Ara

Güzel Ahlâkla Hayatı Güzel Eylemek

Güzel Ahlâkla Hayatı Güzel Eylemek

Sorumlu insan olmak için akıl önemli ve gereklidir, ancak akıl her alanda iyiyi doğruyu tam anlamıyla tesbît etmede tek başına yeterli değildir. Onun için aklı olmayanın dîni yoktur denilerek sorumlu insan olmak için akıllı olmak şart koşulmuştur. Nitekim aklî seviyesi yerinde olmayanlar dînen sorumlu değildirler. Bu yüzden de bütün ilâhî emirlere muhâtap olmanın ilk şartı akıllı olmaktır.

Evet, iyiyi doğruyu tesbît etmede, doğruyu yanlıştan ayırt etmede akıl önemlidir. Ancak akıl her zaman bizi doğru sonuçlara götürememektedir. Târih boyunca nice akıllı insan, gittiği yolu doğru bilerek şirk-küfür-isyan bataklığında bir ömür sürebilmiştir. Nitekim Kur’ân, yanlış yolda olanları tanımlarken şöyle der: Onlar güzel iş yaptıklarını sanıyorlardı.1

Yine bir başına akıl, yiyecek ve içeceklerde helâl sınırlarını tesbît edemeyebilir; neyin helâl neyin haram olduğunu bilemeyebilir. Sözgelimi kişinin annesi, kızkardeşi, halası, teyzesi ile evlenmesi dînen haramdır. Aynı şekilde kişinin gelini ile, süt annesi ve süt kardeşi ile evlenmesi de haramdır. Bu sınırları akılla tesbît etmek mümkün değildir. Koyun eti helâldir, ama evcil de olsa domuz eti haramdır. Akıl bunu da tesbît edemez.

Nitekim kimi toplumlarda yakalanmamak kaydıyla hırsızlık yapmak kahramanlık sayılabilmiştir. Yine kimi toplumlarda dînin haram gördüğü şeyler normal-çağdaşlık-ilericilik görülebilmektedir. Meselâ bütün çeşitleriyle dinde yalan söylemek haramdır, ama bazı kişilere göre pembe yalanlarda bir sakınca yoktur.

Genel olarak dîni olan toplumlarda adam öldürme, zinâ-fuhuş, hırsızlık, gasp gibi haramlar kötü görülürken bunların tanımlanması, sınırları ve cezâları konusunda ortak akıl ürünü bir karar verilememektedir. Sözgelimi din karşı cinse şehvet nazarıyla bakmayı, bir erkekle bir kadının bir başlarına gezip dolaşmalarını helâl görmez. Ama pek çok kimseye göre flört etmekte, karşılıklı rızâ ile nikâh dışı berâberlikte bir sakınca yoktur. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Dünyâ ve âhirette herkesin hayrına ve yararına olan şeyleri risksiz tesbît etmek ancak dînin ölçüleriyle mümkün olabilmektedir. Zîrâ dînin ölçülerini belirleyen, herkesi, her yönüyle bilen Yüce Allah’tır. Yaratan hiç bilmez mi? O, bütün gizlilikleri/incelikleri bilir, her şeyden haberdardır.2 İhtimâl ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimâl ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.3 İçinizden Allâh'a ve âhiret gününe inanan kimse bundan ibret alır. Bu sizin için daha nezih ve daha paktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.4

Bunun için Yüce Rabbimiz bizi yaratmış, sınav için şu dünyâya gönderirken bizi başıboş bırakmamıştır. Bizimle ilgilenmiş, bize hayat programımızı/rehberimizi açıklamış, gönderdiği elçileriyle bu programın nasıl uygulanacağını da bize açıkça göstermiştir: İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?5 Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?6 And olsun, Biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, ‘İnandık’ deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.7 Bunun için ilk insanın aynı zamanda ilk peygamber olması ve ona ilk kitabın sahifeler hâlinde verilmesi tesâdüf değildir.

Mâdem ki dünyâya sınav için geldik, o halde sınavın sorularının olması gerekir. Sınavın sorularını, şeklini ve süresini de sınavın sâhibi Yüce Allah belirlemiştir. Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.8 Dikkat edin yaratma da yönetme de O'nun hakkıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah Yüce'dir.9

 

Muhteşem Ahlâk Örneği Hz. Muhammed Aleyhisselâm

Hayat Düstûrumuz Kur’ân, dâvetin ilk yıllarında Peygamberimizi insanlığa takdîm ederken, şüphesiz ki sen muhteşem bir ahlâk üzeresin10 buyurmuştur. Gerçekten de Muhammed aleyhisselâm peygamber olmadan önce yaşadığı kırk yıllık süre içerisinde doğruluğu, dürüstlüğü, güvenilirliği, nâmuslu oluşu, yardımseverliği, zulme karşı duruşu, mazlumların yanında oluşuyla hep güzel bir ahlâk örneği sergilemişti. Nitekim ilk vahye muhâtap olduğunda endişelenen Peygamberimizi mübârek eşi Hz. Hatice annemiz şöyle tesellî ederek onun peygamber olmadan önceki ahlâkî özelliklerini özetliyordu: Endişelenme. Allâh'a yemîn ederim ki Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabâyı gözetirsin; muhtaç olanların bakımını üstlenirsin, aç ve açıkta olanı koruyup kollarsın, misâfire ikrâm edersin ve musîbete mâruz kalanlara yardım edersin.11

Ancak inen Kur’ân âyetleriyle Hz. Peygamberin bu muhteşem ahlâkı daha da güzelleşmiş, kemâle ermiş ve bütünüyle Kur’ân olmuştur. Kur’ân onun deyişiyle me’dübetüllah fi’l-Ard/Allâh'ın yeryüzündeki edep sofrasıydı. Zîrâ o peygamber olarak gönderilişini, ben güzel ahlâkı tamamlamakla gönderildim12 sözüyle özetlemiştir. Zîrâ ahlâk yalnızca birkaç kalemden ibâret güzelliklere sâhip olmaktan ibâret değildi. Kâmil ahlâk, Yüce Yaratıcının ve yaratılanların haklarına riâyet etmenin kendisi idi. Onun için Hz. Âişe annemiz onun ahlâkını, Onun ahlâkı bütünüyle Kur’ân’dı13 diyerek özetlemiştir. Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allâh'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh'ı çok anan kimseler için Rasûlullah en güzel örnektir.14 Âyette onun hangi konuda örnek olduğu belirtilmemiştir. Çünkü O, her konuda, herkese, her alanda en güzel örnektir. İşte insanlığın önüne ahlâk-edep manzûmesi Kur’ân bir teori kitabı olarak konulmuş, bu kitabın nasıl okunup anlaşılarak hayâta geçirileceğinin müşahhas örneği olarak da Hz. Peygamber örnek ve önder olarak takdîm edilmiştir.

Bu yüzden güzel ahlâklı olabilmek için her şeyden önce Yüce Yaratıcı'nın birlenerek tanınması ve O’na karşı sorumlulukların yerine getirilmesi gerekir. Buna göre ne kadar iyi meziyetlere sâhip olursa olsun bir münkir yâhut bir müşrikin güzel ahlâklı olduğunu söylemek isâbetli değildir. Yine kendisini haram ve günahlardan alıkoymayan inanan bir kimsenin ahlâklı sayılması da mümkün değildir. Zâten bir şeyin ahlâk sayılabilmesi için yapılan o şeyin inançla, sürekli ve içten gelerek bir meleke olarak yapılması da şarttır. O sebepledir ki ahlâk kelimesi, huy anlamına gelen huluk kelimesinin çoğuludur. Yani ahlâklı olabilmek için güzel huyların adamı olmak gerekir. Ahlâk, hayâtın bütün alanlarını kuşatan, bütün alanlarda kişinin niyet, düşünce, söz ve davranışlarına mührünü vuran bir ruhtur. Hüsn-ü Huluk denilen güzel ahlâk, hüsn-i niyet, hüsn-i zan, hüsn-i kelâm, hüsn-i hâl, hüsn-i hareket, hüsn-i amel, hüsn-i idâre, hüsn-i ibtidâ ve hüsn-i hâtime mecmuasının tamâmıdır. Yâni her şeyi iyi, hoş ve güzel eylemenin adıdır. Güzel düşünüp güzel söylemenin, güzel kılmanın adıdır. O, sağ elle yiyip içmekten tutun, nereye hangi ayağınızla girip çıkacağınıza, ne yiyip ne içeceğinize, nasıl giyineceğinize, nasıl konuşacağınıza, kime nasıl davranacağınıza varıncaya kadar… Âile hukûkundan devletler hukûkuna kadar, her hak sâhibine hakkını verinceye kadar devâm eden iyilikler/değerler manzûmesidir. Yolda nasıl yürüneceğinden, bir evin kapısına varıp kapının nasıl çalınıp ev sâhibinden nasıl izin isteneceğine varıncaya dek izlenecek nezâket, nezâfet ve inceliklerin hepsidir.

Ahlâklı insan, sevgi-nefret, mülâyimlik-öfke, rahmet-şiddet, gıpta-hased, cömertlik-cimrilik gibi fıtratında/özünde var olan tutkuları yönetebilen ve onları yerli yerince kullanabilen kimsedir. Buna göre ahlâklı mü'min kişi, sevdiğini Allah için seven, nefret ettiğine de Allah için nefret eden kimsedir. Mü'minler kendi kardeşlerine olabildiğince mülâyim, hoşgörülü davranırken; düşmanlarına karşı öfkeli ve sert davranmasını bilirler. O, ilmiyle amel eden, malıyla cömert olan kimselere imrenerek gıpta ederken; kıskançlık ve hasedden kaçınan kimsedir.

Ahlâklı mü'min önce kendi nefsini kötülüklerden arındıran, iyiliklerle nefsini doyuma/itminâna eriştiren kimsedir. İyilikler mü'minin içinde ferahlık, vicdânî rahatlık; kötülükler ise sıkıntı ve hüzün oluşturur. Tıpkı hadiste buyurulduğu gibi: Bir insan iyilik yaptığında sevinç, kötülük yaptığında üzüntü duyabiliyorsa artık o gerçekten mü'mindir.15

Ahlâklı kimse; hiç kimsenin ve hiçbir yaptırımın olmadığı yerde sırf Allah için, Allah beni görüyor ve ben öncelikle O’na karşı sorumluyum bilincinde iyilik ve güzelliklerin adamı olmayı sürdüren kimsedir. Bunun için temeli iç denetim/iç bilinç düzeyi olan ahlâkı îmandan ayırmak mümkün değildir. Onun için Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: Mü'minlerin îman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.16 Nerede olursan ol, Allâh'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!17

Bir de ahlâklı olmak iyilerin çoğalması adına kendini çoğaltmayı berâberinde getirir. İslâm, iyilikleri kendinde kalan pasif iyileri istemez. Aksine o, iyiliklerini başkalarına taşıyan aktif iyilerin çoğalmasını ister. Onun için âyetlerde îmân edenler, sâlih amel işleyenlerle birlikte anılmıştır hep. İnananlar ve yararlı işler yapanlara, kendilerine zemîninden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.18 Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak onları önderler kılmak, onları vâris yapmak, memlekete yerleştirmek… istiyorduk.19 Onları biz yeryüzüne yerleştirirsek namazı gereği gibi kılarlar, zekâtı verirler, uygun olanı emrederler, fenâlığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allâh'a âittir.20

O halde anne-baba olarak her birimiz, çevremize en güzel ahlâk örnekliği sunarak, bir anne-babanın evlâdına vereceği en güzel hediyenin ona güzel terbiye vermek olduğunun bilincinde, nesillerimiz şahsında iyileri ve iyilikleri çoğaltmak için seferber olmak zorundayız. Dünyâ her zamankinden daha fazla iyiliklere ve onları gerçekleştirecek iyilere muhtaç! Unutmayalım ki İyi davrananlara; dâimâ daha iyisi ve bir de fazlası verilir. Onların yüzlerine ne bir karalık ne de zillet bulaşır. İşte onlar cennetliklerdir, orada temelli kalırlar.21 Bu dünyâda iyi-güzel iş yapanlara iyilik-güzellik vardır. Âhiret yurdu ise çok daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!22

Dipnotlar:

1 Kehf 18/104.

2 Mülk 67/14.

3 Bakara 2/216.

4 Bakara 2/232.

5 Kıyâme 75/36.

6 Mü'minûn 23/115.

7 Ankebût 29/2.

8 Mülk 67/2.

9 A’râf 7/54.

10 Kalem 68/4.

11 Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1.

12 Muvatta, Husnü'l Halk 8; Müsned, II, 381.

13 Müslim, Müsâfirûn 139.

14 Ahzâb 33/21.

15 Müsned, V, 251.

16 Ebû Dâvûd, Sünnet 15.

17 Tirmizî, Birr 55.

18 Bakara 2/25, 82, 277; Âlu Imrân 3/57; Nisâ 4/57…

19 Kasas 28/5-6.

20 Hacc 22/41.

21 Yûnus 10/26.

22 Nahl 16/30.

Temmuz 2023, sayfa no:  6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak