Ara

Haberin Nâmusu ve İletişim Ahlâkı

Haberin Nâmusu ve İletişim Ahlâkı

Yüce Rabbimizin bir adı da el-Habîr’dir. el-Habîr: Herşeyin künhünü, içyüzünü en iyi bilen ve herşeyden tüm ayrıntılarıyla haberdâr olan ve herşeyle ilgili en doğru haberi veren. “Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”1 O’nun bu ismi, elliye yakın yerde geçer. Haber, O’nunla irtibatlı olursa önemli, faydalı ve doğru bir haberdir. O’ndan uzak olan, O’nun ölçülerine aykırı olan haber ise yalan, yanlış ve gereksiz şeylerdir.

Yüce Allah, doğru haberin kaynağıdır, doğru haberi en doğru bir biçimde kullarına ulaştırandır. O, bunun için elçiler göndermiştir. Allâh’ın elçileri için de en-Nebî kavramı kullanılmıştır. Nebî, önemli haberci demektir. Nebî, Yüce Yaratıcı ile selîm akıl sâhibi insan arasında iletişim kuran, Yüce Rabb’in haberlerini insanlara getiren kimsedir. Aynı zamanda Nebî, insanların soru ve isteklerini Yüce Rabb’e arz eden kimsedir. Elçiler, insanlık için en önemli haberleri getiren ve o haberleri onlara en güzel şekilde izah eden kahramanlardır.

Fâsık; yoldan çıkmış, sorumsuz kimsedir.

Bir Kur’ân sûresinin adı en-Nebe’dir. Nebe’, önemli, büyük ve yalandan uzak kayda değer haber anlamına gelir. Nebe’ sûresinde insanlık için son derece önemli olan kıyâmet için bu ifâde kullanılmıştır. Neyi soruşturuyorlar? Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri, büyük bir olay olan tekrar dirilme haberini mi? Hayır; şüphesiz görüp bileceklerdir. Yine hayır; elbette görüp bileceklerdir.2

Kur’ân’a göre mü’minler, sözün en güzelini duyan ve en güzeline uyan kimselerdir.

Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allâh'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sâhipleridir.3

Allah, âyetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrâr eden Kitâb'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir.4

Size ansızın, farkına varmadan azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur’ân'a uyun.5

Âyetler, bir taraftan Kur’ân’ın sözlerin en güzeli olduğunu bildirirken, diğer taraftan da Kur’ân’ı hayat düstûru edinen mü’minlerin sözün/haberin en güzeline uyan kimseler olduğuna vurgu yapıyor. Buna göre sözlerin en güzelini kendilerine rehber edinen mü’minler, güzel sözlü kimselerdir. Onlar sözün en doğrusunu en güzel şekilde söylerler, güzel ve doğru söze uyarlar ve aralarında güzel doğru sözü yayarlar.

Sözlerin en güzeli ve haberlerin en doğrusu olan Kur’ân’ı rehber edinen İslâm dâvetçileri, Habîr olan Yüce Allâh’ın ve Nebî olan Peygamberlerin ahlâkı ile ahlâklanan kimselerdir. Bu durum onlar için önemli bir sorumluluktur. Doğru haberi yüklenmek, onu doğru bir şekilde sunmak çok önemlidir. Haber, sâhibinin üzerinde bir emânettir. Her emânet gibi haberin de iffeti/nâmusu vardır. Haberci, haberin nâmusunu koruyan kimsedir. Bu ise hem haberin doğru bir şekilde muhafazası, hem de zamânında ulaştırılması gerekenlere ulaştırılması ile mümkün olacaktır.

İnsanlık târihinde nice haberler vardır ki savaşlara sebep olmuştur, nice haberler de savaşları sonlandırmıştır. Yûnus’un dediği gibi, söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağılı aşı, yağ ile bal ede bir söz.

Konumuzla ilgili olarak Kur’ân, İslâm târihinden bir olayı bize hatırlatır ve şöyle buyurur: Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenâlık edersiniz de sonra ettiğinize pişmân olursunuz.6

Âyetin iniş sebebi şöyledir: Peygamberimiz (sav) ashâbından Velid b. Ukbe’yi, zekâtlarını toplayıp getirmesi için Mustalik oğullarına göndermişti. Câhiliye döneminde bu kabîle ile Velid arasında düşmanlık vardı. Velid, kabîlenin yaşadığı bölgenin sınırlarına yaklaşınca eski husûmet günlerini hatırladı ve kendisine zarar vermelerinden korkup geri döndü. Peygamberimize onlar zekâtlarını vermediler, beni de öldürmeye kalktılar şeklinde asılsız bir haber getirdi. Bu habere kızan Peygamberimiz onlara savaş îlân etti. Çok geçmeden aynı kabîleden bir heyet Peygamberimize gelerek, kendileri hakkındaki haberlerin doğru olmadığını söylediler. Peygamberimiz Hz. Halid’i onlara gönderip durumlarını araştırdı ve onların dinde sebat ettikleri anlaşıldı.

Fâsık; yoldan çıkmış, sorumsuz kimsedir. Peygamberimizin ashâbı içerisinde de sorumsuz kimseler vardı. Kur’ân ve Sünnet onları eğitti, onları olgunlaştırdı, gerçek muvahhidler, müttakîler hâline getirdi. Bugün aynı âyetler ve hadisler, kalbinde fısk, nifak izleri olanları ıslâh etmeye yeterlidir. Yeter ki insanlar alıcılarını Kur’ân ve Sünnete çevirebilsinler.

Mü’minler, özellikle toplumu ilgilendiren önemli haberlerin kaynağını iyice araştırmalı, kesin doğru olduğuna tam olarak kanaat getirdikten sonra haberin gereğini yerine getirmelidirler.

Günümüzde haber yayma konusunda duyarlı olmayan medyadaki haberler konusunda Müslümanlar dikkatli olmalıdırlar. Bir taraftan doğru haberleri yayan kendi güvenilir haber kaynaklarını kurmalı ve onlara itibâr etmeli; diğer taraftan kendilerine gelen haberlerin doğruluğunu tahkik etmelidirler.

Kur’ân, İslâm târihinden bir olayı bize hatırlatır ve şöyle buyurur: Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenâlık edersiniz de sonra ettiğinize pişmân olursunuz. (Hucurat, 6.)

Âyet, hem haber merkezi konumunda olanların, hem de haberleri alıcı konumunda olanların titiz ve dikkatli olmalarını emretmektedir. Toplumu ilgilendiren her haber, alıcısı için bir emânettir ve onun doğru bir şekilde yerine ulaştırılması gerekir.

Mü’minler, Yüce Allâh’ın bu uyarılarına uymadıkları zaman istenmeyen durumlarla karşılaşacaklarını bilmelidirler. Doğru haberler, doğru, güvenilir ve güçlü haber kaynaklarından alınır. Bugün haber kaynakları konusunda mü’minlerin istenen seviyede olduğu söylenemez. Mü’minler, kendi coğrafyaları ile ilgili haberleri bile inanmayan kaynaklardan almak zorunda kalabilmektedirler. Sonuçta kardeşleri hakkında yanlış kanaatlere sâhip olmakta, yanlış ve tâmiri imkânsız işlere girişebilmektedirler.

O halde ey mü’minler, Habîr olan Rabb’inizden sakının. Doğru ve gerçek Haberci Nebî’nin (sav) izini tâkip edin. Sözlerin en güzeli, haberlerin en doğrusu olan Kur’ân’ı rehber edinin. Bunları yapın ki dünyâ hayâtınız huzur ve cennet olsun, insanlığın kaderinin belirleneceği büyük haber kıyâmet gününde yüzünüz ak olsun.

Prof. Dr. Ali Akpınar (Kasım 2016)

Dipnotlar: Bakara, 234. 2 Nebe’, 1-5. 3 Zümer, 18. 4 Zümer, 23. 5 Zümer, 55. 6 Hucurat, 6.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak