Ara

Gurbet

Gurbet

Gurbet

Alemdar

Düşündüğümüzde, hepimizin garîb olduğunu anlarız. Çünkü biz ruhlar âleminden geldik, ana rahmine düştük. Asıl gurbeti, bu dünyâya gelmekle yaşadık. Efendimiz (sav) de, “bu dünyâda garîb ve yolcu gibi olun” buyuruyor. Gurbeti, vatancüdâ olan, ülkesinden ayrılanlar için kullanırlar. Mânâ ikliminde dolaşanlar için hiç de böyle değildir. Yûnus Emre ve emsâlinin, Cennette bile garîb olduğunu görürüz. Yiyecek içecekler, giyim kuşamlar, evler barklar, denizde yatlar, her türlü imkânlar onlara huzur vermez. Yahya bin Muaz (ks) münâcâtında şöyle dilleşir Mevlâ ile gönülden: Geceler, Zât-ı Ecell ü A’lâ’nla münâcâtla tatlılaşır. Gündüz ibâdetle, dünyâ zikrinle, âhiret affınla, Cennet de Cemâl-i İlâhî’nle zevklenir. Aslî vatanına, ana ve babasına kavuşanlar kurtulur gurbetten. Behlül Veli’nin şu menkîbesi çok mânidardır: Pâdişah Harun Reşid, “Behlül, evimize kasaptan et götür” der. O da kabre götürür. Sebebi sorulunca, “asıl evimiz kabir değil mi?” der. İblis her an peşimizde aldatmak için. Mel’un, bir Hakk dostuna sorar: -Evini neresi? O da, -Kabir. -Ne yer ne içersin? O da, -Ölüm. -Ne giyersin? O da, -Kefen, der. Hz Âdem (as)’ın da, ruhta babası SAV Efendimiz’le tanış olmaktır garibliğin son bulması. Ashâb-ı Güzîn’in, “anam babam, tatlı canım sana fedâ olsun Yâ Resûlallâh” demesidir. “Canım kurbân olsun Sen’in yoluna Adı güzel kendi güzel Muhammed (sav)” Esâretteyiz bu bedende. Beyni, yüce kudreti tefekkür; kalbi tezekkür, ve sâir âzâları yolunda kullukla teşekkürde oldukça, cesed kavuşur hürriyetine. Yaptığı duâ ile zürriyetine İbrâhîm (as)’ın, kurtaralım ateşten neslimizi. Onlar da gurbette kalmasınlar. “Rabbim, beni ve neslimden olanları, namazı dosdoğru kılanlardan eyle.” Enfüste garibliğin, dışında da var gurbet. Eşyâ bile gurbetin ıstırâbını duyar. Yer, “âsîleri nasıl taşırım”, semâ, “nasıl gölgelerim” diye. Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz, “altı şey altı yerde garibdir” buyurur:
  • Mescid, namaz kılınmayan yerde.
  • Kur’ân-ı Kerîm, okunmayan mahâlde.
  • Fâsığın kalbinde, Kur’ân-ı Azîmüşşân.
  • Müslüman sâliha bir kadın, kötü huylu kocanın nikâhında.
  • Müslüman sâlih koca, fenâ ahlâk sâhibi kadının elinde.
  • Sözüne itibâr edilmeyen âlim, kavmi arasında.
Îmanda yakîn, ibâdette ihlâs, ahlâkda güzel huyla kurtulur insan gurbetten. Tâatlerin ihsan ölçüsünde, kalbî ve rûhî cihetini gözeterek yapılması, nefsin mutmainneye, huzûra ermesi, beden kafesinden rûhânî âleme kanat çırpmakla kavuşur hürriyetine insan. İnsan garîb olduğu gibi mekânlar da garibdir. Selahaddin-i Eyyübi (ks) “yeryüzünde iki taş, Hacer-i esved ve Hacer-i muallak birbirinin kardeşidir. Bunlar tutsak olduğu müddetçe Selahaddin’in yüzü gülmez.” der. Fetih gerçekleşince, Kuds-i Şerif Yahudi’nin tasallutundan kurtulunca bayram eder. Bu uğurda şehâdet bayramına koşanlara müjdeler olsun.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak