklamak.

Ahmed Yesevî şöyle der: "Yetmiş ilim okumayınca ve yetmiş makāma geçmeyince şeyh olunmaz. Bu ilimler kırk dört makam içinde dercedilmiştir. Her kim bu makamları tahsîl etmeden şeyhlik etse, evliyâullâhın nefretine uğrar."

44 makam şunlardır:

  1. Bir daha bozmamak üzere edilen tövbe, 
  2. Faydalı ilim, 
  3. Yumuşak tabiatı yükseltme, 
  4. Olgunluğuna erişen akıl, 
  5. Tam bilinç, 
  6. Tam teslîmiyet, 
  7. Uygun yücelik, 
  8. Tam kanâat, 
  9. Hz. Ebubekir sıdkı, 
  10. Hz. Ömer yakını, 
  11. Hz. Osman ibâdeti, 
  12. Hz. Ali zikri, 
  13. Hz. Hasan zühdü, 
  14. Hz. Hüseyin fakr u fenâsı, 
  15. Hz. İmâm Muhammed Hanefî tevekkül-i külü, 
  16. Tam tahammül, 
  17. Allâh'ın nîmetlerine şükür, 
  18. Kazâlara rıza, 
  19. Belâlara sabır,
  20. Varlık ve yoklukta safâ, 
  1. Sâhip olduğunda cömertlik, 
  2. Üstün ihlâs, 
  3. Güzel ahlâk, 
  4. Haramdan kaçma, temizlik ve perhizlik, 
  5. Genel tevâzû, 
  6. Allah'tan dâimâ korku, 
  7. Allah'tan her hâlükârda ümîdini kesmemek, 
  8. Acımak ve ağlamak, 
  9. Allah için zevk ve şevk duymak, 
  10. Allah yolunda kendinden geçmek, 
  11. Lütufkâr ve mürüvvet sâhibi olmak, 
  12. İyilik ve cömertlik, 
  13. Hak yolunda olmak, 
  14. Zâhirde huşû, 
  15. Bâtında hudû, 
  16. Def-'i menâhîde diyânet, imtisâl-i evâmirde sıyânet, 
  17. Hikmet ve söz ve fiilen icrâ ve inşâsında tecrübe, 
  18. Büyük günahlara ismet, küçük günahlardan kaçınmak, 
  19. Ayrılık uzaklığı ve iştiyak harâreti, 
  20. Sevgi ve cinnet, 
  21. Muhabbet ve meveddet-i Hz. Samediyyet(cc)
  22. Allah'tan, kullardan ve hayvanlardan utanma, hicâb, 
  23. Ulaşmak için vermek, 
  24. Allâh'a yakınlık.

Bu kırk dört makamın esâsı sekiz makamdır: 

  1. Tövbekârlar makamı: Riyâzât ve mücâhede. Tövbekârların üstâdı Hz. Âdem'dir, 
  2. Âlimler makamı: Tevâzu, tazarrû, teveccüh, beş duyuyla istek. Âlimlerin üstâdı Hz. İdris'tir, 
  3. Zâhidler makamı: Rikkat, dikkat, muhabbet ve şefkattir. Zâhidler üstâdı Hz. İsa'dır, 
  4. Sâbirler makamı: Tahammül, teemmül, tevekkül. Sâbirler mûtemedi ve müstenidi Hz. Eyüp'tür, 
  5. Râzılar makamı: İnbisat, irtibat, ihtilat (üstâdı bilinmez), 
  6. Şâkirler makamı: Tevhîd, temcîd ve tahmîd. Şâkirler serdârı Hz. Nûh'tur, 
  7. Muhibler makamı: İrâd, evrâd, ezkâr, istiğfar. Gece ve gündüz bu hallere devam. Muhibler müsteşhidi Hz. İbrâhîm'dir, 
  8. Ârifler makamı: Sıyam, kıyam, murâkabe. Ârifler senedi Hz. Muhammed Mustafa'dır(sav).

Ahmed Yesevî'ye göre müptedîlerin murûru, mutavassıtların sudûru ve müntehîlerin zuhûru dört şarta bağlıdır: Birincisi mekân, ikincisi zaman, üçüncüsü ihvan ve dördüncüsü rabt-ı sultan. Sâliklerde tefrika-i hâtır olmamak ve evrâd ile meşgûl bulunmak için evvelâ mekânın mâmur olması lâzımdır. Tâlipler arasında ve memleket içinde işsizlik ve ihmâli gerektiren bir usanç olmaması için zamânın arzularından mâsum olmak lâzımdır. Bütün makâmâtta, halvet ve erbainlerde, şevk-i mucîb olmak için fakr u fenâya talep, hakîkî ihvanda bulunmalıdır. Bunlardan sonra, sultana bağlılık da lâzımdır ki, sultana bağlılık, irfan sâhipleri arasında rüchân-ı mûcib olur.

Hakîkî bir sûfînin riyâzet ve mücâhedeye alışması, yeme-içme nimetinden, halvet, şehvet ve işretten uzak kalması lâzımdır. Dünyâ âlâyişini bırakarak teveccüh ve murâkabeyi kendisine sanat kılmalıdır ki, hâlis sûfî olabilsin. Bu yüzden Yeseviye tarîkatında sâlikler için üç türlü mücâhede ve riyâzet tâyin edilmiştir. Onlara göre, nâfile orucu üçüncü güne varırsa, bâtında gubâr ve zulmet kalkar; beşinci güne varırsa, mugayyebât-ı cin ve ervâh-ı tayyibe musahhar olur; altıncı güne varırsa, gönül deryâlarının pınarları açılır ve akmaya başlar; eğer dokuzuncu güne varırsa, kalplerin ve kabirlerin keşfi hâsıl olur. Lâkin bütün bu riyâzet ve mücâhedeler, şeyhin izin ve tasvîbiyle olmalıdır. Öyle olmazsa, fayda değil, aksine mazarrat hâsıl olur.

An'aneye göre Bâyezid-i Bestâmî altmış günde bir lokma yermiş; Yeseviye tarîkatinde de Mahmud Hoca kırk günde bir lokma, Ulug Hoca kırk günde bir lokma, Zengi Ata on dokuz günde bir lokma, Sadr Ata on beş günde bir lokma yerlermiş.

Ocak 2025, sayfa no: 76-77-78-79-80

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak